9 Kasım 2013 Cumartesi

İLHAM PERİSİNİ ÖLDÜREN TAKIM


























7 Kasım 2013 tarihinde BirGün gazetesi Uçan Hollandalı köşesinde yayınlanmıştır.

Şampiyonlar Ligi’nde yapılmaması gereken bazı hatalar var ki artık evrensel anlamda kabul görmüş durumda. Atağa çıkarken kendi sahanızda top kaptırmayacaksınız, kendi sahanızda hatalı pas yapmayacaksınız, kendinizden küçük ölçekli takımlara karşı mağlup duruma düşmeyeceksiniz ve en önemlisi de yenemiyorsanız mutlaka ve mutlaka yenilmeyeceksiniz. Hemen hemen bunların tümünde sınıfta kaldı Galatasaray salı akşamı. Juventus 1998-99 sezonunda, Galatasaray’ın da bulunduğu A grubunu 1 galibiyet, 5 beraberlikle lider bitirmişti ki o 1 galibiyeti de son maçta almışlardı. Galatasaray, 1 ay önce Torino’da öyle değerli bir 1 puan aldı ki hâlâ grupta 2. sıradaysa bunun sebebi Arena’daki 3-1’lik Kopenhag galibiyeti değil, Torino’daki o 1 puandır.

YARATICILIK PROBLEMİ

Galatasaray’ın geçen sezon Sneijder ve Drogba İstanbul’a adım attığından beri çok net yaratıcılık problemleri var. Adeta tüm takım bu 2 adamın etrafında bir hulahop gibi dönüp duruyor 10 aydır. Önce Fatih Terim, sonra da Roberto Mancini, sirkülasyonu bir türlü  rayına oturtamadılar ve bunda sadece yabancı sınırına bahane bulmak çok gerçekçi olmuyor. Sneijder son 1,5 aydır formunu bulmaya başladı ve Drogba da ismine yakışanı yaptığı sırada oldukça etkili ama bu 2 adam oyunda yoksa Galatasaray hücumda ciddi bir tıkanıklık içine giriyor. Örneğin Fildişili oyuncu sarı-kırmızılı formayı giymeye başadığından beri, Umut-Burak hattının ne yapabileceğini görmek için ulusal takım maçlarını beklemeye mahkum olduk. Bundan sonra da onsuz bir kadronun nasıl oynayabileceğini görme şansını yakalayacağımızı sanmıyorum. Evet defansif açıdan da özellikle sağ ve sol bekte önemli zaafları var takımın ama örneğin stoper ikilisi Semih ve Chedjou, sezon başına oranla çok daha iyi durumdalar.

Fatih Terim 4-4-2’sinde özellikle Avrupa maçlarında işlerin en azından skor açısından yolunda gitmesinin sebebi, Amrabat’ın rakip defans oyuncularıyla toptan daha fazla oynaması ve onları  yıpratmasıydı. Faslı oyuncu yüzünü kaleye döndüğünde topu kolay kolay kaybetmiyor ve çok iyi ortalar çıkartabiliyor ama topsuz oyunda ve ceza sahası içi şut seçimlerinde çok kötü. Mancini onun sol kanatta, Bruma’nın sağ kanatta çakılı olduğu bir düzeni en azından Şampiyonlar Ligi maçlarında deneyebilir.

TAŞLAR YERİNDEN OYNADI

Tabii bir parantez de Selçuk İnan için açmak gerekiyor. Galatasaray’ın son 2,5 sezonki en iyi futbolu 2011-12 sezonu ve özellikle 2.yarısındaydı. Muslera-Ujfalusi-Selçuk-Elmander iskeleti o kadar güzel işliyordu ki, 3 yaratıcı taban oyuncusunun önünde, sürekli arkasıyla yardımlaşan bir gezici forvet müthiş sonuçlar vermişti. Salı akşamı, bu adamlardan 2’si artık Galatasaray’da değildi, henüz yerlerine kimse konulmamıştı, birisi sakattı ve diğeri de eski formunun fersah fersah gerisindeydi. Böyle bir yapıda oynayan taşların yerine yenilerini koyamazsanız, bu sıkışık futbola mahkumsunuz demektir. Galatasaray ilham perisini yitirmiş ve eski albümlerini tekrarlayan yıllanmış gruplara benziyor.

Tabii bir de absürd bir teori var. Kalan maçlarda Galatasaray Real Madrid’e mağlup olup, Juventus ile kendi evinde berabere kalırsa, Kopenhag da Juventus’la berabere kalıp, Real Madrid’e mağlup olursa, Galatasaray 5 puan ve 3’lü averajla gruptan çıkmakla kalmıyor, Şampiyonlar Ligi tarihinde de en düşük puanlı grup ikincisi ve 2. tur vizesi alan takım olarak rekor kırıyor. Aslında çok uzak bir ihtimal değil ama işin İstanbul’daki Juventus maçına kalması daha yüksek bir olasılık. Tabii Galatasaray’ın endişelenmesi gereken daha ciddi konular var. 3 gün sonra, güveni giderek artan bir Fenerbahçe ile deplasmanda oynayacak olmaları gibi.

Hiç yorum yok: