Neyse maca donelim, ben 1 gol atmis bir de golun pasini vermisim, kendi kaleme vurdugum bir top da direkten donmus. O zamanlar 3 mac ustuste kendi kaleme gol attigim icin de kendi arkadaslarim tarafindan da kollaniyorum. Neyse mac devam ediyor, biz, kaleyi onde oldugumuzdan savunurken yagmur bastirdi. Ama nasil yagmur, bir ara hali sahanin sahipleri "ulan hazir boyle yagmur varken arap sabununu kapip su haliyi elden gecirsek mi?" diye icerden bakiyorlar. Neyse bu kiran kirana mucadele sirasinda bizim kaleci Mustafa "beyleeeeer bitirsek miiii" diye inledi. Tum takim bu gamsizliga kayitsiz kalamazdi zira biz o sirada bir Ian Thorpe edasiyla halida kulac atiyoruz. Bagirislar cagirislarla bunu susturduk. Hatta bizimki mac sonunda eve erken gitmisti de, biz cektigimiz hatira fotografinin arkasina, fotografta cikmadigindan "Mustafa da vardi" yerine "Mustafa Davardi"yazmistik. Ey gidi
Simdi bu hikayeyi okuyunca o gunler aklima geldi. Efendim yil 1947. FA Cup mucadelesinde Chelsea, Charlton Athletic onunde. Ama nereden "gunes batmayan ulke" unvanini aldigini hala anlamadigim Ingiltere'yi sis basmis, gorus 5 metreye dusmus. Charlton'in kalesinde de kariyeri boyunca Londra kulubunde oynamis olan Sam Bartram var. Mac basliyor, Bartram karsi kalede duran Vic Woodley'in arkasindan sisin kendi kalesine dogru geldigini goruyor. En sonunda sis tum sahayi kapliyor. Hakem once oyunu durduruyor, sonra hafiften ortalik acilinca tekrar baslatiyor. Bartram kalesinde fazla Chelsea atagi da gormuyor ama bir sure sonra ortada oyuncu da gorunmemeye basliyor. Sessizlik basiyor sahayi. Bartram kalesinde hazir ve nazir "iyi lan oyunu rakip kaleye hapsettik"diye bekliyor. Boyle bir 15-20 dakika geciyor. Derken sislerin arasindan bir figur geliyor Charlton kalesine dogru. Bartram mudahale icin hazirlanirken bir bakiyor ki bir polis. Polis yaklasiyor, "kardes sen ne yapiyorsun?" diyor. "Haberin yok galiba, mac 15 dakika once tatil edildi, saha bombos herkes iceride".
Sonradan anlasiliyor ki, Charlton oyunculari mac tatil edildiginde soyunma odasina girip, formalari cikarip buyuk kuvete uzaniyorlar. Bir sure sonra iclerinden birisi "ya bizim Sam nerde?" diyor. Bir sure Sam arandiktan sonra birisinin aklina hala sahada olabilecegi ucuk ihtimal geliyor. Polis sahaya gonderiliyor ve kaleci 90 dakika boyunca kimsenin olmadigi bir sahada kaleyi beklemekten kurtuluyor. Sonra kac yil boyunca alay konusu oluyor o konuda bir kayit yok.
9 yorum:
Muhteşem :)
güneş batmayan ülke tanımlamasının sebebi iklimsel bir tesbit değil. ingiltere'nin zamanında yürüttüğü bitmek tükenmek bilmeyen kolonileşme çabaları sonucunda, dünyanın neredeyse her tarafında bir koloni kurmuş olmasına ithafen konmuş bir isim. o kadar çok yerde ingiliz toprağı yaratmışlar ki, güneş nerede tepedeyse, orada bir ingiliz kolonisi vardır babında.
ben onu bunu bilmem gunes cikmayan ulkeye gunes batmayan ulke dedirtmem :))
@adsız,
Adam Einstein beyler! :))
Yalnız "Mustafa Davardı"ya hâlâ gülüyorum.
Çok hoş iki hikayeden, muhteşem komiklikte bir yazı çıkmış. Gülerken az daha yediğim elma boğazıma kaçıyordu.
Süpersin :)
dinlediğim en iyi hikayelerden biri. çok güzel anlatmışsınız..
Ya ben bu hikayenin benzerinin İngiltereye giden Fenerbahçe takımının başına gelmiş olduğunu duymuştum.
Ayni hikaye eski Galatasarayli kaleci Hayrettin icin anlatilir yalniz Hayrettin'i bulan bir baska Galatasarayli futbolcuydu,polis degildi yamulmuyorsam.
Yorum Gönder