11 Ocak 2012 Çarşamba

SENİN GİBİ BABANIN....



Çocukluğum Ümraniye'de geçti. Ümraniye, bugünkü halinden çok daha farklıyken, yabancı bir kaset bulmak için uzun uğraşlar sonucu hiçbir şey elde edemeyip Altunizade Capitol'a gittiğimiz zamanlar. O zamanlar her boş alan her arabanın geçmediği alan bir futbol sahasıydı. Örneğin bizim en az 4-5 tane farklı sahamız vardı. Tabii saha dediğimiz boş alan yoksa kale file ne gezer (ha kendi ellerimizle yaptığımız kale ve filenin hikayesini sonra anlatacağım), mahalle maçları için büyük saha, kendi aramızdaki maçlar için bir saha, tek kale maçlar için bir saha, 9 aylık ve 21 için bir sahamız vardı. Tabii her mahallenin futbol düşmanı teyzesi, amcası, dayısı, abisi bizde de mevcuttu. Bununla ilgili zamanında Futbol Katilleri adında bir de yazı yazmıştık zamanında. Bizim mahallenin futbol katili, sadece katilliğini yeşil sahalara futbolcu olarak yetişeceklerin önüne taş koyan tipten değildi, bildiğin "katil"di. Bizimkiler'deki Yavuz Bey cinsinden. Ama onun gibi komik, onun gibi hikaye dolu değildi. Önünde top oynadığımız binanın 5. katında oturur, her akşam arabayla bizim top oynadığımız alanın yakınından geçer, bilerek topun üzerine sürer, Ford Taunus'unu apartmanın önüne terkettikten sonra tüm akşam bizi panjurlu balkonundan izler, arabaya kazara top gelirse küfürler savurur bunun üzerine bizim tayfa arasında "adamın tabancası varmış oğlum" diye söylenti dolaşırdı. Yıllar geçti, ne tabancayı gördük, ne katilliğini. Bunun yalan olduğunu öğrenene kadar zaten yoldan asfalt geçmiş bizim de oyun alanı başkasına kaymıştı.


İsveç'teki hikayeyi okuyunca o yıllara gitti aklım. Cumartesi günü İsveç'in doğusundaki Uppsala şehrinde bulunan Fyrishov Arena'ya, maç sonrası eşyalarını bırakmak için gelen, kentin Sirius adındaki Florbol takımının antrenörü Conny Eriksson, salon kapısının önünde tişört ve şortuyla bekleyen bir çocuk görüyor. Sıcaklık -8 derece. 10 dakika sonra salondan çıktığında ufaklığı orada soğuktan donarken görüyor. Soruyor "ne yapıyorsun burada?" diye. Zavallının babası tarafından, minikler maçında kötü oynadığı için, bilerek orada soğukta bırakıldığı ve babanın 70 kilometrelik yolu tek başına döndüğünü öğreniyor. Arıyor babayı bir hışımla, aldığı cevap "bu senin işin değil, bugün berbat oynadı, o yolu geriye yürüyebilir" oluyor. 10 yaşındaki çocuğu takım arkadaşlarından birisi stadyumdan alarak evine götürüyor. Baba ise Stockholm'de evinde keyif çatıyor tabii. Konuyla ilgili takım yetkilileri çocuk istismarı yüzünden soruşturma açılmasını istediler. Tabii ufaklığın şanssızlığı öyle bir babadan doğmuş olması ve o eve dönecek olması...

3 yorum:

M.Cagdas dedi ki...

Sen yazinca aklima geldi, bir gun mahallede top oynarken topun apartman camina geldigini goren amca bize "topunuza bir kursun yeter, gidin buradan" tarzi birsey soylemisti de o zamana kadar "keserim topunuzu" lafina aliskin olan biz bebeler "kursun" lafini duyunca kaskati kesilmis bembeyaz olmustuk. Oha arkadas, vahsilige bak.

BEERREGULAR dedi ki...

yani yuh aq

Junior dedi ki...

mahkeme kararıyla çocuğu adamdan kurtarıp herifin taşaklarını kurutturacaksın ki soyu tükensin ipnenin.