20 Eylül 2007 Perşembe

FİYASKO TRANSFERLER

Zaman zaman Türkiye’nin en büyük kulüplerinden ekonomik kriz haberleri geliyorsa, kuşkusuz bunda fiyasko transferlerin payı büyüktür. Her yıl hesapsızca harcanan paralardan, bir maç oynamadan ülkesine dönen futbolculardan bile nasiplenmiştir kimi zaman. İşte yüzlercesinin arasından, arkasından epeyce konuşturan son yılların 10 fiyasko transferi. UEFA ve FIFA geçtiğimiz beş yıl içinde ülke futbollarının gelişmesi için kulüplerin ekonomik istikrarının çok önemli bir etken olduğunun altını çizen bir dizi önlem aldı. Özellikle kulüplerin maç günü gelirlerini etkileyen 90 dakikalık süre dışındaki etkenlerin öneminin bir hayli arttığını gördük. Genel olarak bakıldığında maç günü hasılatı, merchandising ve catering olarak adlandırılan maç günü kulüp mağazalarından yapılan satışlar ve reklam gelirleri, aslında aynı noktada birleşiyor; bu gelirleri elde etmeyi hedefleyen takımların sahaya çıkardıkları takımın bir önceki seneden ne kadar daha heyecan verici olduklarında… Kulüplerin bunu kanıtlamalarının en kolay ve kestirme yolu ise transfer. Ancak Türk futbolu ve özellikle üç büyükler maalesef son yıllarda verdiği örneklerle akıllı transfer politikaları, yurt dışında futbolcu yetiştiren ülkelerde kurulan scout mekanizması, futbolcu ücretlerindeki denge gibi konulardan hiç nasiplerini almadıklarını gösterdiler. Biz de bu fiyaskoların ‘transfer politikaları ayağından yola çıkarak ‘en’leri seçtik… Hemen belirtmekte fayda var; bu fiyaskolar, futbolun ticarete dönüştüğü, Federasyon’un özerkleşmesinden sonraki süreçten seçme…


1- Osvaldo Nartallo (Beşiktaş): Hafızalardan silinmeyen bir tablo; Fotospor gazetesinde yayınlanan fotoğraflarda yeni Kempes olarak lanse edilen Nartallo, transferinden bir gün sonra Fulya tesislerinde basın mensuplarının önünde top sektirmektedir. Ama rivayet odur ki, hiçbir denemesinde beş sektirmeden öteye geçemez. Kariyerine San Lorenzo takımında başlayan ve Orlando Pirates, Angelos de Puebla, Granada gibi takımlarda oynayan Osvaldo Nartallo, Türk futbol tarihi ve Beşiktaş adına izlediğimiz en ilginç futbolcularından biriydi. Dede tarafından gelen İtalyan kanı sebebiyle kısa sürede Serie A’ya transfer olacağını her fırsatta dile getiren Arjantinli oyuncunun Beşiktaş’tan ayrılışı, çizme istikametine değil Petrolofisi istasyonuna doğru olmuştu. Nartallo, oynadığı sezon Beşiktaş’ın en golcü oyuncularından birisi olmuştu, ama attığı gollerin yarısının boş kaleye, geri kalan yarısının da burun, kalça, diz, sırt gibi ayak dışı organlarla atılmış olması ilginçti. Ancak yine de oynadığı sezon Fenerbahçe’ye her iki maçta da 2-1 yenilen Beşiktaş’ın iki golünün de sahibi olması, hele bunların arasından Kadıköy’de attığı golün Beşiktaş kariyerindeki en güzel gol olması da dikkat çekicidir.



2- Dominic Iorfa (Galatasaray): İşte ‘Türk futbol tarihinin en skandal transferi’ yakıştırmasına kimsenin itiraz etmeyeceği bir transfer. Oynadığı kulüplerden biri olan ve 18 ay boyunca gol atamadığı İskoçya’nın Falkirk takımının teknik direktörü, kendisini antrenmanda görene kadar transfer edildiğini bilmediğini söylemiştir. Oynadığı bir başka kulüp olan Southend United’a, asıl transfer edilmek istenen kardeşi Danel Iorfa’nın yerine yanlışlıkla transfer edildiği söylenir. Kariyerinde Galatasaray ve Falkrik dışında Shrewsbury, Peterborough, Guangzhou, Instand-Dick gibi takımlarda oynayan Dominic Iorfa’nın, ülkesinde 400 metre atletiyken futbolculuğa yatay bir geçiş yaptığı, bu yüzden kendi kendisine orta yaptığı ve attığı paslara kendisinin koştuğu söylenir. Buna rağmen Nijerya milli takımında 21 kez milli olduğu gerçeği de dikkat çekicidir.

3- Sabin Ilie (Fenerbahçe): Kardeş kontenjanı bazen Arçil-Şota gibi meyve vermiyor. Galatasaray’a oynadığı bir buçuk sezonda çok şey katarak Valencia’ya transfer olan Adrian Ilie’nin gazını alan Fenerbahçe’nin transfer ettiği, ancak işe yarayan tek yanı Fenerbahçe’ye sonraları faydalı olacak Mosheou ile takas edilmesi olan Sabin Ilie, ilginçtir; Fenerbahçe’nin düştüğü hata kendilerine özgü olmamalı ki yine kardeşinin peşinden Valencia’nın yolunu tutmuş, orada da kendini göstererek (!) ülkesi Romanya’ya gönderilmiş, yolculuğunu Çin 2’nci liginde Changchun Yatai takımında sürdürmüştür. Halen Yunan liginde Iraklis takımında top koşturmaktadır.

4- Victor Shaka (Trabzonspor): Trabzonspor’un bir diğer transfer hadisesi Misse Misse ile birlikte transfer edilen Nijeryalı golcü (!) Victor Shaka, basın mensuplarının yine top sektirme konusunda engin yeteneklerine şahit olduğu futbolculardandır. O zamanlar Trabzonspor’da oynayan Tolunay Kafkas’ın ifadesiyle çok iyi göğüs istopu yapan golcü, transfer olduğu takımda maç kadrosuna bile giremeyen oyuncular kervanının önde gelen temsilcilerindendi. Shaka, tahminimizce Mehmet Ali Yılmaz’ın hırsını Kevin Campbell’dan çıkardığı ‘yamyam’ fobisini oluşturan futbolculardan biriydi.

5- Gabriel Tamas, Ovidiu Petre, Florian Bratu üçlemesi (Galatasaray): Gheorghe Hagi’nin Türkiye’ye ayak basışı, nasıl Adrian Ilie, Filipescu, Popescu, Lucescu gibi Türk futbolunun yararına olacak örnekler ortaya çıkardıysa Sabin Ilie, Lutu, Radu Niculescu gibi akıllara zarar örnekler de çıkarmıştı. Ama bunların en belirgini, Galatasaray taraftarının her hafta katlanmak zorunda olduğu işkencenin üç temsilcisiydi. Fatih Terim’in uğruna spiker fırçaladığı Gabriel Tamas’ın başını çektiği bu üç oyuncu, Galatasaray tarihinin son yıllardaki en kötü döneminin mimarlarındandı. Önde gelen özellikleri, Tamas ve Petre’nin oldukça ağır, Bratu’nun ise gereğinden fazla hızlı olmasıydı. Bratu, Galatasaray’dan sonra hangi yetenek avcısının gözlemleriyle olduğunu merak ettiğimiz bir transferle Nantes’ın yolunu tuttu, ancak geçtiğimiz sezon Valencienns’e kiralanarak alıştığımız yeteneklerini sergiledi ve 12 maçta tek bir gol dahi atamadı. Petre şu anda ülkesi Steau Bükreş’te top koştururken Gabriel Tamas ise ilginçtir Galatasaray’dan sonra Spartak Moskova’ya transfer oldu ve bu sene Celta Vigo’ya kiralanarak 23 maçta forma giydi. Kendi etrafında dönmesi yaklaşık beş saniye süren Tamas’ın bunu nasıl başardığı ayrı bir merak konusu. Ne diyelim, her üçleme Brehme-Klinsmann-Mathaaus (Inter) ya da Rijkaard-Gullit-Van Basten (Milan) gibi olmuyor.

6- Souleymane Oulare (Fenerbahçe): Fenerbahçe’ye geldiğinde Belçika Ligi’nin son sezonunda şampiyon olan Racing Genk’in 17 golle gol kralı futbolcusu unvanını da beraberinde getiren Gineli golcünün Fenerbahçe’deki ömrü, yarım sezon ve dört gol sürmüş; daha sonra İspanya’nın Las Palmas takımının yolunu tutmuştu. Las Palmas’ta da aynı performansı göstermiş olacak ki, İngiltere’nin Stoke City takımına transfer olan futbolcu, kariyerinin dibini Belçika 2’nci Ligi’nde Heusden Xolder ve C.S. Vise takımında geçirmiştir. Oulare’nin Belçika’da manşetlere en son çıkışı, Kasım 2006’da Brüksel’de sahibi bulunduğu otelde iki kadının alkol komasına girerek hayatını kaybetmesi ve otelin sağlık koşullarının standartların çok altında olduğunun anlaşılmasıyla oldu.

7- Frank De Boer (Galatasaray): Galatasaray’ın ‘ikinci Terim dönemi’nin bir başka fiyaskosu… Vatandaşı Pierre Van Hooijdonk, ezeli rakipte ‘Aziz’ unvanını alırken, Barcelona’da artık ağırlığından ve sakatlığından hareket edememesi sebebiyle satıldığı rivayet edilen De Boer’in, Galatasaray’daki ömrü yarım sezon oldu. Kardeşi Ronald De Boer gibi Glasgow Rangers’a, oradan da Katar’ın Al Rayyan’a transfer olan Frank De Boer’dan geriye verdiği kısa düşen geri pasları, rakiplerin 5 metre geriden koşmaya başlayıp 5 metre önüne geçtikleri ikili mücadeleleri kaldı. De Boer, 2006 Nisan’ında futbolu bırakarak, kariyerine ilk başladığı Ajax’a genç takım antrenörü olarak döndü.

8- Adrian Knup (Galatasaray): ‘Birinci Fatih Terim dönemi’nin büyük umutlarından biri olan Adrian Knup, Galatasaray’a İsviçre Milli Takımı’nda 50 kez milli olup 26 gol atmış bir futbolcu olarak 1996-97 sezonu başında Karslhure takımından gelmişti. Ancak Alman Ligi’ndeki dört yıllık kariyerine ve ‘94 Dünya Kupası’ndaki göz alıcı performansına rağmen Knup, sarı kırmızılı takımda sadece bir sezon oynadı. Attığı gol sayısı ise Galatasaray’ın Zeytinburnuspor’u 5-2 yendiği maçta ve UEFA Kupası ön elemesinde Constructorul maçında attığı birer golden ibaret olmak üzere ikiyi geçemedi. Haliyle de devre arasında ülkesi İsviçre'nin Basel şehrine geri döndü ve futbolu burada bıraktı. Adrian Knup, son yıllardaki fiyasko transferler içinde çok şöhretli olmayan, ama iyi bir forvet olarak bilinmesi sebebiyle şaşırtıcı bir hayal kırıklığı olarak hafızalarda kaldı.

9- Robert Enke (Fenerbahçe): İşte son yılların fiyaskodan öte, en garip transfer hikâyesi. Carl Zeiss Jena’da futbol hayatına başlamış, Borussia Monchengladbach’ın kalesine geçmiş, oradan üç yıl oynadığı ve kaptanlık pazubandını taktığı Benfica’ya transfer olmuş ve daha sonra da Barcelona’nın transfer ettiği, ama kaleci bolluğundan olsa gerek 2003 yılında Fenerbahçe’ye kiralık olarak yolladığı bir kaleciden bahsediyoruz. Bu kariyere sahip Robert Enke, Türkiye’deki ilk maçına çıktı, üç gol yedi. Daha sonra da bunun aynı zamanda oynadığı son maç olduğu ortaya çıktı. Neye uğradığını anlamadan geri gönderilen Enke, Ocak 2004’te Tenerife ile anlaştı. Burada yarım sezon oynadıktan sonra da halen kalesini koruduğu Hannover 96 ile 2004-05 sezonu için anlaştı. Ha unutmadan, Fenerbahçe’nin bir maçta biletini kestiği Robert Enke, iki ay önce Alman Milli takım formasıyla ilk maçını Danimarka’ya karşı oynadı. Öyle görülüyor ki Enke, Kadıköy’de hayatının sadece bir 90 dakikasını işgal eden o zaman dilimini yaşayıp yaşamadığından bile emin değil. Açıkçası biz de öyle…

10- İbrahim Ba (Ç. Rizespor): Aslında 10 numara için Anadolu takımları arasında bir seçim yapmak zorundaydık. Gençlerbirliği’ne büyük umutlarla gelen Nijerya Milli takımının forvet oyuncusu Haruna Babangida, Trabzonspor’a Victor Shaka ile beraber eziyet eden Misse Misse ya da İstanbul takımlarından Fenerbahçe’nin bu sezonki transfer bombası Deivid De Souza ve Beşiktaş’ın defans hattının zayıf halkaları Thomas Hengen-Sixton Veit ikilisinin de haklarını yemek istemeyiz, ama bir futbolcu Bordeaux, Milan, Marseille, Bolton Wanderers gibi takımlarından sonra (ki Milan’da oynadığı altı sezonda 56 kez forma giymiş bir oyuncudur) Rize’nin yolunu tutup iki maç oynadıktan sonra İsveç’in yolunu tutuyorsa, bu dikkate değer bir olay. Djurgarden takımında da aynen Rize kentinde olduğu gibi aradığını bulamayan Ba, 2006 yılı sonunda kulüpten ayrıldı.

1 yorum:

Her Yol Roma dedi ki...

"...Fenerbahçe’nin bu sezonki transfer bombası Deivid De Souza..."

2 yıl önce girdiğin bu posttan pişmansındır heralde :)

saygılar