Amy Macdonald için bu blogda söylediklerimizi bir daha tekrarlamayalım uzunca. Sadece Amsterdam'da verdiği konser sırasında söylediklerini ağzından aktaralım. "Bu işe başladığımda etraftaki birçok şarkıcıya baktım. O makyajlar, kıyafetler, kalitesiz müzik ve imaj üzerine kurulu herşey. 'Yok ben bunu yapamam' diye kendi kendime söylendim. Bruce Springsteen, Bob Dylan gibi insanların yaptığı müzikti, öyle de kalmalı"...
3 albümdür kendini bozmadan devam ediyor İskoç şarkıcı. İlk albümleri genelde hitleriyle tanınmış ve albümlerindeki diğer şarkılar bu bilindik şarkıların kalitesine pek yaklaşmamıştı. Bu sefer ortada sapa sağlam bir albüm var ve dahası enstrüman açısından çeşitlenmiş bir albüm. 4th of July enfes bir açılış şarkısı ki ardından gelen Pride ve Slow It Down (aynı zamanda albümün ilk single'ı) ile albüme anında ısınıyorsunuz. Klasik fol-rock şarkılarını nihayete erdiren Macdonald'ın önce taraftarı olduğu Hibernian için yaptığı "The Green and The Blue" sonra da In the End sonlandırıyor. Henüz 24 yaşında Macdonald. 5 yılda çıkardığı 3 albüm boyunca dahi müziğinde bir olgunlaşma görüyorsunuz ve bu olgunluk albümlerin yapısına da yansımış durumda. Umarım Life is A Beatiful Light'ın bazı şarkılarında zaman zaman karşımıza çıkan çok ufak da olsa progresif tatları yeni albümlerine de taşır. The Cranberries'in ilk albümü Everybord Else is Doing It, So Why Can't We'deki genç kız şarkıları ile üçüncü albüm olan To the Faithful Departed arasındaki olgunlaşma adeta bir ders niteliğindedir ki bana göre The Cranberries kariyerinin zirve albümüdür. Macdonald'ın da bu dönüşümü geçirmesini diliyoruz.
Macdonald gelecek hafta Den Haag'da yapılacak Parkpop'un headliner'ı olarak Hollanda yollarına düşecek. Kendisi için Hollanda'nın ayrı bir yeri var çünkü onu dünyaya tanıtan This is the Life'ın ilk 1 numara olduğu ülke Hollanda'ydı. Bir kez daha borcunu ödüyor. Parkpop Avrupa'nın en büyük ücretsiz festivallerinden.
1 yorum:
"Life 'in' a beatiful light" albümün adı ufak bir hata olmuş sanırım.
Yorum Gönder