15 Eylül 2007 Cumartesi

EFSANE STADYUMLAR


Aslında “efsane statlar” diye söze başlandığında her taraftarın kendi mabedini bu listenin başına koyma gibi bir alışkanlığını göz önünde bulundurmak lazım. Dolayısıyla bizim yapacağımız liste tabi ki bundan bağımsız “futbol otoriteleri ve seyircisi” denilen topluluğun objektif görüşlerinin ölçüsünde oluşan bir liste oldu. Ayrıca şunu da belirtmek lazım ki; inceleme sırasında o stada efsane niteliğini yüklerken oynanan tarihi maçlar bir numaralı kriterimiz oldu. Bu anlamda örneğin “modernite” gibi bir ölçüt bizim bugünkü değerlendirmemizde yer almayacak. Old Trafford ve Amsterdam Arena gibi statların listede bulunmaması böylece bir ölçüde açıklanabilir.

Estadio Azteca – Mexico City: - Kapasite: 114.465 - İnşa Yılı:1966

Dünya Kupaları tarihinde iki finale ev sahipliği yapan tek stat Azteka Stadı. Ne ilginçtir ki Dünya Futbolunda çok da büyük bir prestije sahip olmayan bu Orta Amerika ülkesinin insanları Dünya Kupaları tarihinin en büyük iki finaline ev sahipliği yaptılar. Dünya Futbolunun gelmiş geçmiş en büyük iki futbolcusu kariyerlerinin zirvesini bu stadda yaşadılar. 1970 yılında Brezilya Zagallo yönetiminde Altın Çocuk Riva’lı İtalya’yı 4-1 yenerken Pele, 1986’da da Arjantin Beckenbauer yönetimindeki Almanya’yı yenerken Maradona bu stadın çimlerinden geçtiler. Özellikle ilki Brezilya’nın sambasının en güzel örneklerinden, ikincisi de son yılların en büyük finallerinden biri olması sebebiyle Azteca’yı listemizin zirvesine taşıdılar. Bugün stadı halen Milli Takım, Atlante ve América takımları kullnanıyor.

Wembley Stadium – Londra - Kapasite: 90.000 - İnşa Yılı: 1923

“Wembley’de oynayamayan futbolcu hiçbir zaman tam anlamıyla futbolcu olamaz” derler. 1923 yılında Bolton Wanderers’la West Ham United arasında oynanan ve 125.000 kişilik kapasitesine 200.000 kişiyi aldığı F.A. Cup finalinde “efsane” sıfatını daha yapıldığı yıl ilk olarak sırtına alan Wembley o günden bu yana bir çok kez, deformasyona uğrasa da niteliğinden hiç bir şey kaybetmedi. Son olarak 2002 yılında yıkımına başlanan ve efsane “ikiz kuleleri”ni kaybeden stat bugün daha çok bir teknoloji harikasına dönüştürülecek şekilde hazırlanıyor. Stat 2006 yılındaki F.A. Cup Finaliyle tekrar yolculuğuna devam edecek. Wembley için apayrı bir konu başlığı gerekeceğinden stadda oynanan efsanevi maçların bir kaçını hatırlatıp konumuzu bitirelim. 1966 İngiltere-Almanya Dünya Kupası Finali, 1992 Almanya-Çek Cumhuriyeti Avrupa Şampiyonası Finali, 1989 Everton-Liverpool F.A.Cup Finali bunların başında gelenler....

Estadio Alberto J. Armando – Buenos Aires - Kapasite 57.446 - İnşa Yılı: 1940

“Dinim Boca, Tanrım Maradona, Mabedim La Bombonera”. Yeni nesilin “içinde maç izlemeden ölmeme” dalında Wembley’e büyük oranda tercih ettiği stat, Boca Juniors’ın maçlarına ev sahipliği yapıyor. Açıkçası sahadaki mücadele açısından olmasa da sadece tribün şovları açısından “efsane” unvanını hak eden stat, tribün görüntüsü uzaktan izlendiğinde sarı lacivert renklerin, kırmızı beyazdan daha çok göze çarptığından mıdır bilinmez River’in Vespucio Liberti’sinden hep daha fazla ilgi çekmiştir. Son bir not. 1940 yılında stadın yapımı sırasında, yapım çalışmalarının başında yer alan mühendis Juancarlos Del Pini’ye işçileri bir kutu “Bombom Çikolatası” hediye eder. Bunun üzerine Del Pini stadı “bir kutu çikolata”ya benzetir. La Bombonera isminin temelini de böylece atmış olur.



Estádio Jornalista Mário Filho (Maracanã) – Rio De Janeiro – Kapasite: 103.045 İnşa Yılı: 1950

1950 yılında Uruguay’ın Brezilya’yı 2-1 yenerek tüm dünyayı şok ettiği tüm Brezilya’yı da yasa boğan finalde statta toplanan 199.854 kişi bugüne kadar Dünya Futbol Tarihinde seyirci sayısında hala kırılamayan bir rekor olma özelliğini koruyor. Uruguay’ın 200 bin kişi önünden kaçırdığı Dünya Kupası göz önüne alındığında stadın efsanevi niteliği de rahatlıkla anlaşılabiliyor. Bugün statta Botafago, Fluminense ve Flamengo takımları mücadele ediyorlar.




Olympiastadion München – Munchen – Kapasite: 69.060 – İnşa Yılı: 1960

Tarih 25 Haziran 1988. Avrupa Şampiyonası Hollanda-SSCB finali. Durum Hollanda lehine 1-0. Hollanda atağında sol kanattan ileri çıkan Vanenburg topu ceza sahasına doğru kaldırarak 50-60 metrelik bir pas atar. Top, tam ters istikamette kaleye çapraz vaziyette Hollanda’nın yıldızı Van Basten’le buluşur. Van Basten topun gelişine bir vole yapıştırır ve........Maradona’nın 1986’da tüm İngiliz defansını ipe dizip attığı golü bir kenara bırakırsak Dünya Futbol Tarihinin en güzel golü bu stada nasip oldu. Dassaev hayatının en şanssız doğum gününü yaşadığına üzülürken, biz Rinus Michels’in sonunda dehasını taçlandırdığı stadı efsanelerin arasına alırız.

Santiago Bernabeu – Madrid – Kapasite: 80.354 – İnşa Yılı: 1947

Dünyanın en büyük takımının stadını bu listeye almamak herhalde büyük bir haksızlık olurdu. Kralın Ordularının kışlası Barnebau; Di Stefano, Butragenio, Hugo Sanchez, Laudrup, Hagi, Zidane, Hierro, Ronaldo, Figo, Beckham gibi nice futbol üstatlarına ev sahipliği yaptı yapmaya da devam ediyor. Stat ayrıca 11 Temmuz 1982 tarihinde İtalya’nın Almanya’yı Rossi, Marco Tardelli ve Sandro Altobelli’nin golleriyle 3–1 yendiği ve Dünya Kupası’nı kaldırdığı final maçına da ev sahipliği yaptı. Bugün Tardelli’nin golden sonraki sevinci hala hafızalardan çıkmış değil.

Stadio Giuseppe Meazza (San Siro) – Milano – Kapasite: 85.700 – İnşa Yılı: 1927

Dünyanın en köklü derbilerinden birine her yıl minimum iki kez ev sahipliği yapan, Curvanord ve Curvasud tayfasını her hafta sırtında taşıyan, 1990 Dünya Kupası açılış maçında tüm Dünya Kupaları tarihinin en büyük sürprizlerinden birinin yaşandığı (Arjantin-Kamerun: 0-1) San Siro stadyumu bu özelliklerine, yukarıda Real bünyesinde sözünü ettiğimiz yıldız futbolcuların bir o kadarını da bünyesinde barındırma özelliğini de ekleyince bu listeye girmekten kurtulamadı elbette. Geçen hafta Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finali’nde Inter-Milan maçında çıkan olaylar stadı tekrar gündemin baş köşesine taşıdı.

L'Estadi (Camp Nou) – Barcelona – Kapasite: 98.934 – İnşa Yılı: 1957

“Catalunia Is Not Spain”. Acaba öyle mi? Barca tribünlerinden son yıllarda bu tür sesler sık sık duyulmaya başlandı. Ama Barca tribünleri deyince akla Basquevari sloganlar değil, ünlü “mendil sallama” seansları geliyor. Birinci Van Gaal dönemini saymazsak Nou Camp’ta, teknik direktöre “güle güle” anlamına gelen bu mendilleri son 10 yıl içerisinde sık sık gördük. Nedense futbol seyircisinde hep çok gol atılacak gibiymiş duran kaleleri ve maksimuma yakın saha ölçüleriyle Nou Camp her zaman çekici bir stat oldu. Ayrıca 1989’da Milan’ın Doğu Blokunun yıkılmaz temsilcisi Steau’yu Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası Finali’nde 4-0 yendiği ve 1999’da Manchester United’ın maçın sonlarında bulduğu iki gol sonucunda 2-1’lik skorla Bayern’i yıktığı Şampiyonlar Ligi finali bu statta oynandı.



Sapporo Dome – Sapporo – Kapasite: 42122 – İnşa Tarihi: 2001

Açıkçası yazının başında “modernite”nin bizim için bir ölçüt olmayacağını söyledik, ancak ortada böyle bir stat varken kaideye bi istisna kontenjanı açmamak elde değil. Sapporo’da Dünya Kupası için inşa edilen Sapporo Dome Japon Ligi ekiplerinden Consadole Sapporo’nun ve şehrin beyzbol takımı Nippon Ham Fighters’ın maçlarını(!) oynadığı stat. Ayrıca son dünya Kupası’nda da 8-0’lık Almanya Suudi Arabistan ve daha da önemlisi İngiltere’nin Arjantin’den 1998’in rövanşını aldığı 1-0’lık maçlara ev sahipliği yaptı. Ama bu özelliklerin hiç birisi stadın mimarisinin önüne geçemiyor. Stadın içindeki futbol sahası istenilen anda dışarı kaydırılıyor ve zeminin altındaki beyzbol sahasından ilgili müsabakalar için yararlanılıyor. Dışarıdan bakıldığında X-Files dizisinden fırlamış gibi görünen mimarisi ise cabası. 21. Yüzyılda Allianz Arena’nın devam ettirdiği “uzay gemisi stadları”nın ilk ve belki de en güzel örneği.

Stadion Feijenoord (De Kuip) – Rotterdam – Kapasite: 51.180 – İnşa Tarihi: 1937

Listenin sonuna geldiğimizde Arena ve De Kuip arasında bir seçim yapmak zorundaydık. Tamam, Arena Stadı da hakikaten çok iyi maçların oynandığı ve mimarı açıdan diğerinden daha ileri teknolojide bir bir stattı ama 2000 Avrupa Şampiyonası’nda Fransa’nın 94. dakikada döndürüp altın golle kupayı İtalya’nın elinden aldığı dramatik finale ve 2002’deki 3-2’lik harika Feyenoord-Borussia Dortmund UEFA Kupası Finali’ne ev sahipliği yapan De Kuip, koltuklarını dolduran taraftarlarının da ağırlığıyla bir adım öne geçti.

Yukarıda saydığımız stadların hepsi Westfalen stadyumundan daha fazla büyük maça evsahipliği yaptılar.

Ancak Westfalen stadyumunu bu listeye sokan son bir kaç yıl içerisinde neredeyse hiç bir maçta tek bir koltuğunu bile boş bırakmayan taraftarı oldu.

Takım 3 sene önce şampiyon olurken de bu sene gerçek anlamıyla dibe vurmuşken de küme düşme hem de iflas etme ihtimali belirmişken de 80 bin taraftar sektirmesiz her maçta stadyuma koştu.

Dortmund'un kulüp renkleri olan Sarı Siyah'ın nefis uyumunu, stadın tümünü kadraja alan bi kameradan seyretmek izleyiciye adeta içine girildiğinde çıkılamayacak bir kapan izlenimini veriyor.Özellikle Kale Arkası tribünlerinin geçen sene içinde yenilenmesinden sonra stadın cehennemvari atmosferi daha da pekişti.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

1996 Almanya-Çek Cumhuriyeti Avrupa Şampiyonası Finali Wembley Stadiumda oynandı , 1992 değil.Bir hata olmuş duyrulur.