Yarın BirGün gazetesinde Copa America üzerine bir şeyler karalayacağız ve Uruguay'a da ufaktan değineceğiz. Orada söyleyeceklerimizden spoiler vermeyelim ve asıl yazıyı kupa sonrasına saklayalım ama şunu itiraf etmek gerekir farklı olarak. Oscar Tabarez'in Uruguay'ı, 2000'li yılların başına damgasını vuran 2004 Yunanistan'ı ve Mourinho'nun Chelsea'de uyguladığı 4-3-3 sonrası bana göre,
yeni bin yılın futbol dizilişlerinin ve taktiklerinin evrimindeki önemli bir halka olmaya doğru gidiyor. Muslera'nın onların finale gelmesinde büyük payı var ama, 64 yaşındaki bu emektar adamın son 2 senedir Montevideo'daki evinde yaptıklarını gözardı etmemeliyiz. Futbol tarihi Güney Amerika kıtasından yön almayalı çok uzun zaman alıyor. Carlos Bianchi'nin Boca Juniors'u her yönüyle mükemel bir takımdı ama Carlos Bilardo'nun Arjantin'inden beri dünya futbolunu değiştiren bir takımın o kıtadan çıkışını görmemiştik. Uruguay pazar günü karşısına dikilecek takımı mağlup ederse Dünya Kupası dördüncülüğünün yanına kıtanın en büyüğü unvanını ekleyecek. Bunu Avrupa'da başarabilmiş takım futbol tarihinde çok az. 1970'lerin başındaki Federal Almanya ve 90'ların sonundaki Fransa akla gelen örnekler.
Yukarıdaki iddiamız elbette sadece unvanlarla alakalı değil. Kurduğu takımın yapısı, profili, istikrarı ve saha içindeki duruşu ile alakalı. Bunun da ayrıntısını kupa sonrasına bırakalım. Pazar akşamı, halihazırdaki en güzel ulusal marşı bir kere daha duyacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder