18 Mart 2011 Cuma

BERLUSCONI'NİN CASUSLARI




















Ruud Gullit, Marco van Basten ve Frank Rijkaard'ın 1987-93 arasında (Rijkaard Milano'ya 1988'de geldi) Milan'daki kariyerleri bugün kulüp tarihinin en parıltılı dönemlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Frank Rijkaard'ın müthiş transfer hikayesini daha önce blogda paylaştık. Gullit'in nasıl Milano'ya geldiği üzerine de birkaç kelam edelim. Konuyla ilgili de Noat SamisA blogunda nefis bir eser var.

Surinam asıllı 1984'te Feyenoord ile Eredivisie şampiyonluğunu yaşadıktan sonra 1985 yılında PSV'ye imza atmış ve burada 2 sezon üstüste şampiyonluğu kucaklamıştır. Ancak Gullit'in bu şampiyonluklar sırasında sorunları baş gösterir. Takımı 1985-86 sezonunda mutlu sona ulaştıran Jan Reker görevi bırakmış ve yerine takımın Genel Direktörlüğünü yapan Hans Kraay getirilmiştir. Kraay kariyerinde daha önce de Ajax'ı çalıştırmış ve futbolcularla ilişkisinde sorunlar yaşamış bir isimdir. PSV'de sadece birkaç ay görev yapar ama bu süre zarfında Gullit'i bıktırmayı başarmıştır. Zira Kraay'ın kendisini sürekli farklı mevkilerde oynatmasından bıkmış olan Gullit basın mensuplarına "kendimi fahişe gibi hissediyorum, oynamadığım mevki kalmadı" şeklinde bir açıklama yapar. Ayrıca takımın baş sponsoru Philips firmasının reklamlarında oynamaktan da şikayetçidir. Hollada basını Gullit'in sezon sonu ülkeden ayrılacağı dedikodularını ortaya atar. Kraay ise buna pek kulak asmaz. Zaten mart ayında Hollanda Kupası'nda penaltılarla Den Bosch'a elendiklerinde de Kraay kovulur ve yerine takımı daha sonra Avrupa Şampiyonluğu'na taşıyacak Guus Hiddink getirilir.

Ancak Hiddink'in gelişi Gullit'in kopuşuna engel olamayacaktır. O günlerde Milan başkanı Sylvio Berlusconi, 9 yıldır şampiyonluk göremeyen takımını zirveye çıkarmak için bir hamle yapmaya hazırlanmaktadır. Gözünü Hollanda'ya çevirir. Ajax'tan Marco van Basten'i almayı kafasına koymuştur. Gullit için ise farklı bir yol izler. O zamanın PSV mali işler sorumlusu Harry van Raaij'a göre Berlusconi, Philips firmasında çalışan bir İtalyanı casus olarak kullanmış ve kulüpten bazı bilgileri sızdırmıştır. Ayrıca Philips'in İtalya'da yayınlamak istediği reklamlar Berlusconi'nin sahibi olduğu TV kanallarından geçecektir. Yani İtalyan, zaten kulüple haşırneşirdir. Dolayısıyla Gullit'in mutsuzluğunu da öğrenmiştir. Kesenin ağzını açar. Gullit 17 milyon guldene Milano'ya gider. Bu, onu Maradona'dan sonra zamanının en pahalı transferi yapar. İlk başlarda Surinam asıllı bir Hollandalı, İtalyan hayat şartlarına uyumda zorlanır ama ardından takımla İtalya'nın ve Avrupa'nın zirvesine çıkar.

Hiç yorum yok: