12 Ocak 2011 Çarşamba
FRANCE FOOTBALL - ERIC CANTONA RÖPORTAJI (1987)
Eylül 1987'de, Eric Cantona'nın, 21 yaşındayken top koşturduğu Auxerre Panathinaikos ile oynadığı ilk maçı Yunanistan'Da 2-0 kaybetmiştir. Maç sırasında Cantona birçok gol fırsatından yararlanamamıştır ve Fransız basını onun daha o yaşlarda ön plana çıkan hırçın kimliğini eşelemek istemektedir (aynen 8 yıl sonraki Selhurst Park hadisesinden sonra onun çocukluğuna kadar inme arzusuna kapılan İngiliz tabloid basını gibi). Ayrıca milli takıma da yeni seçilmiştir. Bu sırada France Football onunla bir röportaj yapar. Aşağıda o röportajın Türkçeye çevirisi mevcut. Cantona'nın daha o yaşlarda nasıl aykırı bir adam olduğunu görmek açısından önemli. Özellikle de son mesajı için. Ama sakın oraya inmeyin, röportajın tümünü okuyun. Belki de Türkiye'deki tüm genç futbolcular da okumalı.
Eric, bizi genelde olduğu üzere kendi evin yerine Stade de L'Abbé-Deschamps'da (Auxerre'in Stadyumu) ağırlıyorsun. Neden?
Evime insanları almayı uygun bulmadığım bazı anlar var. Bunun için gerekli gücü kendimde bulmuyorum. Çünkü genel konuşursam, birini evime davet ettiğim zaman ona iyi ağırlandığını hissettirmek gerekir. Evde tek başıma, eşimle ve köpeğimle, her şeyden uzakta zaman geçirmeyi tercih ederim. Atina'daki maçtan beri hiçbir gazeteyi okumadım (yukarıda bahsettiğimiz maç), Pilleri tekrar şarj etmek için futboldan olabildiğince uzak kalmaya çalıştım.
İçinden gelen o gücün artık olmadığını mı düşünüyorsun?
Konsantre olmakta zorlanıyorum. Bunun farkına olmak ise en zor kısmı. Bu sefer de kendini soyutlamak için ayrıca ir üç güce ihtiyaç duyuyorsunuz. O güce sahibim.
Gazetecilerle konuşurken konsantrasyonunu kaybediyor musun?
Genelde gazetecilerden kaçıyorum, çünkü ben konuştuğumda duyarlılık sergiliyorum ve kendimi ifade ediyorum. Belki biraz fazla şekilde. Bu enerji, belki de yaşam pınarını bu tür sohbetlerde harcıyorum, Üstelik 2 kez, önce röportajı verirken. Sonra da röportajı okurken.
4 Ağustosta Batı Almanya-Fransa milli maçı için milli takıma seçildiğinden beri hayatın çok değişmiş görünüyor.
Bazı değişiklikler oldu ama bunlar benim etrafımda. Örneğin tanımadığım bazı insanlar bana yolda selam veriyorlar. Onlar değişti, ben değil (Cantona ilk kez milli formayı giydiği maçtan sonra, genelde futbolcuların ağzından çıkan "bu benim için bir onur", "rüyalarım gerçek oldu" gibi laflar yerine, "sıradan bir lig maçı gibi bakıyorum, neden bunu büyüteyim ki, maça konsantra olurum ve olur biter, insanlar bana övgü yağdırdığında ben gerekli noktaları alıp gerisiyle pek uğraşmıyorum, yıllardır Fransa'da tüm genç futbolculara onların en iyi olduğunu ve her şeyi yapabileceklerini öğrettik, bu çok saçmaydı, ben eleştiriyi tercih ederim, eşim beni en iyi eleştiren kişi ve futboldan da anlıyor, ben de her seferinde daha iyisini yapmaya çalışıyorum" şeklinde konuşmuştur).
Adının bu şekilde yayılmasından çekiniyor musun?
Bazen çevrem sorunlara yol açabiliyor. Fakat kendi kafamda hiç değişmedim. Çünkü spor benim hayatımdaki tek şey değil. Atina'daki gibi goller kaçırdığımda, eve gelirim ve benim iyi hissetmemi ve o kötü anları unutmamı sağlayacak bir çok şey vardır. Mükemmeliyetçi olmama ve başarısızlıktan nefret etmeme rağmen.
Son 2 aydır birçok kulüpten transfer teklifi almanı normal buluyor musun?
Şu an fazlasıyla göz önündeyim, çünkü gazeteciler bir altın madeni keşfettiklerini düşünüyorlar. Nedense, bana istedikleri ve sıradışı şeyleri söyletebileceklerine dair bir inanç içindeler. Halbuki bana sorarsanız bu tür şeyleri söylemek beni rahatsız etmiyor. Ama şunu bilin ki kandırılmış veya aptal değilim, söylemek istediğim şeyi söylüyorum.
Tabii, sözünü sakınmamanla ilgili ününle...
Ben sahada işimi yapıyorum, gazeteci de bana sorarak işini yapıyor Eğer oyunu kuralına göre oynamazsam, işini mahvetmiş olurum. Bu yüzden bunu samimi bir kural haline getirdim.
Bu yüzden mi insanların kanına çok kolay giriyorsun?
Sonuçların üzerinde pek düşünmüyorum, bunlar içgüdüsel tepkiler. İnsanlara ağızlarından çıkan lafları önceden hesaplamalarını öğretecek bir gücüm yok, böyle bir gücüm yok, zira böyle bir gücümün olmasını da istemiyorum.
Guy Roux'nun (efsane Auxerre teknik direktörü) iddiasına göre, medyatikliğin, Jean-Marc Ferrari ve Basile Boli'ye gösterilen ilgilinin neredeyse 2 katı. Paris-Match gibi dergiler bile (bir pararazzi dergisi) senden bahsediyor. Bunu nasıl açıklıyorsun?
İnsanlar verdiğim röportajları okuyarak benim tek ilgi alanımın futbol olmadığını görmüş olmalı. Ayrıca ben futbol dışındaki gazetecilerin sorularına cevap vermeyi de tercih ediyorum.
Neden?
Futbolda neyi keşfedebilirsiniz ki? Yapabileceğiniz tek buluş, futbolcuların sessizce içlerinden düşündüğü şeyleri yüksek sesle söylemek. Hepsi bu.
Ancak sen 3-4 röportaj sırasında futbolcular için yepyeni bir tavır gösterdin. Açık sözlü, tabulardan ve tavizlerden uzak.
Tüm futbolcuların hissettiği şeyleri söylerken bunları uydurmuyorum. Örneğin Fransız futbolcuların kafa yapısının neden bugüne kadar bir Avrupa Şampiyonası veya Dünya Kupası kazandırmadığını açıklarken yeni oyunculara hiçbir şey öğretmiyorum. Bunu zaten biliyorlar. Futbolun ayaklardan çok kafada oynandığının farkındalar.
Cantona'nın kafasında ayaklarında olandan daha fazlası mı var?
Ayaklarımda ne kadar varsa kafamda da o kadar var diyebilirim. Daha fazla ilerleyemeyeceğimi anladığım gün aynı zamanda futbolu bırakacağım gün olacak (Cantona bu sözleri Manchester şehrindeki ilk basın toplantısında da yinelemiştir.
Kafadan açılmışken, kafanı kazıtmak kariyerini hızlandırdı mı?
Kafamı ilgi çekmek için ya da reklamımı yapmak için kazdırmadım.Sadece bir dürtüydü, Brest'teydik, maça hazırlanıyorduk ve birden saçımı kazıtmak istediğimi farkettim ve işte karşınızda.
Kendin mi yaptın?
Hayır berbere gittim ama bunu yapmayı kabul edecek berberi bulmam 1 saatimi aldı.
Peki yarattığı etkiye bakarak, tekrar yapmayı düşünüyor musun?
Tekrar yaparım. Beni diğer insanların davranışlaro pişman edebiliyor ama hiçbir zaman kendi yaptıklarımdan pişman olmadım (Cantona Selhurst Park hadisesi için yıllar sonra, "o holigana haddini bildirmek hayatımdaki en iyi hareketti" demiştir) ya da hiçbir zaman bunun beni sınırlamasına izin vermedim. Sadece şunu söyleyebilirimki futbol ortamı pek derin değil. Eğer bir ressam kafasını kazıtırsa şöyle denir: Bu normal, o yaratıcı bir insan, biraz deli olması normaldir. İnsanlar futbolcuların sağlıklı, iyi saç kesimli ve sadece kendilerinden isteneni söyleyen tipler olmasına alışmışlar.
Futbolcunun delirme hakkı yok mu yani?
Futbolcunun çılgın olma izni yok ve bu durumdan pişmanım.
Böyle olmak ister miydin?
Öyleyim zaten. Saha içinde keyfimin yerine gelmesi için çılgınca işler yapmam lazım, bunu yapabilecek cesaretinizin de olması lazım. İçten olduğunu ve bunu hissettirdiğiniz sürece, insanlar özgünlüğünüzü kabul edecektir. Futbo, bugün farklılıkları ve sivrilikleri kabul etmiyor ve bu beni üzüyor. Futbolcular çok sıkıcı, birer makine gibiler, kendileri için düşünmeye izin verilmiyor.
Yolun sonunda "normalleşmekten" korkmuyor musun?
Böyle bir adam olmaktan başka bir halimle kendimi düşünemiyorum, çünkü böyle mutlu oluyorum. Hep böyleydim, böyle de kalacağım.
Jean-Christophe Thouvenel'in hikayesini biliyor musun? (1984 Olimpiyatlarında altın madalya kazanan Fransa takımında oynuyordu ve sonradan Cantona'nın Bordeaux'da takım arkadaşı oldu). Futbol hakkında senin gibi eleştirileri vardı ama sonradan söylediklerinin yanlış olduğunu itiraf etti.
Buna cevap veremem. O benden 7-8 yaş büyük. 7-8 yıl sonra gelin ve aynı soruyu bana bir daha sorun. Bugünlerde çok konuşmasa bile tahminim kafasındaki düşüncelerin pek değişmediği. Sadece kendi varlığının farkına varmış olabilir.
Peki sen henüz varmadın mı?
Bugünkü futbol ortamından oldukça rahatsızım. Maçları izlemeye gelen seyircilerin içinde duygusallık, heyecan ve düşünme kapasiteleri yok.Yaşamak istediğim hayatı bu çevrede yaşayamıyorum. Sadece bu hayallerimi gerçekleştireceğim başka hayat koşullarını bekliyorum.
Futbolsuz bir hayat?
Tabii ki. Futbol benim için minör bir sanat. Benim için asıl önemli olanlar asıl sanat dalları.
Resim?
Artık herkes resim çizdiğimi biliyor. Ancak başka arzularım da var. Tutkulu bir sanatçının hayatını yaşamak.Aslında onların çektiği acı beni çekiyor. Bütün büyük sanatçılar yanlış anlaşılmıştır.
Eğer futbolcu olmasaydın böyle bir insan mı olurdun?
Herhalde yaratıcı veya maceracı bir insan olurdum. Ama asıl istediğim fakir olmak. Cebinde paran olduğunda duygusallığı da alıp götürüyor. Birçok insan para için herşeylerini verirler, öte yandan parası olan ben, parayı istemiyorum.Para beni mutlu etmiyor.
Seni mutsuz mu ediyor peki?
Hayır. Bugün kazandığım para benim için değil çocuklarım için. Kazandığım paranın tümünü mutlu olmaları ve sonradan benim şimdiki manyaklığımdan acı çekmemeleri için bankaya koyuyorum. Fakat futbol sona erdiğinde, parasız insanlar nasıl yaşıyorsa öyle yaşayacağım, bugün dahi yanımda 200 franktan fazlaparayı cebimde taşımam (bugünkü 20 euroya denk geliyor).
İşte bu manyaklık.
İyi de bunlara ihtiyacın var. Beni anlamaman normal çünkü benimle aynı frekanstan bakmıyorsun. Ve sana söylediğim gibi, bunu yapıyorum, zira sadece futbolculuk hayatından memnun değilim.
Bir gün mutlu olacak mısın?
Hayat, iyi veya kötü gününde olmana göre değişebilen bir rüya gibi, hayatının tamamen bir kabusa dönmemesi için bir yerinde mutluluğu yakalaman gerekiyor. Dolayısıyla keyifli bir rüya. Ben de bunu arıyorum.
Futbolcu olmasaydın maceracı bir insan olacağını söyledin. 1987'nin dünyasında maceracı olmak ne anlama geliyor senin için?
Seyahat eden bir adam, bir gezgin. Ama futbolcular gibi turist değil elbet. Bir örnek vereyim, Atina'dayken Akropolis'e bir tur organize ettiler. Eğer futbolcu olmasaydım, Akropolis'i görmek için kilometrelerce yürümeye hazırdım. Ama otelde kaldım. Çünkü oraya gitmek takım otobüsüyle çok kolaydı, beni cezbetmedi. Oraya gittiğim gün bunun içimden gelmesini isterim. Hatta bir raddeye kadar acı çekmeyi tercih ederim, Akropolis'in benim için değerini yükseltmek için. Basit şeyler bana zevk vermiyor.
Ünlü olmadan önce futbolcuların seni iğrendirdiğini söyledin. Bugün de aynı şeyi düşünüyor musun?
Bir şey söylediğimde bunu 50 kere tekrar etmem. İnsanların anlamaları gereken şey benim bir eleştiri makinesi olmadığım. Sadece düşündüğünü söyleyen gerçekçi bir adamım.
İnsanlar seni etkiketlendirmeyi seviyor. Toplumun kıyısında kalmış bir isyankar olduğuna inanıyor musun?
Diğer insanlar beni böyle görüyor olabilir, ama biraz farklı olduğum doğru.
Gözü dönmüş?
Belki biraz uygun
Provokatör?
Provokatör?...Evet....
Terbiyesiz?
Hayır
Kibirli?
Bunu kim söyledi?
Belirli bir kişi değil. Sadece bir etiket.
Hiç duymadım...Kibirli...kibirli...evet, bu beni tanımlayan bir kelime olabilir.
Peki bütün bu süreç seni bir medya maymunu yapmıyor mu?
Belki de evet, ama uzak kalmaya çalışıyorum.
Gençler için bir ikon?
Genç futbolculara eğer bir tavsiyem varsa - kibirli olduğumu da hesaba katarak - kendileri dışında hiçkimseye güvenmemeleri gerektiğini söyleyebilirim. 10 yaşındaki çocukların, odalarının duvarlarında benim posterimin olması bana zevk veriyor. Ancak, bir gün profesyonel kulüplerde top oynayacak o gençlerin tümünden, posterlerimi duvarlarından yırtıp atmalarını istiyorum....
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
flying dutchman,
yazinin orjinalinin linkini verebilir misin acaba?
niye bana inanmiyon mu ? :)))
veremem zira biyografisinden ceviri...:) ha internette bir yerde fransizcasi var midir bilemem
bir dün dediği bugün tutmayan cibilliyetsizlere bak bir de adamın 87 senesinde verdiği röportajın nasılda güncelmiş gibi okunabildiğine bak.
Adam resim de mi ciziyorumus :-)
Bütün büyük sanatçılar yanlış anlaşılmıştır.
kendisi cok dogru soylemistir bu sozu
İbretlik..
Filim bile oynadı
http://cantonakolektifi.blogspot.com/
@sayın onbirer
Cantona futbolu bıraktığında zaten oyunculuğa yöneleceğini söylemişti. Ama bu adam filmde bile istediği karakteri oynuyor :) ör: French Film, Jack Says. Filmlerini de takip ediyoruz, onlarda ibretlik :D
Yorum Gönder