3 Eylül 2011 Cumartesi

HIDDINK VE ELEŞTİRİLER



















Hadi tekrarlayalım bu da aynen Mourinho'ya yaptığımız gibi Hiddink'i savunma yazısı değil. Dünkü maçı bugün oturup izledikten sonra ortada olan eserin eleştirilmez bir yanı yok zaten. Ben sadece ortada dolaşan eleştirilerin gözden kaçırdığını düşündüğüm ufak bir noktaya temas etmek istiyorum. Ülkede "dünyanın sayılı teknik adamlarından birisi" ve "bavulunu toplayıp ilk uçakla ülkesine gönderilmeli" kutuplarına ayrılmış bir çoğunluk var ki bunları bir kenara bırakıyorum. Benim işim aradaki azınlıkla.

Genelde kabul gören fikir, Hiddink'in yönetiminde Türk milli takımının çok kötü bir oyun ortaya koyduğu, şurruszca rakip kaleye saldırdığı, bir oyun planının olmadığı ve Varseveld'li adamın aynı zamanda oyuncu değişikliklerinde de hatalı davrandığı. Değişiklikler konusunda tartışmak niyetinde değilim, bu adam bugüne kadar zaten bu konuda rüştünü ispatlamış bir adamdır. Zaten bu değişiklikler konusu çok kolay şekilde, istediğiniz yöne çekebileceğiniz bir konu. Örneğin bir teknik adam maçın sonucunu değiştirecek bir değişiklik yaptığında "madem öyle, bu adamı neden baştan oynatmadın?" gibi bir eleştiri ile karşı karşıya kalabiliyor. Çok basit bir örnek verelim, aynı Hiddink 14 Nisan 2009'da Stamford Bridge'de Liverpool'la oynanan ve 4-4 biten Şampiyonlar Ligi çeyrek final rövanş maçında durumun yarım saatte Liverpool lehine 2-0 olmasının ardından 36. dakikada Kalou'yu oyundan alıp Anelka'yı sahaya sürmüştü. 2. yarının başında Anelka'nın asistiyle Drogba takımının ilk golünü atıp giden turu geri getirdi ve maç 4-4 sonuçlandı. Anelka maç sonu bir asist daha yapmıştı. Bu değişiklik Hollandalının oyuna müdahale yeteneğini gösterebileceği gibi, onun neden Anelka'yla oyuna başlamadığını da tartışma konusu yapabilir.

Benim dikkat çekmek istediğim gerçek ise beklenen oyun ile ilgili. Biz Hiddink'ten ne bekliyoruz? Hani Cem Yılmaz'ın şovunda söylediği bir laf var ya, "neyle neyin satın almak istiyoruz?" işte bu. Eğer beklenen Almanya gibi, İspanya gibi bir takım olmak ya da meşhur Rijkaard'ın kellesinin alınmasına kadar götüren "Total Futbol" beklentileri ise daha çok bekleriz, hem de boş yere (zaten Hiddink Hollanda'nın tarihinden gelen o meşhur ekolle pek alakası olmayan, başka bir futbol okulunun adamıdır, Amsterdam'lı değildir). Ama sadece bu değil, Hiddink takımları tarih boyunca hiçbir zaman "göze hoş gelen, insanı mest eden, bizi ordan oraya çarptıran" takımlar olmamıştır. Hiddink takımları efektiftir. Yani İspanya'nın bugün yaptığı gibi, kendi ekolünü, tamamen farklı bir coğrafyadan gelen insanların ekolüyle harmanlayan (La Masia ve üzerindeki Hollanda etkisi) futbol anlayışı onun takımlarında görünmez. Hiddink bir ülkeye gider, o ülke futbolunun en güçlü yanını bulur ve onun üzerine oynar. 1988 ve 2000'ler PSV'sini böyle yaratmıştı. 1998 Hollandasında zaten elinde başkalarının örnek aldığı ekolün ta kendisi vardı. 2002'de Güney Kore'ye gittiğinde onların mücadeleciliği ve kültürlerinden gelen alçakgönüllü hırsı kullandı, 2006'da Avustralyalılarla kavgacı tarafa yüklendi. Bu yüzdendir ki 2002'de play-off maçında Uruguay'a elenen takım, 4 yıl sonra aynı Uruguay'ı geçip fnallere kalmıştı. 2008'de Rusların mekanikliği sahadaydı. 2009'daki Chelsea ile kısa sürede bir şeyleri değiştirmesi gerekiyordu. FA Cup'ı kaldırdı ve takım Şampiyonlar Ligi finalini kaçırdı.

Dolayısıyla bu adam şık çalımların, üstüste yapılan 25 pas sonucunda gelen gollerin, Barcaesk futbolun temsilcisi değil. Daha ketum, daha "belki" renksiz ama daha efektif futbolun bir adamı. Ancak sorun da burada, biz bu sürece ne zaman gireceğiz o merak konusu. Skor anlamında "Kazakistan'ı bile zar zor yenebiliyorsan....." diye başlayan cümleler artık tarihte kaldı. San Marino ve Andorra'yı çıkardığımızda geriye kalan tüm ülkeler, Avrupa'da kulüp takımlarında olduğu gibi kalite açısından birbirlerine yaklaştılar. Dolayısıyla Azerbaycan, Kazakistan, Lüksemburg, Malta ve hatta hatta Liechtenstein ve Faroe Adaları dahi sınıf atladılar. Burada bakacağımız şey "net skor"dan öte "net oyun" olmalı ki zaten eksiğimiz de bu. En azından baraj maçında bu oyunu bir şekilde sergilememiz gerekiyor. Muhtelem rakiplerimiz İrlanda, Slovakya, Sırbistan, Slovenya, Bosna-Hersek, İsveç, Hırvatistan, Karadağ, Norveç, Çek Cumhuriyeti gibi ülkeler ve şu anda biz bu ülkelerin hiçbirinin karşısında favori olduğumuz bir maça çıkabilecek durumda değiliz. Bunun geliştirilmesi lazım. Hiddink 2010 Dünya Kupası elemelerinde Rusya'nın başında iken Almanya ile aynı gruptaydı ve her 2 maçta da rakibine mağlup olmuştu. Üstüste 3 mağlubiyet almış durumda Almanlara karşı. 7 Ekimde rüştünü ispatlamak için bir fırsatı olacak. Skor olarak olmasa da, en azından oyun olarak ondan bunu beklemeye hakkımız var.

Kapatırken şunu da ekleyelim. Kafa olarak olmasa da fiziksel olarak, dün sahada olan birçok oyuncu bu sezonki ilk resmi, ya da mahalle ifadesiyle "gazozuna olmayan" maçlarına çıktılar. Galibiyete götüren golü atan Arda sadece yarım saatlik bir futbol oynadı bugüne kadar. Dolayısıyla Avusturya maçında en azından bu yönde gelişme olacaktır.


3 yorum:

Celal Abbas dedi ki...

sorun hiddink falan değil. oyuncularımızda ve oyun cularımızın oyun karakterinde.allah rızası içinde arada birde birbirinize yakın oynamayı deneyin. ortadan delmeye çalışın. olmazsa diğerlerini denersiniz. defansla defansif ortasaha arasına pasör bir oyuncuyu topla buluşturup bu oyuncunun servisiyle burak defansın arkasına sarksın falan. böyle organizasyonalr yapın allah rızasıı için çokmu şey istiyorum. çokmu zor bunlar allah aşkına.


Avusturya maçında tıpkı belçika deplasmanında oynayadığımız oyunun benzerini bekliyorum. kötü oyunla bir şekilde yenilmemek ,hatta galibiyet olursada tadından yenmez mantığı bekliyorum. nede olsa 1 maç eksiği ile belçikanın üstündeyiz ve kondisyon olarakda iyi değiliz. en iyi ikinci gitmek falan ben buna inanmıyorum bizim öyle bir amacımız olsa bile buna hazır değiliz. kafamızda 2.olup playooff oynamak var.

avusturya cephesine bakarsak almanya maçını izledim. avusturya dinamik oynadı 6 yedi ama gollerde buldu. bizim maçtada bu şekilde ve hırslı oynayacaklar. milli takımımızdan kötü oyun beklediğim için maç resmen bir süre sonra zıvanadan çıkacak ve pinpon maçına dönecek. çok gollü bir maç bekliyorum. yeneceğimizi değil tam tersine yenileceğiz ve bir hezimet yaşayacağız. kazakistan maçındaki o son pozisyonları avusturyaya verirsek onlar atarlar.

SuMMaNuS dedi ki...

Hiddink'in bugüne kadar kazanmış olduğu tüm başarılar, bugün Türk Milli Takımı'nda işini iyi yapmadığı ve başarısız olamayacağı anlamına gelmez.
Yazıda sözü geçen Total Futbol'u Hiddink'in oynatmadığını biz de biliyoruz. Ancaaaak bugüne kadar teknik adamlık yaptığı tüm ülkelerin Milli Takımlarındaki oynattığı futbolun ortak özelliği takımların korkusuzca, cesurca futbol oynamalarıydı. Başında bulunduğu süreye kadar dünya futbolunda söz sahibi olmayan Güney Kore'nin nasıl kendine güvenen ve korkusuzca hücum oynayan bir takım olduğunu görmüştük.
Geçelim Avustralya Milli Takımı'na ki başında olduğu dönemdeki Avustralya Milli Takımı kadrosu, bizim şu anki kadromuzdan yetenek olarak daha aşağıdaydı. Ama o Avustralya Milli Takımı, sanki yıllardır şampiyon oluyorlarmış gibi iştahlı oynuyorlar ve devamlı ofans düşünüyorlardı. Keza Rusya Milli Takımı da öyleydi.
Amaaa öncelikle oyuncu seçimlerini geçiyorum ki aslında tüm bir yazı buradan çıkar. Hiddink'in işini salladığı ya da yapmadığının ispatı olarak. Şu an Türk Milli Takımı'nda oynattığı futbol son derece defansiftir, son derece korkaktır. Deplasmandaki Belçika maçını çok rahat alabilirdik, bu kadar defansa gömülüp rakibi üzerime çekmeden. Kaldı ki kontraatağa iyi çıkabilen hızlı bir ekip de değiliz. Evet, Belçika'nın yeni jenerasyonu yetenekli, dinamik ancak daha olgun oynayabilecek yetenek bizdeydi. Nitekim sadece Arda ile bile birkaç pozisyon yaratabildik ve golü bulmuştuk. O kadar defansif oynamamıza ve hatta merkez forvetimiz bile olmamasına rağmen. Bakıyoruz, skor 1-0 Kazakistan karşısında, Mehmet Ekici çıkıyor, Selçuk Şahin giriyor. Bu değişiklik, kesinlikle yanlış bir değişikliktir. İstediğiniz kadar "ama Anelka'yı almıştı, Kalou'nun yerine, 2 asist yapmıştı" deyin. Bu değişiklik, bu oyun mantalitesi, geçmiş başarılardan bağımsızdır.
Zaman o kadar çabuk ilerliyor ki "Kazakistan'ı bile zar zor yenebiliyorsan....." lafları değil, "artık tüm ülkeler kalite açısından birbirlerine yaklaştılar" lafları tarihte kalmıştır.

Flying Dutchman dedi ki...

@summanus

yazıda değişikliklerle ilgili kısımı bir daha okumanı tavsiye ediyorum. Zira tam benim söylediğim şey olmuş. Benim bu değişiklik doğru bir değişiklik olablir ama yoruma göre yanlış da olabilir lafımın üzerine ben sanki bu değişikliği tamamen savunmuşum gibi yaklaşmışsın ama tam da yazıda belirtmek istediğim şeyi yapmışsın

ayrıca kalite farkının azalışını göz ardı edersek geçtiğimiz sezonları geçtim sırf bu sezon Avrupa Kupaları ön elemelerinde olan şeyleri açıklayamayız. 70-80lerin keskin futbol ekolleri karşısındaki meze takımlar yok artık. Felsefe aynıdır, nüanslar maç içinde belirlenir.