8 Şubat 2013 Cuma

ALİ ECE İLE MÜZİK TARİHİNİN TAVAN ARASI-1: THE FALL, GEORGE BEST VE ALBERT CAMUS

























Albert Camus ciğerlerinden hastalanmasa pekâlâ edebiyatçı-filozof olmak yerine Cezayir ya da Fransa Milli Takımı’nın kalecisi olabilirdi. Bizzat en yakın arkadaşlarından birisinin “Tiyatro mu futbol mu?” sorusuna “Tabii ki futbol” cevabını veren büyük düşünür, 1930’larda Kuzey Afrika Şampiyonlar Ligi şampiyonu olan Racing Universitaire d’Alger takımının kaleciliğini yapmıştır.“İnsan ahlakı ve ahlaksızlığı”na dair birçok şeyi kaleciyken öğrendiğini ileri süren Albert Camus, ahlak ve ahlaksızlık üzerine en büyük kitabını da kaleciliği bırakmak zorunda kaldıktan 26 yıl sonra yazacaktır.



Camus’nün en son salt edebiyat eseri olarak nitelenen 1956 tarihli “Düşüş” Fransızca orijinal adı “La Chute” olarak yayınlandıktan hemen bir yıl sonra “The Fall” adıyla İngiltere’de yayınlanır ve büyük ilgi görür. 
Aynı yıl ise 16 sene sonra İngiltere’nin ilk post-punk grubunu kurup “The Fall” adını verecek olan Mark E. Smith, Manchester’da doğar. 29 stüdyo albümü yayınlayacak olan Mark E. Smith’in The Fall’u grubun adına ilham kaynağı olan Albert Camus gibi felsefe ve edebiyata olduğu kadar futbola da takıktır. 29 stüdyo albümünün çoğunda Camus’nün “The Fall”undaki “insaniliğini yitirmiş olan insanlar arası ambiyans”ı varoluşsal ve absürd sözlerle müziğe döken Mark E. Smith ve arkadaşları, 1983 yılında futboldaki insaniliğin azalmasının miladını şarkıya dökerler.

1983 tarihli “Kicker Conspiracy” 45’liğinde aslen Manchester City taraftarı olan Mark E. Smith, ezeli rakip United’ın efsanesi George Best’in maç sonrası halkla pub’larda bira içtiği günlerin özlemini dile getirirken, 80’lerin illeti hooliganizme de güzel tekmeler atar! 45’liğin sözlerindeki "J Hill's satanic reign" kısmı gittikçe yozlaşan medyanın hooliganizmden nasıl beslendiğini özetler. 

İşim garibi Mark E. Smith, The Fall’u kurmadan kısa süre önce uzun yıllar Manchester United başkanı olan Martin Edwards’ın et fabrikasında çalışmıştır. Maaşı sadece 36 pound olan o fabrikadaki et işçiliği mesaisi ise sadece 1 saat sürer. Hatta işe başlamadan önce bizzat Martin Edwards ile iş görüşmesi yapması City – United ezeli rekabetinin saha dışına taşan en garip anlarından birisidir. 

İş görüşmesindeki diyalog daha doğrusu Mark E. Smith monoloğu ise bu blog yazısındaki karmaşık mesajın anahtarıdır: “Ben Manchester City’i 1965’ten beri tutuyorum, o zaman 2. kümede sonuncuyduk. Şimdi ben de hayatın 2. kümesindeyim. City’liyim ama ilham kaynaklarım George Best ile Albert Camus. Ve ‘The Fall’ romanının ana karakteri Clamence’inkiler gibi acı ama gerçek bir itirafta bulunacağım: Bir Manchester City’li olarak George Best’i Manchester United’lılardan daha çok seviyorum” 

















Mark E. Smith’in cebinde Albert Camus kitabı varken söylediği o sözlerden kısa bir süre sonra Martin Edwards’ın Manchester United’ı 2. kümeye düşer. Üstelik de United’ı küme düşüren golü Manchester City formasıyla eski Manchester United’lı Denis Law atmıştır. Hani şu Old Trafford’un hemen önünde Bobby Charlton ve George Best’le beraber “Kutsal Üçlü” adıyla heykeli sergilenen Denis Law. Smith’in yorumu basittir: “Camus gibi kalecileri olsa yine düşerler miydi?

by Ali Ece

Hiç yorum yok: