17 Ekim 2010 Pazar

HEPIMIZ NIGEL'IZ


















Nigel de Jong tek basina Hatem Ben Arfa bacagini kirmadi. Onu biz hep birlikte yaptık.

Bu gece Moldova'ya karsi sahada onbir turuncu erkek olacak. Nigel aralarinda olmayacak. Nigel, Manchesterdaki villasinda kanepede oturacak ve maci izleyecek.

Bir kaç yüz kilometre uzakta Hatem Ben Afra oturuyor. Bir tekerlekli sandalye. Herhalde o sandalyede daha bir kac ay kalir cunku Nigel bacağını tekmeyle ikiye ayirdi.

Ben Nigel de Jong'u kötülemek icin 400 kelime yazabilirim yani diger kurtlarla birlikte aglamak icin. Nigel’in spor’un yuz karasi oldugunu yazabilirim ve futbol sahasında ait olmadığını. Ama yapamiyorum iste.

Sadece bir Nigel yoktur. Daha cok Nigellar vardır.

Hafta sonu herhangi bir futbol macini izleyin herhangi bir ligden. Goreceksiniz hep Nigellarin tekme attigini. Fanatizmden dolayi kör olmuscasina saldirganlasiyorlar karsi takimin oyuncularinin bedenlerine. En cok adelelerine ve dusmanin ayaklarina saldiriyorlar. Bazen bilinçli ve genelde sigligin en agresif haliyle.

Sadece suç oyuncularda degildir. Teknik direktorler de mactan once soyunma odasinda gozleri kanli bir sekilde oyuncularina kukrerken daha cok ucmalarini soylemiyorlar mi? Ve Baskanlar, onlar da çaktirmadan belirtmiyorlar mi eger kazanilmazsa kellelerin ucacagini? Ve hakemler... onlar da sadece parmaklariyla uyarmalari ve sadece sari kart vermelerine ne demeli? Ve biz seyirciler, bizim sucumuz yok mu?

Milyonlar olarak futbol izliyoruz. Kendi kulübü için bagiriyoruz, guzel sonuçlar talep ediyoruz, hakemlere bir hastalık diliyoruz takimimizin aleyhine duduk otturunce ve takimin en iyi oyuncusunun sakatlanip oyundan cikmasini diliyoruz.

Butun ulkede haftalarca nefesler tutulmadi mi Turuncu (oranje) basta giderken, en önde Nigel ile dünya kupasinin finaline dogru giderken? Biz Nigel’in bir tank gibi düellolara girmesini istemedik mi? Bacagini asla sakinmasini istemedik. Yumusak futbol yerine sert futbolu tercih ettik. Biz hep birlikte futbol dunyasindaki Nigellarin, Hatemlerin bacaklarini ortadan ikiye ayirmasinda kendimiz sorumluyuz. Hepimiz Nigel’iz.

Ben suçlu olduğumu söylemeye cesaret ediyorum. Ben Dünya Kupası baslamadan önce
onbir balerinlerle dunya kupasinin kazanilmayacagini yazdim. Dunya kupasi maclarinda en az yüz defa "Go Nigel!" diye bagirdim, karsi takim oyuncusuyla mucadele ederken gordugum zaman. Evet itiraf ediyorum final maçinda Xabi Alonso salaginin oyle tehlikeli bir sekilde gogsuyle Nigelin sag ayagina yaklasmamasi gerektigini. Isterseniz delirmis deyin, isterseniz fanatizm, isterseniz de spor deyin.

Bu aksam Nigel cezasi geregi son yaptigiyla alakali pisman olarak koltukta oturuyor. Haklı olarak. Ama belki bizim hepimizin yapmasi gerekir bunu.

Işte bunlar:
Üzgünüm, Hatem.

Yazar Thijs Zonneveld'in makalesidir.
Ceviri: Black Pearl
Kaynak: Nu.nl

Ceviren yani benim soyleceklerim:

Alpay Ozalan, Hirvatistan - Turkiye macinda Hırvatların yakaladığı bir kontra atakta, forvet Goran Vlaovic'e faul yapmamış ve bu atakta Goran Vlaovic topu Türkiye ağlarına göndermişti. Bu golden sonra biz hepimiz Alpay'in hareketini salakça bulmadik mi? O forveti dusurmeliydi. Top gececek adam gecmeyecekti. Bu centilmence hareketinden ötürü UEFA tarafından Fair Play ödülüne layık görülmüştü kendisi ve bize gore ödüllük degil de utanilacak bir aksiyon degil miydi onunkisi? Rakibimizin oyunculari yerde kivrandiginda tribunlerce "oh oh "ceken biz degil miyiz?
Hatta ve hatta Rinus Michels, futbol savastir dememis mi?

by Black Pearl



13 yorum:

AFO dedi ki...

Ben aksine Nigel gibi oyuncuları sahalarda daha çok görmek istiyorum. Benim için futbolu futbol yapan mücadeledir, oyunun kıran kırana geçmesidir. Öbür türlüsünü istesem zaten sirk ya da Nike Freestyler'cıları izlerim. :))

Bahsi geçen pozisyona ben de üzüldüm tabii ama futbolun içinde olan şeyler bunlar. Şanssız bir pozisyondu, maalesef istenmeyen oldu.

Bir de Alpay'ın pozisyonuyla bunu karşılaştırmak doğru olmaz. Türkiye ilk defa Avrupa Şampiyonası'na katılıyordu ve oyuncular da dahil kimsenin gruptan çıkabileceğimize inancı yoktu. Grubun ilk maçını oynuyorduk ve Alpay son derece bencilce davranarak kırmızı kart görüp 2 maç ceza alarak turnuvayı kapatmamak için Vlaovic'i düşürmedi. Yaptığı son derece yanlış ve bencilceydi. Yaptığı bir Hırvat taraftarı olsam da yanlıştı, Vlaovic olsam da Alpay olsam da...

Kalau dedi ki...

Alpay hayatı boyunca çirkef bir oyuncuydu.O gün yaptığının(ya da yapmadığının) ne amacı olduğunu çok iyi biliyoruz.Çünkü Alpay'ı hepimiz tanıyoruz.Kimse git Vlaovic'in bacağını ikiye ayır demedi ona zaten. De jong'un ve diğer kasapların durumuyla Alpay'a verilen tepkiyi lütfen karşılaştırmayın.Ben kendi takımım da olsa sert müdahalenin cezalandırılması taraftarıyım. Cezayı hak edene kesinlikle en ağır cezalar verilsin. Ama doğru noktalarda tartışalım bence bunu.. Kendi kariyeri için takımını yüzüstü bırakanlar üzerinden değil..

QuaresmA dedi ki...

Kimse Alpay'dan Vlaovic'in bacağını ortadan ikiye ayırmasını beklemiyordu ki; formasından çekerek, ufak bir çelme takarak falan indirmeliydi.

Yasin dedi ki...

Öyle bir yazı olmuş ve çeviren de öyle bir not eklemiş ki; sanki faul yapınca ayak kırmak gerekiyor. Sertlik ve faul oyunun bir parçasıdır, ısrarlı faul yapana kart çıkarmak şartıyla, bu taktik de olabilir. Ama şahsi şiddet duygusunu tatmin için tekme atanların kazanma hırsıyla faul yapanlardan farkını anlamamak için bu spora çoook uzak olmak lazım.
De Jong'dan sonra ilk aklıma gelen eskilerden Mozer, bizde Soner (Galatasaray'ın transfer etmesini affedemeyeceğim, bir de GS formasıyla hazırlık maçında bir futbolcunun futbol hayatını bitirmiştir) gibi kasapların faullü oynayan oyunculardan ayrılmaları gerek.

Junior dedi ki...

Sertlik var sertlik var. Lucio da sert adamdır ama şahsen hiç hatırlamıyorum bu denli kasap hareketlerini. Axel Witsel, Martin Taylor, Nigel De Jong gibi adamlar sertlik mücadele ıvır zıvır kelimeleri kapsamına sokulduğu sürece bu hareketler olmaya devam edecek. Olan da kurbanlara olacak. Eduardo'nun kariyeri tek müdahaleyle tepetaklak oldu. Holden hazırlık maçında neler yaşadı. Ben Arfa'nın kariyeri de en iyi ihtimalle sekteye uğrayacak.

Bir de Black Pearl'in notuyla ilgili; bahsettiğiniz hareketin günümüzdeki "anısı taze" eşdeğeri De Jong ve malum olaylar değil, Suarez'in Gana maçındaki elidir. Tribünlerin(tribünlerimizin) oh oh çekmesi ise evet maalesef bence utanılacak bir şey.

niko dedi ki...

"masum değiliz hiç birimiz" temalı yazı iyi güzel hoş fakat de jong örneğinden yola çıkılıp yazılması olmamış sanki. milyarlarla kişinin izlediği dünya kupası finalinde bir insanın canına kast edecek şekilde tekme atmaktan çekinmeyen bi insandan bahsediyoruz burada ki, kendisinin ne ilk ne de son mevzusu.

Adsız dedi ki...

Bu makaleyi yazan en hafif tabirle elinde tuzlukla koşuyordur hayatı boyunca.

Sertlik futbolun parçasıdır, doğru. Hatta yeri gelir bazı pozisyonlarda rakibinin ayağını da istemeden kırabilirsin, ona da kabul. Ama Nigel ve muadilleri bu işi göz korkutmaktan ziyade resmen bilerek ve isteyerek yapıyorlar.

Makaleyi yazan tuzluklu Xabi Alonso ile de bir şeyler karalamış. O pozisyonda savaşan ve rakiple mücadele eden futbolcu Nigel denilen karaktersizin uçan tekmesine rağmen topu kapmaya çalışan Xabi Alonso'dur. Orada gerçek bir mücadele varsa onu da Xabi Alonso vermiştir.

Böyle sebze hayranlarını matah bir şey yazmış edasıyla sayfalara taşımak, Nigel'i Alpay örneği ile kıyaslama saçmalığıyla beraber kendi spor yorumcularımıza haksızlık ettiğimiz anlamı doğuruyor.

Baştan sona saçmalık diyeceğim ama ötesinde olmuş.

jacques.

Flying Dutchman dedi ki...

@Jacques

Cabuk cikar miyiz iyi halden

Bir agir cezada yargilanip 40 sene hapse atilmali demedigin kalmis

Yabancı dedi ki...

yorumları okudum da ilginç lan harbiden. abi siz bu ligi hakediyosunuz yani ne diyim mahmut mu diyim.

futbolda sertlikle kasaplık arasındaki net ayrımı nasıl yapıyorsunuz ki "futbol bu; sertlik var ama kasaplık asla" diyebiliyorsunuz?
orda hatem ben arfa'nın ayağı kırılmasa müdahale meşru mu olacak size göre?
ya da joe cole sezonun ilk maçında koscielny'nin ayağını kır(a)madı diye gördüğü kırmızı haksız mıdır?

peki aaron ramsey'in yanlışlıkla SERT müdahale yaparken ayağını kıran shawcrossa ne diyeceksiniz? peki eduardo.

sahada bu tip oyunculara hak verenler oldukça, tribünde de her daim döner bıçakları, ölen taraftarlar, kavgalar olacak. bazen bu arakdaşların yanlış spor dalını tercih ettiklerini düşünmüyor eğilim. kan görmek istiyorsanız futbolu buna alet etmeyin gidip boks, rugby, ufc falan izleyin.

jacques dedi ki...

@FD

Size yönelik direkt bir ithamda bulunmadım. Thijs Zonneveld adlı makale sahibine eleştirilerim vardı çoğunlukla. Sadece bu yazının matah bir şeymiş gibi buraya taşınmasını saçmalık olarak nitelenirdim. Bu yüzden çabuk çıkarsınız.

CaRtMaNtR dedi ki...

Alpay'ın o malum pozisyonu ile bu örnek pek birbirini karşılayan şeyler olmamış. O poizsyonda kimse Alpay'a neden Vlaoviç'i sakatlamadın demedi. O pozisyonu kesecek çok zararsız bir faul yapabilirdi. Bu noktada ona yapılan eleştiri takımı için kendini feda etmemesi yönündendir.

Kalau dedi ki...

Yukarıda yorum yapan arkadaş, kasaplıkla sertlik arasında ki çizgi çokta ince değildir bana göre.Mesela Mustafa doğan kasaptı, kaç adamın hayatını kararttı.O yüzden onu her gördüğümde istanbulsporlu güven gelir aklıma,kanalı değiştiririm. Yorumların biri hariç hiçbirinde kan görmek isteyenler yok. Ama yüreğiyle oynayanları izlemek istiyoruz bu doğru.Kendisi için milli takımı satan Alpayı değil.

turhanatakan dedi ki...

aslında yazıya getirilen eleştirilerin temeli bence sert oynamakla sakat oynamak arasındaki farktan kaynaklanıyor. sertlik futbolun içinde olan bir şeydir ve fiziksel bir oyun yapısına işaret eder, tıpkı bir oyuncu diğerinden daha hızlı olmanın avantajını kullanıyorsa bir diğeri de daha güçlü olmanın avantajını kullanabilir. ancak bunun da çoğunlukla gözardı edilse de bir tekniği vardır. rakibin canını yakmadan fiziki müdahalede bulunmak, gerekli yerde faul yapılacaksa bunu rakibi sakatlamadan yapmak bir savunma oyuncusunun sahip olması gereken bir özelliktir. günümüz futbolunun geldiği noktadaysa oyun o kadar dinamik bir hal aldı ki zaman zaman oyuncular alamayacakları toplar için rakibe tabir-i caizse dalmaktan ve onları sakatlamaktan çekinmez oldular. bence eleştirilmesi gereken bu tip bir oyuncu profili yaratılması olmalıdır. çoğu tatsız sakatlık pozisyonunda ne yazık ki faullü hareketi yapan oyuncunun kontrolsüz veya kasıtlı müdahalesi var. oysa ki çok daha makul hamlelerle rakipten top alabilmek, alamayacağı topta bile rakibini sakatlamamanın maharet olduğunu hatırla(t)mak gerekli savunmacılara.

yoksa bacağını kırarım korkusu salarak savunma yapmanın ahım şahım bir halt olmadığı da faulün makul ölçülerde kaldığı müddetçe bu oyunun bir parçası olmadığı da çoğunluğun ortak görüşü olsa gerek.