Özhan Canaydın'ın başkanlığa seçildiği günü verdiği her sene 3 büyük yıldız, 10 senede 7 şampiyonluk, stadyum inşaatı, Avrupa finalleri sözlerini hatırlarsınız. Rahmetli rahat uyusun yerinde ama Galatasaray taraftarlarını çok meşgul eden ve sürekli karşısına çıkan bir meseleydi bu başkanlık yıllarında. Bu sadece bize özgü bir durum değil. Avrupa'da, özellikle kulüp başkanlarının para ödeyerek kulübü satın aldıkları değil de bir seçimle iş başına geldikleri anlarda çok sık karşılaşılıyor. Ancak İngilizler, kulüpleri satın alan başkanların da gerçekleşmeyen vaatlerini bir araya toplamışlar. Aşağıda kısa ayrıntılarla listeleyelim dedik.
1997'de
Mohamed Al-Fayed Fulham kulübünü satın aldığında, kulübü güneyin Manchester United'ı yapacağını ileri sürmüştü. Kulüp onun satın alışından 4 yıl sonra Premier Lig'e çıktı ama asla bir Manchester United olamadı. Manchester United demişken
Michael Knighton'ı atlamayalım (aşağıda). 1989 yılında kulübü 20 milyon pounda satın alma teklifi kabul edilen Knighton (kulüplerin değerlerinin yıllar geçtikçe nasıl değerlendiğine dikkatinizi çekerim), sahaya Manu formasıyla çıkmış, hatta sahanın ortasında topla birkaç sektirme hareketi yapmıştı ve kulübü Avrupa'nın zirvesine oturtacağını söylemişti. Ancak erken öttüğü için hayallerini bir başka takımda gerçekleştirmek zorunda kaldı. Zira satış anlaşması suya düştü.
Knighton da gidip Carlisle United'ı aldı. Burada da takımı Premier Lig'e çıkaracağı vaadını sallayan Knighton önce kulübün sevilen siması teknik direktör Mervyn Day'i kovdu ve menajerlik görevine oturdu. Ancak kulübün küme düşmesine engel olamadı. Kısa süre sonra mali kriz sebebiyle iflasını açıklayan kulübün başkanlığından ayrıldı. Knighton ve karısı 1976'da da bir UFO gördüklerini iddia etmişlerdi.
Benitez'in belalıları
Tom Hicks ve George Gillett'e bakalım. İkili göreve geldikten sonra 60 gün içinde, yepyeni bir stadyum inşa edeceklerinin sözünü verdiler, hatta krokiler ve resimler bile hazırdı. Ancak yıllardır stadyum inşaatı namıma tek bir çivi bile çakılmadı ve bunun yerine menajerle kavgalar,
Hicks Jr'ın taraftarlara küfürlü gideri ve kulübü içine attıkları borç batağı konuşuluyor. Manchester City'nin eski başkanı, Tayland'lı
Thaksin Shinawatra'ya da değinelim. Kulübü Arap patronlara devretmeden önce oldukça çalkalayan, kendi ülkesinde dahi adı birçok yolsuzluğa karışmış Shinawatra 2007'de kulübü satın aldığında, City'i eski prestijli günlerine döndüreceği sözünü verdi. Kısa süre sonra orta sıralarda bitirilen lig sonucunda Sven-Goran Eriksson'u kapının önüne koydu. Tayland'da adına açılan davalar ve soruşturmalar sebebiyle ülkesine dönmesi gerekince de tası tarağı toplayıp Şeyh Mansur'a duacı oldu. Kısa süre önce oyuncu maaşlarını bile ödemekte zorlanan Portsmouth'a bakalım. Pompey,
Sulaiman Al-Fahim tarafından satın alınmaya çalışılırken taraftarlar Arap sermayesinin getireceği transferler konuşuluyordu. Ancak devir tüm yaz boyunca sürdü ve Al-Fahim devri tamamladığında mali anlamda enkaz halinde bir kulüp buldu. 40 gün sonra da hisselerinin % 90'ını bir başka Suudi Ali Al-Fara'a sattı. O günden bu yana kulüp toparlanamıyor ve Championship'te takıldılar.
2 yıl önce
Qadbak Yatırım tarafından satın alınan Notts County'nin taraftarları, kısa süre içinde Futbol Direktörlüğü'ne getirilen Sven Goran Eriksson ve transfer edilen Sol Campbell gibi oyuncuları görünce yukarıya doğru tırmanış sırasının geldiğini sandılar. Ancak daha lig başlamadan FA ile kulübün sahipliğini elinde tutan şahsın belirsizliği konusundaki anlaşmazlıkları, Campbell'ın 1 maç sonra "verilen sözlerin tutulmamasını" bahane göstererek takımdan ayrılması izledi. Ardından, birkaç aydır görevde olan menajer Hans Backe istifayı verdi. Qadbak Yatırım aralık ayında kulübü başkan Peter Trembling'e sattı. Eriksson'un da yol alması uzun sürmedi.
"
Türk taraftarlar Leeds'e gelmesin" demeciyle Türk kamuoyunun tanıdığı başkan
Peter Ridsdale'e geçelim (aşağıda). Bowyer, Kewell, Viduka, Martyn, Radebe, Bakke,Harte, Bridges
ve bir dolu genç yıldız adayının yer aldığı Leeds 2000'li yılların başlarında İngiltere'nin patlama yapan takımlarından biriydi. 1997'den beri yapılan yatırımlar sahada başarıyı getirdikçe yeni yatırımlar yapıldı. 2001 Şampiyonlar Ligi yarı finali bir zirve noktasıydı. Ama ulaşılan en yüksek yer orası kalınca ve alınan onca borcun ödenme zamanında elde nakit olmayınca Ridsdale 2003 yılında istifayı bastı. 103 milyon poundluk borç Leeds'i tepetaklak yaptı. Şu an ikinci ligdeler ve yeni yeni toparlanıyorlar.
İngiltere'den son örneği, Newcastle'ın kabusu
Mike Ashley'den verelim (girişteki resim). Ashley kulübü satın alırken, eski sahibi
Freddie Shepherd, artık paraları cebe indirmenin gazıyla mı bilinmez, "
Mike Ashley bu kulübü ileriye taşımak için biçilmiş kaftandır ve taraftarların sevgilisi olacaktır" diye müjdeyi verdi. Bu demeçten 2 yıl sonra Ashley, nefret edilen bir başkan olarak kulübü küme düşürdü. Her maça formasıyla gelen ve taraftarlar bira içerek onlardan birisi olduğunu göstermeye çalışan başkan Kevin Keegan, Joe Kinnear ve Alan Sherarer'ın hocalık sürecinden, Denis Wise'ın kulüp yönetimindeki rolüne kadar her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı ve daha fazla dayanamayarak kulübü bu sezon başında satılığa çıkardı. Ama alıcı çıkmadığından hala iş başında. İşin ilginci bu gidişle takım üzerine kalacak.
İngiltere'nin dışına çıkalım ve Real Madrid'e uzanalım. Satın alma yerine seçimle kulübün başına geçilen İspanya'da, 2006 yılında başkan olan
Ramon Calderon, Arjen Robben, Cesc Fabregas ve Kaka'nın transfer edileceği sözünü verdi. Göreve geldikten sonra bu üç isimden sadece birini alabildi. Arjen Robben. Büyük isimlerin transferi yönünde verdiği sözleri tutamayınca da 2009'da istifaya zorlandı. Yerine gelen Florentino Pérez, önceki döneminden kalan "verdiği sözleri tutan başkan" sıfatını sürdürdü ve Ronaldo ve Kaka gibi 2 süperstarı kısa süre içinde kulübe kazandırdı.
Okyanusun ötesine gidelim. Beckhamların ve Cruise'ların takımına. Los Angeles Galaxy'e. Beckham takıma katıldığında "
bu ülkede futbolu geliştirmek ve tarih sayfalarındaki yerimi almak istiyorum" demişti. Ancak Los Angeles Galaxy yönetimi ve başkan
Philip Anschutz onun saha içinde yaptıklarıyla ilgilenmiyordu ve amaç sadece sırtından para kazanmaktı. Bu marka değerini iyi yönetemeyen eski futbolcu Alexi Lalas şutlandı. Gullit istifayı bastı. Beckham gibi bir adam bile buna daha fazla dayanamadı ve her fırsat bulduğunda İtalya'ya kaçtı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder