21 Nisan 2012 Cumartesi

L.A.NOIRE

Oyun oynamayalı, hatta oyun dünyasını takip etmeyeli belli bir süre oldu. 2012 yılında halen 512 MB RAM ile yaşamını sürdürmeye çalışan bir birey için zor iş tabii. Oynayabildiğiniz tek oyun Horce Racing Manager türü oyunlar oluyor. Ama 3 hafta önce bilgisayar topu atınca artık bana da yol gözüktü. Paraya kıyıp aldık bir tane (yeri gelmişken belirteyim İpad'ı, tableti şunu bunu bırakın ben hala laptop adamı bile olamadım, 80'lerden gelen desktop adamı olma özelliğim sürüyor).

Hazır almışken "iyisinden ver yeğen" diyip Commodore 64'e oyun bakan ergen tadında, Assassins Creed: Revelations ve bir kaç tane piyasaya yeni sürülmüş oyunu alıp satıcıya "abi, bunları kaldırır mı?" diye sorunca ve karşılığında "aynısını benim hanım oynuyor efendim, çok rahattır, oynadıkça açılır hem o?" cevabını alınca aldık bilgisayarı. Elimiz demişken de Rockstar'dır, TPS'de tescilli markadır diyip L.A. Noire oyununa attık kendimizi.

Şimdi efendim L.A. Noire adından da anlaşılacağı gibi 1947'nin Los Angeles'ında geçiyor. Adına bakıp "Noire" kelimesini gördüğünüzde David Lynch'in Mulholland Dr'ı gibi veya Roman Polanski'nin Chinatown'ı gibi bir film-noir bekliyor ama pek öyle değil. Bir kere oyun beklenenden daha aydınlık bir atmosferde geçiyor. Bu açıdan illa bir filme gönderme yapılacaksa L.A. Confidential'e gönderme yapmak en iyisi. Hatta senaryosunda da önemli benzerlikler var.Zaten film de 1953 yılında geçiyordu.

Oyunda Los Angeles Polis Departmanı'nda hızla yükselen, 2. Dünya Savaşı'nda cephede görev yapmış Cole Phelps üzerine kurulu. Phelps LAPD'de hızla yükselirken ve vakaları çözerken arka planda ilerleyen bir de altmetin var ve bu altmetin ancak oyunun finalinde nihayete varıyor. Rockstar'ın diğer oyunlarından farklı olarak oyun dedektiflik ve ipucu yakalama işine ayrıntılı biçimde eğilmiş. Yani şüphelileri veya tanıkları sorgularken onlara nasıl davranacağınız tutun da hangi ipucunu nasıl kullanacağınıza karar verme işi oyunun ana hedefi. Bu da tam bir sarmal bulmacaya sokuyor sizi. Dolayısı ile aksiyon arayan, Rockstar'ın diğer fenomen serisi GTA sevdalıları bu oyunu durgun bulabilirler ama karmaşık hikayeleri sevenler müptela olabilirler. Benim gördüğüm önemli bir dezavantaj serbesti tarafında. Örneğin GTA veya Mafia serilerinde oyunun ana konusunu bir kenara bırakıp taksiciliğe, itfaiye görevine sarılıyordunuz ya da tramvaya atlayıp oradan oraya dolaşabiliyordunuz. Ama bu oyunda böyle bir serbesti yok ve senaryoyu izliyorsunuz. Tabii bunda GTA serisindeki gibi boş gezenin boş kalfası değil bir polis olmamızın da etkisi var. Cinayet vakası çözmeye 67H Hollywood otobüsüyle gidecek halimiz yok.

Grafik konusunda çok söze gerek yok Rockstar'ın belli bir standartı var. Oyunun en büyük sürprizlerinden birisi  Fringe serisi ile dünya üzerinde hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinen John Noble'ın da bizzat kendisi üzerinden yaratılmış karakteri seslendirmesi.

TPS sever herkese oyunu şiddetle öneriyoruz efendim.

1 yorum:

gürhan dedi ki...

karakterlerin neredeyse hepsi oyuncu oyuncular üzerinden modellenmiş.heroes dizisindeki polisi karısı öldürülmüş acılı koca rolünde görüyoruz mesela.