10 Nisan 2014 Perşembe

BİR ALTILI GANYANIN ANATOMİSİ


















Coruscant gezegenindeki Jedi arşivleriyle, bir ganyancının yarış hafızası arasında nicelik olarak büyük bir fark yoktur. Ayrıca sözkonusu o karizmatik gavurca kelime, yani "kommitmınt" olduğunda yarışsever, midichlorian değeri en yüksek Jedi şövalyesini, İstanbul Puanlı da meşhur Jedi Code'unu evire çevire döver. İşbu yazıda, fakirin "kendi" parantezinde "ganyan tarihindeki bir ilki yaşamasını + arşivini şenlendirmesini" okuyacaksınız.

* * * * * *

Tükenmez kalem bültene kavuşunca, bendenizin lamına cimine bakmadan sildiği atlar vardır. Hiçbiri kanun değildir ama "zaten her gün bulamadığımız altılı ganyanda yelpazeyi daraltma şansı veren" nispeten geçerli teorilerdir.

1. İki aydan uzun bir süredir koşu görmemiş olanlar :
Galop, yani koşu hazırlığı yapmak tabii ki iyidir ama yarış koşmak başkadır. "İki aylık süreyi neye göre belirliyorsun peki?" sorusunun izahati ve "Hmmm doğru" dedirten bir cevabı yoktur. İki ay iyidir. Koşmadığı gün sayısı 61 olan safkan, benim kuponda yok hükmündedir. Düzenli idmana çıkan İngiliz atları için "bir yere kadar" geçersiz de olsa Araplarda yüksek oranla tutar.

2. Son yarışında birincinin 4 saniye gerisinden gelmiş olanlar :
Aşağı yukarı 1 saniyelik süre, at yarışında 5 boy farka tekabül eder. Hiç kusura bakmasın ama birincinin 20 boy gerisinde yarışı bitirmiş atı ben yazmam arkadaş. Zira ya sorunludur ya da yarış içerisinde sıkıntılanmıştır. Hiçbir sorunu olmayıp, yarıştan ümidi kesince ensesine basılanlar ile fark yediği yarışı gururuna yediremeyip bir sonrakini "Ben bu oyunu bozarım" diye kazanan atlar, göze alınabilir kayıplardır.

3. Koştuğu pistte daha önce yarış kazanmamış olanlar :
"O güne kadar bilmem kaç kere koşup bir kere bile kazanamadığı pistte, bir zahmet bugün de kazanmasın" fikrinden hareketle atın üzeri çizilir. Aslında içi boşa yakın bir öngörü olduğundan, en sık delinebilen prensip (?) de budur. Göz göre göre, koştuğu grubun üzerinde kaliteye sahip bir atı, sırf birincilik değil de ikincilik üçüncülük yaptığı için kupona yazmamak, her babayiğidin harcı değildir. Death Star'da Palpatine karşısındaki Luke Skywalker kararsızlığı çekilir. Tutarsa "Impressive. Most impressive" olur, tutmazsa "Nooeeeoo!" diye ağlanıp boşluğa atlanabilir.

Galoplara da bir kısa göz atıp, haftalardır idman yapmamış ya da yaptığı şey idmandan çok kablumbağanın çayır çimen gezmesine benzemiş atlar da "İşime gelmez" diye işaretlenerek kuponun yapımına geçilir.

* * * * * *

1. AYAK

Gerçi her yarışta öyledir ama tay yarışlarında jokeyin kim olduğu "biraz daha fazla" önemlidir . Aprantilere şans vermek insanın içinden gelmez.

"Ahanda Kadir Tokaçoğlu, ahanda Murat Gündüzeli" deyip, "Haa bak apranti falan ama akrabasının atına biniyor Mahsun Demirbaş. Bunu da yazalım" diye ekleyerek üç atta birinci ayak geçilir. Yarışın uzak ara favorisi Wow So Fast de bu yüzden karambole gelir.

Kuponu yaptıktan sonra "Madem ki jokeylerden yanasın pezevenk adam; önce Oğuz Eren'le Tugay Alıcı'yı yaz da jokeyler tamamlansın" özeleştirisi bünyeyi sarar ama etkisi çabuk geçer. Çünkü jokey vardır, jokey vardır. Bazı jokeyler, her zaman "daha" jokeydir.

Yarış koşulur... Adetullahtandır, kupona yazılmamış bir at mutlaka ikiliye girer ve yürek hoplatır. Korkutmaz, titretir.

O gün de öyle olur. Fakat finişte Paşa Gönlüm'ü boyunla geçen Sasanibeyi yarışı kazanıp, bizi sevindirir.

2. AYAK

"Babası kumcuydu"

"Annesi uzuna giderdi"

Müptela yarışsever, çoğunlukla kendi ailesini böyle içten övmemiş adamdır. Gel gör ki anne-baba ekseninde altılı oynamak, çoğu zaman kayba koşmaktır. Atın hassasiyetlerini, ahır bakımını, derecelerini ve sair dış etkileri düşünmeden, orijini kesip, pedigriyi dikizlemek ender olarak işe yarar.

Yarışsever yıllandıkça bütün anne-babalar tanıdık geleceğinden bu duygusallık dezavantajı ortadan kalkar. Lâkin yine de bazı aygırlar ve kısraklar "bir fincan kahveden" daha hatırlı kalır.

Bu yarış özelinde Gökhantay, Rikardo, Şentay, Şıvga ve Yaşarcık da bizim programda görünce meylettiğimiz ebeveynlerdir. Beş atın içinde Hilvan Güzeli'ni yazıp, 5.45 ganyanla, günün sürprizi niyetine, beşinci atı yakalamak da böyle bir temayülün eseri olur. Birinci ayakta akraba-i taallükat kontenjanından kupona giren M. Demirbaş bu kez fotoya birinci girer.

3. AYAK

Duyulduğu vakit "Baktığın zaman" ile aynı etkiyi yaratan "normal şartlar altında" kalıbıyla cümleye başlayacak olursak, yarışta koşan 9 atın 6 tanesini yazan birinin geriye kalan 3 taneyi de karalayıp, hepi topu 1.8 TL daha bayılıp ayağı kapatması ve arkasına yaslanıp koşuyu izlemesi gerekir fakat dedik ya, altılı ganyan prensipler dünyasıdır. "O at bende koşmaz" cümlesini her gün beş kere söylemeyen yarışsever, kendini boşlukta hisseder. Yine yazılmamış bir at ikiliye girer ama Allah'tan fark uzaktır. Yarış rahat rahat izlenir. Süreyacan favoriyi yıkıp gelir.

PARANTEZ

At yarışı müşterek bahsi, bütün şans oyunlarının toplamından daha fazla etkene sahiptir ama eğitilmiş akıl (bak bak bak bak!) bu etkenleri zamanla kendisine göre düzenler. Fazla paraya kupon yapmanın altılıyı bulmak mânâsına gelmediğini herkes bilir ama 17'den 77'ye herkes bunu inkar edercesine davranır. Oysa geyik, goygoy, makara kukara bir yana tek gerçek, altılı ganyan mevzuunun takibe dayandığıdır.

Yukarıda bahsi geçen "eğitilmiş akıl" genellikle ve kaba tabirle "bi' s..e derman olmaz" çünkü yarışsever önyargıların ve takıntıların sarmalından kurtulamamış adamdır. Gelemeyeceğini bile bile yazdığı atı, o yarışta gelmedi diye bir sonraki yarışta gelebileceğini bile bile yazmaz. İşte yarışseverin dilemması budur.

4. AYAK - 5. AYAK - 6. AYAK

"Abi son üç ayak : tek, tek, tek"

Hep böyle söylemek istemişimdir. Herkes ister ama ya kırk yılda bir olur ya da hiç olmaz. Bize 34 yaşında denk geldi.

"Hem favori, hem de M.Gündüzeli kendi atına biniyor" diyerek Siverek Beyi,

"1200 metre... Bomboş 50 kilo... Jokeyi Deniz Yıldız... Hem daha geçende Magic Rain'i geçmedi mi lan bu at? Ayrıca her şey bir yana bu alemde Studio Ghibli ulan!" diyerek Miyazaki,

"Son yarışları daha formda atlarla koştu, hep ikinci üçüncü. Bu sefer de bize gelsin. Ya nasip!" diyerek Akyazılı Mutlu yazıldı.

Altıncı ayakta, son yüz metre "Ayrıl da gel! Yürü bakıyim be!" klasiğiyle izlendi.

Soranlara 70 aldığını bal gibi bilen ama "45-50 herhalde" diyen öğrenci gibi (800 Lira gibi bir şeyin geleceği tahmin edilse de) "250-300 Lira anca verir" dendi.

Sonra?

Sonrası hep aynıdır.

* * * * * *

Yarış özetlerinin bitmesi beklenir.

Spiker "Altılı ganyanı bu sıralamayla bilenler..." derken, ekranın aşağısında beliren rakama bakılır.

Orada çıkan tatmin edici bir meblağ ise "uzak ara favori olan Bold Pilot'ı, Trapper'la geçmiş Süleyman Akdı" edasıyla kupona bir göz daha atılır.

Ne de olsa at yarışları modern toplumların sosyal bir ihtiyacıdır.

Hay ağzına sağlık Paşam. Büyük adamsın vesselam.

by Canarino (Duhuliye.com)


2 yorum:

ERKUT dedi ki...

Atyarışı ve Hipodrom yazılarını özlemişim.Hafta sonu Orhan Meker ve Mohaç var.Birkaç kelam bekleriz.

Flying Dutchman dedi ki...

Ben adı Miyazaki olan bir atı tek geçip altılıyı tuttursam, bir günde oturup bütün animelerini baştan bir daha izlerim