10 Ocak 2014 Cuma

ASSASSIN'S CREED 4: BLACK FLAG

























Assassin's Creed dünya oyun tarihinin en özgün serilerinden birisi (ya da bazılarına göre artık "birisiydi"). TPS tarzına getirdiği yeni soluk ve tarihin tozlu yapraklarına oyuncuyu daldırması bir yana, senaryosu, grafikleri, oynanış tarzı ve elbette Jesper Kyd'in özellikle İtalya temalı Assassin's Creed II ve Assassin's Creed II: Brotherhood oyunlarında yaptığı aşmış müzikleri birçok oyunseveri adeta kendisine bağlamıştı. Hele (Altaïr ibn-La'Ahad'ın hakkını ayrı koyalım) Ezio Auditore da Firenze, benim de dahil olduğum birçok insan için efsane niteliğinde bir karakterdir. Onun Assassins felsefesine bakışı, dünyayı ele alışı, misyonuna sarılışı, bambaşka bir karakter yapmıştır. Doğduğu anda bacaklarını hareket ettirdiği andan, son nefesini verdiği ana kadar Ezio hep bizle olmuştur. Başka bir adamdı rahmetli...Yeri de dolmaz. Ubisoft ne zaman Ezio'nun yarattığı o efsaneye hafiften ihanet etmeye başladı işte o zaman serinin hayranlarını karşısına aldı. Assassin's Creed III bana göre (bunu 4. oyunu oynamış birisi olarak söylüyorum) serinin en zayıf oyunuydu. Hem karakter, hem de oluşturduğu atmosfer açısından.

Assassin's Creed III'ü oynanır kılan hadise, senaryosunun çok da kötü olmamasıydı ama hem Connor'ın Ezio'nun boşluğunu doldurmaya aday bir karakter olamaması, hem de bu oyunun en önemli parçalarından birisi olan mimari, müzik gibi öğelerin vuruculuktan uzak olması sebebi ile seri tarihinin en vasat oyunu olarak kaldı. Ubisoft burada büyük bir strateji hatası yaptı. Bu vasat oyundan sonra tamamen farklı bir temayla hatalarını düzeltebilirlerdi, ancak vasat oyunun ilgi çeken tek yönü olan deniz savaşlarını alıp üzerine yeni bir oyun kurmaya karar verdiler. Tabii amaç cebi doldurmaktı, ama cep dolarken oyunun içi doldurulamayınca ortaya senaryo açısından serinin en kötü oyunu çıktı. Black Flag hakikaten hem karakter gelişimi, hem de serinin genel konseptini aktarma açısından yerlerde...Edward Kenway, Connor kadar silik bir karakter değil ama bir Haytham Kenway dahi olamıyor. Yan karakterler içerisinde sadece Blackbeard'ın elle tutulur olduğunu söyleyebilirim, ama o da oyunda kafayı kırmış, şöyle bir gelip geçen havada bir karakter.

Black Flag, serinin bana en çok zaman geçiren oyunu oldu. Ubisoft, gemi kullanma ve bu gemiyi geliştirme işini iyi kıvırmış gibi ve gemiler arasındaki çarpışmalar ve bindirmeler gayet güzel ama oyunun size bu kadar vakit geçirtmesinin sebebi bu değil. Assassin's Creed serisinin artık bilindik yan görevleri olan, sandık toplama, fragment toplama ve assassins contract bu oyunda da mevcut ve bunlara ilaveten, bu oyunla karşımıza çıkan denizci şarkılarının sözlerini toplama, Maya taşlarını ve defineleri keşfetme gibi yan görevler de var ama bunlar haritaya öyle düzensiz dağıtılmış ki size gereksiz vakit kaybından başka bir şeye yaramayan angarya işler yaptırıyor. Denizin ortasında hedefinize doğru ilerlerken üzerinde 1500 reallik bir sandıktan başka hiçbir şey olmayan bir adaya çıkmak, sandığı açmak ve sonrada yüzerek gemiye geri çıkmak zorundasınız ve bu işi oyun sırasında 30-40 sefer yaptığınızda çileden çıkmanız mümkün. Assassins ve Templar contract görevleri ise birbirini tekrarlayan sıkıcı ve klişe senaryoları açamıyorlar.

Tabii bir de sorulması gereken önemli bir soru var. Maya taşları, define sandıkları, sualtı mağaraları (bu kısımın iyi olduğunu söyleyebilirim), efsane gemileri batırmak gibi görevler sizi eğlendirebiliyor ama bunların hiçbirisinin Assassin's Creed serisi ile bağlantısını olduğunu düşünmüyorum. Belki bu bağlantıyı sağlayacak animus dışındaki karakterinizin derinliğine ise hiç inemiyorsunuz, yüzünü dahi göremiyorsunuz ve hatta bu kısımlar TPS değil FPS olarak oynanıyor.  Animus dışındaki karakterinizin hacklediği bilgisayarlardan birisinde Abstergo'nun hangi atmosfere yeni simülasyonunu kuracağıyla ilgili seçimde aday olan seçeneleri görüyorsunuz ki bu sanırım Ubisoft'un da bundan sonraki oyunların planları olacak. Japon hanedanı, Mısır uygarlığı, Napoleon savaşları, Alman endüstri devrimi gibi temalar önümüzdeki dönemde karşımıza çıkan örnekler olabilirler

Serinin fanları elbette bu oyunu da kaçırmayacak, ancak şunu da itiraf etmekte fayda var, Ubisoft AC II ve Brotherhood ile gördüğü zirveden Revelations ile iner gibi olmuş, III ile tepetaklak yuvarlanmıştı. Black Flag geri dönüş yolculuğunun1 oyun daha ertelendiğini gösteriyor k, bu yolculuk hiç başlayacak mı şüpheliyim. 


4 yorum:

Burak Eken dedi ki...

Oyunun en güzel anlarından biri, epilogue kısmıydı. Oradan da hareketle 18. yüzyıl ortalarında Londra'da geçecek Edward-Haytham'lı bir AC, seriyi 2'nci oyundan sonra yeniden şaha kaldıracaktır. Hatta 2'nci oyunu gölgede bile bırakabilir. Edward ve Haytham'la çok güzel bir ara hikâye yarattılar. Onu eşelemeden geçip giderlerse çok yazık olur.

Devil dedi ki...

Requiescant in pace Ezio :(

varol döken dedi ki...

sen ne zaman uyuyorsun ya?

Flying Dutchman dedi ki...

uyumuyom, gözlerimi dinlendiriyom evladım