14 Aralık 2010 Salı

YILMAZ VURAL FELSEFESI













Yilmaz Vural dun oynanan ve Bursaspor'un 2-1 kazandigi mac sonrasi kameralar karsisindaydi. Aciklamalarindan 2 gun once de Haberortak.com'a verdigi genis roportaji okumustum bastan sona. Vural Turk futboluna onemli hizmetler vermis ve suphesiz ki zaman zaman sansasyonel taraftari agir basan iyi isler yapmis bir teknik adam. Calistirdigi takimlarin neredeyse tumunden kendisi istifa etmesi bir yana, teknik direktorluk kariyerinin 2000 sonrasinda en uzun sure gorev yaptigi takimin Kasimpasa oldugunu soylemek mumkun. Takimi zor durumda ve 2.lig icin en buyuk aday gibi duruyor. Arkasinda en fazla durdugu dusunce takiminin hicbir zaman geriye cekilmedigi, onun tabiriyle "sunepe gibi" oynamadigi ve futbolun pozitif yonunu ortaya cikardigi.

Yilmaz Vural Turk futbolunun sevdigim adamlarindan birisi oldugu ve belli bir zamandir uzerine bir yazi yazmak istedigim icin zamani geldigini dusundum. Oncelikle kendisinin iddia ettigi gerceklerin ortada olup olmadigini tarismak gerekir. Gercekten de Kasimpasa, hemen her mac futbolun pozitif tarafini ortaya cikartip geriye cekilmemeyi mi dusunuyor. Za da oncesinde kisaca gecelim. Pozitif futbol nedir ki? Kimilerine gore sertlikten uzak futbol icin bu deyim kullanilabilir. Genel olarak kabul edilen gercek sertlikten uzak ve rakip sahada gol atmayi dusunen takimlarin pozitif futbol oynadigidir. Peki saha icinde sert futbollariyla unlu olan hatta bunu kimilerinin "cirkeflik"olarak nitelendirdigi seviyelerde yapan hucum takimlari icin ne diyecegiz. 1960'larin sonunda Osvaldo Zubeldia'nin Estudiantes'i ulkesinin ve Libertadores Kupasi'nin sampizonu olmakla kalmamis Kitalararasi Kupa'yi da kazanmisti ama takim bugun dahi hala elestirilen tavirlari sergileyen oyunculardan olusuyordu (Carlos Bilardo'nun maclar sirasinda rakiplerine batirmak icin, sortunda raptiye ile sahaya ciktigi efsanesi meshurdur). Dolayisiyla bu pozitif futbol karmasik bir kavram, ama en nihayetinde yukarida soyledigimiz genel-gecer kaniyi kabul etmek lazim.

Peki Yilmaz Vural'in takimlari surekli boyle mi oynuyor. Elbette hayir. Dun Bursaspor ile oynanan macin son yarim saatini, Ankaragucu-Fenerbahce macinda Ankaragucu'nun macin ilk 1 saatinde oynadigi futboldan farksiz bir felsefe ile gecirdi Kasimpasa. Bunu yapmakta haksiz oldugu yonunde bir iddiamiz yok ama bu Vural'in kayitsiz sartsiz golu arayan bir takim oldugunun pek de gercegi yansitmadigini gosteriyor. Belki de buradan bunun gercekten olmasi gereken sey olup olmadigini tartismak lazim. Futbol takimlari bu blogda defalarca belirttigimiz gibi teknik adamin elinde bulunan oyuncu yapisian gore sekillenirler ve saha ici formasyonlari bu yapiya gore olusur. Ya da o teknik adamlar, kurmayi dusundukleri sisteme uygun futbolculari takima kazandirirlar. Ornegin (hazir 60'lara gittik), Helenia Herrero'nun La Grande Inter'inde sirasiyla Jair de Costa ve Angelo Domenghini ve tabii ki tornante Giacinto Facchetti kanatlari tek baslarina kapatmis ve Catenaccio'nun en onemli gerekliliklerinden olan ilerii geri calisabilen kanat oyuncusu ekolunun temelini atmislardir. Yillar sonra ayni formayi ayni rolle giyen, Jair gibi Brezilyali olan Maicon'un bu gelenekten beslenmesi surpriz olmamali. Dolayisiyla anlatmak istedigimiz tarih boyunca futbol takimlarinin ya eldeki malzemeye gore, Rinus Michels'in bu blogun tepesinde yazdigimiz gibi kendi takiminin ve rakip takimin avantajlari ile zayifliklarini bilen hocalarin turettigi taktikler ve dizilisler ile buyuk basarilara ulastigidir.

Yilmaz Vural Turk futbolunda bir devrim yaratmak istedigini, buyuk takimlarin basina bundan cok daha once gecmis olsaydi bunu coktan basarmis olabilecegini one suruyor. Ama sunu atliyor. Devrimler icinde bulundugu toplumun gerceklerine sirtini donmus ve kendi kabiliyetlerinin farkinda olmayan kadrolarca yapilmamistir. Yapilmadigi gibi sadece iyi oldugunu dusundugunuz oyunculari, iyi veya pozitif oldugunu dusundugunuz bir felsefe ile sahaya gonderdiginizde gerceklesmez. Zira bunun adi bir zamanlar "romantizm"olarak algilanan seyden daha uzakta bir utopyadir. Turk futbolunun kulupler duzeyinde en buyuk basarisini kazanan Fatih Terim 'in Kopenhag'daki finalde oynattigi futbol, Vural 'in "pozitif futbol" tarifine uymuyor. Rakip kalede net tek pozisyon bulan ve rakibe de (Henry'nin % 100 gol pozisyonu diyemeyecegimiz kafa vurusu haric) Martin Keown ile tek pozisyon veren ve macin son 20 dakikasini (10 kisi ve 2 yarim adamla olsa da) onun tabiri ile "sunepe gibi" oynayan bir takimdan bahsediyoruz. Ama bugun o mac Terim'in bir zaferi olarak hatirlaniyor, kurdugu iskeletin ayaklari yere saglam basan adamlariyla. Dolayisiyla Vural'in gerceklestirmek istedigi seyleri basarmasi icin stilini degistirmesi gerektiginin ve dunya futbolunun evrimlesen gerceklerinin farkina varmasi lazim. Zira aksi halde saydigi amaclarin hicbirisine ulasamayacak ve ilk bese oynamayi beklerken son bese oynayacak.


7 yorum:

Al lee dedi ki...

Yılmaz Vural Adanaspor'un başındayken inanılmaz defans yaptıkları ve tamamen şans eseri beraberliği kurtardıkları Galatasaray maçını hatırlıyorum en basitinden. İnsan hep en son yaptığını ve takdir edileni genele yaymaya yatkındır işte böyle.
Bu arada defans yapan takım kötü oynar mantalitesine de karşıyım. Bugünün şartlarında Jose, Capello ve Hiddink gibi dünyanın en önemli teknik direktörlerinin savunma ve tepkiye dayalı futbol oynattığını da göz ardı etmemek gerek.
Saygılar,

Noat Samisa dedi ki...

Damarıma basıyorsun Daçmın.

Hoca'nın vurguladığı şey defans - hücum farkı değil. O daha çok anlayış ve biçime yönelik fark peşinde.

Adam diyor ki, beni kovdular antrenörler derneğinden. Sen barınamazsın burada dedi Turgay Şeren, diyor. Ne yapayım, ben de yaptım şovu, attım taklayı, bari gündemde kalayım dedim, diyor.

Aynen bu şekilde bakmak lazım futbol fikrine de. Adam farklı olmak zorunda, yoksa barınamayacak. Geçen sene bu takım bu futbol fikriyle uçuyordu adeta, ne maçlar oynardı geçen yılki takım. 400 pas yapardı bir maçta, ama sık sık 2-2 biterdi. Oluyor yani, olabiliyor.

Ha, böyle devrim olmaz. Ama Yılmaz Vural da benzemesin ötekilere; zira başarı diye addettiğimiz şey kupadır, Avrupa Kupaları'na katılmaktır. Yılmaz Vural'ın bunlarda gözü yok. Onun hedefi Bielsa olmak. Bakmayın siz ''geçeyim üç büyüklere, orta sahayı geçerlerse şerefsizim'' demesine. Yine gündemde kalma çabası. Ama böyle radikal futbol oynatan adamlar lazım bu lige. Yoksa herkes aynı oyunu oynuyor zaten ligde, hele Bursa'nın şampiyonluğu sonrası.

Zira Kasımpaşa Stadı'nda haftaya yine tribünler ''Yılmaz Vural oleeey'' diyecek. Yönetim de (başlarına saksı düşmezse) hala dirayetle arkasında. Zaten kovulacak olsa şimdiye kovulmuştu.

Trend futbol zirvenin oyunudur. Bırakalım da adam ağız tadıyla başarısız olsun.

Flying Dutchman dedi ki...

Aksam daha ayrintili yszicam, zira bunu sabah 6 bucukta yaziyorum ama, niye agiz tadiyla basarisiz olsun yahu,House'un "olumun asil bir yani yoktur"demesi gibi yenilginin agiz tatlik bur durumu yok ki..belki bir yere kadar olabilir o da gelecekle ilgili isleri duzeltebilecegi gibi bir havaya burunuldugu zaman..Kasimpasa'da bunun oldugunu sanmiyorum

neyse aksam yazarim dedigim gibi

Borges dedi ki...

Flying Dutchman: Ben bu sene bir kaç maçını seyrettim ve çok genel ve doğru bir analiz yapamam ama geçen seneyi de içeren bir Kasımpaşa mentalitesini ben seviyorum ve dahası bu mantık ligin içerisinde barınırsa ancak bir futbol devriminden bahsedebiliriz ve ne yazık ki tek başına skor ve kupa odaklı yorumlar olacağından dolayı işi çok zor..Devam ettirmesi mümkün değil. Bir şekilde bu sene ligde kalırsa ve devamını sağlarsa..

Trabzonspor'dan fark yediği maçı izleyin derim ben. Diyeceksiniz ki fark yedi daha ne olsun ? maçın on dakikasını izlerseniz Kasımpaşa'yı seversiniz;)

Freiburg gibi mütevazi ve düşme potasının gediklisi bir takım bugün Bundesliganın ilk altısına oynuyor ve Bremen'den altı yediği zaman oyun oynama sevdasını dile getirmişti Robin Dutt..

Ligin sonuncu sırasındaki takımın bu mentalitenin peşinde koşması bana 'güzel' gelir ve şu yukarıdaki cümleye katılmıyorum..

Yenilgi ölüm ile eşdeğer değildir. Kaybetmek ve kazanmak kadar basite indirgenemiyor futbol ve kaybeden çok asil takım bilir ben.. Keza House'a da katılmam, ölümün de asilliği, nasıllığı söz konusudur der çeker giderim bu diyardan;)

Noat Samisa dedi ki...

Bahsettiğim şey farklı Daçmın.

Adam oynattığı futbolla kutsanmasın zaten. Bir övgü alacaksa Şahih ve Barış'u ümit milli takıma, Yekta'yı da A milli takıma gönderdiği için övülsün.

Bu adam bence değişmemeli. Oynattığı futbol başarı kazanamaz, ama takımı düşme hattının üzerinde tutmaya yeter. Yenilikle başarı arasındaki ilişki, alt seviyelerde de zirvede olduğu gibi sürecekse Hercules'lerin Barcelona'yı yenmesi imkansızlaşır. Ama Inter'ler için durum farklı. Onlar zirvedeler ve hata payı yok, değişime mecburlar.

Şu anda başarısız, evet. Fakat Kasımpaşa yönetimi diyor ki, biz ondan daha iyisini bulamayız. Yeni gelen bu sene ligde tutar, seneye düşürür. Farketmez. Zaten bir kuruş borcu yok kulübün, herkes eğleniyor kısacası.

mcdonell dedi ki...

yalnız haritada Sivas'ın boynu bariz bükük kalmış. neyse daha lig uzun kısmetse hoca orayı da fetheder

Gokhanson dedi ki...

en son bjk-kasımpaşa maçına bakması yeterli...
topa ne kadar sahip olmuş, kaç pas yapmış,kaç şut atmış kaç korner kullanmış acaba?