by Canarino
Sakallı Nurettin Paşa, İzmir'i yakarken ne düşündüyse Haydarpaşa'yı yakanlar da aynısını düşündü:
"Yakın geçmişi. Yerine kendi geleceğimizi inşa edeceğiz"
"Milletvekilleri ve bürokratlar gecenin bir yarısı gelip, çatıya düzeneği yerleştirdiler; sabaha da yangın başladı" demiyor hiç kimse ama üzerinde belli parasal hesapların dört döndüğü anıtların her an çıra muamelesi görebilecek olması (sadece bu ülkenin değil) bu coğrafyanın bir geleneği...
Çünkü bu bir "medeniyet ve kültürün meselesidir"..
Tırnak içindeki cümle, Falih Rıfkı Atay'dan... Her Türk'ün başucu kitaplarından olması gerektiğine inandığımız için sık sık alıntı yaptığımız "Çankaya"dan bir pasaj olacak aşağıda. Türkiye'de şehircilik kelimesinden ne anlaşıldığını anlatan bu pasajın hala değişmediğini göreceksiniz.
------------------------------------------------
.. bir İstanbul milletvekili, garaj bahanesi ile aynı sokaklardan birinde dükkan "kaçırdı". Bir başka milletvekili kat "kaçırdı". Belediye göz yumdu. Ve tıpkı İstanbul'da spekülasyoncu ve arsa vurguncularının Prost'a oynadığı oyunu, Ankara'da yabancı şehircilere oynadılar. Yerli imar, Orta Anadolu'da, hiç şüphesiz bugüne kadar harcadığımızdan daha az masrafla elde edeceğimiz yeryüzünün en ileri şehri hayalini mahvetti.
Yerli imara yıllarca hâkim olanlardan biri, Ankara'ya on parasız gelmişti. Yüz binlerce lira kazandı ve parasını Amerika'ya aktardı. 1945'de New York'a gittiğim vakit, Ankara'daki ecnebi inşaatından çalan bir hırsız mühendisle onun şirket kurmuş olduğunu öğrenmiştim.
Mesele basit değil midir? Bir dönüm içinde bir kır evi disiplinine göre bir metre arsa fiyatının bir lirada karar kıldığını düşünürseniz, aynı yerde bitişik ve dört katlı apartman sistemi bu fiyatı on altı liraya, yirmi liraya çıkarır. Müsaadeyi verenler spekülasyonculara ortaktırlar. Onun için nerede arsacılar lehine bir plan değişikliği duyarsanız, hemen hırsızlığa hükmediniz.
Ankara'da milyonlar çalınmıştır. İstanbul'da milyonlar vurulmaktadır.
Sabit olmuştur ki, Mustafa Kemal, şapka ve Latin harfleri devrimlerini başarabilecek kadar kuvvetli bir idare kurmuş, fakat bir şehir planını tatbik edebilecek kuvvette bir idare kuramamıştı.
Çünkü bu, Atatürk'ün devrimleri ile halletmeye çalıştığı medeniyet ve kültürün meselesidir.
"Yakın geçmişi. Yerine kendi geleceğimizi inşa edeceğiz"
"Milletvekilleri ve bürokratlar gecenin bir yarısı gelip, çatıya düzeneği yerleştirdiler; sabaha da yangın başladı" demiyor hiç kimse ama üzerinde belli parasal hesapların dört döndüğü anıtların her an çıra muamelesi görebilecek olması (sadece bu ülkenin değil) bu coğrafyanın bir geleneği...
Çünkü bu bir "medeniyet ve kültürün meselesidir"..
Tırnak içindeki cümle, Falih Rıfkı Atay'dan... Her Türk'ün başucu kitaplarından olması gerektiğine inandığımız için sık sık alıntı yaptığımız "Çankaya"dan bir pasaj olacak aşağıda. Türkiye'de şehircilik kelimesinden ne anlaşıldığını anlatan bu pasajın hala değişmediğini göreceksiniz.
------------------------------------------------
.. bir İstanbul milletvekili, garaj bahanesi ile aynı sokaklardan birinde dükkan "kaçırdı". Bir başka milletvekili kat "kaçırdı". Belediye göz yumdu. Ve tıpkı İstanbul'da spekülasyoncu ve arsa vurguncularının Prost'a oynadığı oyunu, Ankara'da yabancı şehircilere oynadılar. Yerli imar, Orta Anadolu'da, hiç şüphesiz bugüne kadar harcadığımızdan daha az masrafla elde edeceğimiz yeryüzünün en ileri şehri hayalini mahvetti.
Yerli imara yıllarca hâkim olanlardan biri, Ankara'ya on parasız gelmişti. Yüz binlerce lira kazandı ve parasını Amerika'ya aktardı. 1945'de New York'a gittiğim vakit, Ankara'daki ecnebi inşaatından çalan bir hırsız mühendisle onun şirket kurmuş olduğunu öğrenmiştim.
Mesele basit değil midir? Bir dönüm içinde bir kır evi disiplinine göre bir metre arsa fiyatının bir lirada karar kıldığını düşünürseniz, aynı yerde bitişik ve dört katlı apartman sistemi bu fiyatı on altı liraya, yirmi liraya çıkarır. Müsaadeyi verenler spekülasyonculara ortaktırlar. Onun için nerede arsacılar lehine bir plan değişikliği duyarsanız, hemen hırsızlığa hükmediniz.
Ankara'da milyonlar çalınmıştır. İstanbul'da milyonlar vurulmaktadır.
Sabit olmuştur ki, Mustafa Kemal, şapka ve Latin harfleri devrimlerini başarabilecek kadar kuvvetli bir idare kurmuş, fakat bir şehir planını tatbik edebilecek kuvvette bir idare kuramamıştı.
Çünkü bu, Atatürk'ün devrimleri ile halletmeye çalıştığı medeniyet ve kültürün meselesidir.
by Canarino
6 yorum:
hayret, bu yaşımda falih rıfkı nın doğru tespitler de yapabildiğini öğrendim..
ek olarak, falih rıfkı'nın herhangi bir eserini başucu kitabım yapacağıma, cin ali'yi kutsal kitabım yaparım daha iyi.
bir an yanlış mı algılıyorum zannettim, yok hayır refik halit değil, bildiğin falih rıfkı diyor..
el insaff..
flyby
otel yaparlar artık.
"Sakallı Nurettin Paşa, İzmir'i yakarken" derken? Yanlış bir giriş olmuş. Çünkü çok sağlam kaynaklar yangınları Ermeni ve Yunanların başlattıklarını yazıyor.
Bir kitabın başucu kitabı olması için yazarını sevmek, onunla özel anlar geçirmek gerekmez diye düşünüyorum.
Aynı anda "1944 Milliyetçilik Olayları" ve "Harb Okulu Olayı ve Nâzım Hikmet" kitaplarını kenarda, köşede tutabilenler olabilir.
Dolayısıyla, evet, bu adam da Falih Rıfkı'nın Çankaya'sı diyor. Allahtan başka bir şey demiyor.
Cin Ali'yi kutsal kitap yapma fikri de güzelmiş. Hiç değilse, imanın şartları kolay. Attı, toptu, topaçtı derken cennet garanti..
İzmir'i Sakallı Nurettin Paşa mı yakmış yahu? Tarihçilerin hala tartıştığı bu trajedi ne zaman aydınlığa kavuştu? Kavuştu da benim mi haberim yok?
Yoksa bunlar da Falih Rıfkı'nın kitabında mı geçiyor?
Neyse yeter bu kadar ironi; Nurettin Paşa sevmediğim tarihi figürlerden biridir; çok da fazla berbat vukuatı vardır Kurtuluş Harbi döneminde. Ama İzmir'i yakmanın bunlardan biri olduğu zayıf bir iddiadır.
"Sakallı Nurettin Paşa, İzmir'i yakarken ne düşündüyse Haydarpaşa'yı yakanlar da aynısını düşündü." gibi bir cümle kurmadan önce 2,3,5 kere düşünmek, araştırmak gerek. Hatta en güzeli bu cümleyi hiç kurmamak elbette. Tarih hassas mevzu.
@fataliyev
Süper (!) ironilermiş. Ama... Maalesef evet, Falih Rıfkı'nın kitabında geçiyor.
Bazı yerlerde kitabın yeni baskılarının sansürlü olduğu söyleniyor ama bu dönem öyle bir şey yok. Dolayısıyla, okuyanlar "İzmir'i niçin yakıyorduk?" cümlesiyle başlayan ve Nurettin Paşa'nın icraatını anlatan bölümü de görecektir.
Tarihçiler size tekmil vermediği için kusurlarına bakmayın. Ben bir kere düşündüm ve yazdım.
Mesela bakınız, Selahattin Duman yıllar önce yazmış:
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=54818&Categoryid=4&wid=1
Cümleyi kurduğumuz için şahsınızda bütün hassas tarihten özür diliyoruz efendim.
Neyse yeter bu kadar ironi; tarihin doğrusu, yanlışı olmaz. Yaşanmış, yaşanmıştır. Vay efendim orada ben olsaydım da falan hikaye. Ayrıca savaş halidir; yine doğru ve yanlış birbirine girmiştir. Yargılamak, sorgulamak bizim işimiz değil. Fakat bunun yanında, resmi olmayan tarih görünce de karakoncolos görmüş gibi kaçmamak gerek.
Yorum Gönder