Aslında birebir alıntı yapmak pek adetimiz değil ama az sonra önereceğimiz tedavi öncesi ortada Mehmet Demirkol'un noktasına virgülüne katıldığımız bir teşhisi var. Dokunmadan koyuyoruz.Bugünkü milliyet'ten. Tedavi ile ilgili bizim düşüncelerimiz de az sonra.
Terim başladığı yerde
Terim'in, Temmuz 2005'de görevi devralmasından sonra Milli Takım'da ne gibi bir ilerleme gözleniyor? 2 yılı aşkın süreden ve 10'u aşkın maçtan sonra Milli Takım'da ne değişti? Ve asıl önemlisi ne yönde değişti? Danimarka beraberliği ile başlayan süreç ve nihayet Moldova maçında farklı olan ne? Şenol Güneş ve Ersun Yanal'ın takımlarından ne kadar ve hangi yönlerde ileri gidildi? Tamamen oyundan bahsim, skorlardan değil. Ama skorlara da bakabilir ve şu soruyu sorabiliriz: Dünya Kupası elemelerinde takım 2. sıradayken belki de %90'lara varan büyük bir destekle sadece kupaya katılmak değil, Türk futbolunu yeniden yapılandırmak, 2008 ve 2010'da final oynayacak kapasitede bir takım yaratmak için göreve getirildi Terim. Onunki sıradan bir atama değildi. Peki şu anda durum ne? Yine 3 maç var, yine 2.'yiz, yine 2 büyük rakibimizle maçımız var. Ne kadar ilerlemişiz?
Terim'le ilk değilBunu Terim'in 2. Galatasaray macerasında da yaşadık. Şampiyon olmuş, Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynamış bir takımın başına 10 yılda 7 şampiyonluk bir Avrupa finali hedefiyle getirildi Terim. 1.5 yılda 30'a yakın transfer yaptığı dönem hani. Sonuç?Terim sadece teknik direktör olarak atanmadı. Değiştirsin ve yükseltsin diye atandı. O gün korkunç bir transfer bütçesiyle, bugün korkunç bir prim desteğiyle işini yaptı, yapıyor. Ve tabii büyük bir taban desteğiyle. Peki Galatasaray, Lucescu'nun takımının yarısı kadar, Milli Takım Şenol Güneş ve Ersun Yanal'ın takımlarından bir gram fazla oynayabildi mi? İşte soru budur. Bunları yapmak için 2 yılı aşkın bir süre yetmez miydi peki? Bugün Terim üst düzey Türk futbolunda en uzun süredir görev başında olan hoca. Zico'dan, Kalli'den, Sağlam'dan, Ziya Doğan'dan vs. hepsinden daha uzun süredir takımını çalıştırıyor. Peki sonuç? Ne kadar ilerledik?Peki Terim nasıl anlatıyor bu durumu? "Biz şu anda 2.'ciyiz, gruplar şu an bitse gideriz". Türkiye, 96'dan bu yana sadece bir kez 98'de 3. oldu. Yoksa zaten hep 2.'yiz. Bu mudur yani?
Yine aynı senaryoBakın başka bir hoca, başka şartlarda bu performansı gösterse anlayabilirdim. Çünkü futboldur bu, bazen olmaz. Ama grupların bitmesine 3 maç kala, takım ikinciyken kurtarıcı ve ülke futbolunu yeniden yapılandıracak adam olarak göreve gelmişseniz eğer... Bu görevi itirazsız kabul etmişseniz, bunun özrü, mazereti olmaz. İşte bu durumda böylesine bariz hedeflere ulaşma zorunluluğu vardır. Hatırlatayım, bugün Terim'in göreve geldiği şartlarla durum aynı. Takım yine 2. Ve yine en önemli 2 rakibiyle maçı var. Tıpatıp aynı durumdayız. Evet bizler bu oyunu fazlasıyla teknik direktörler üzerinden tartışıyoruz. Ve evet bu kocaman bir yanlıştır. Ama kusura bakmayın, bu sefer değil. Bir milli takım 2 yıl üç aylık bir süreç sonunda, aynı golü her maçta, önce duran toptan, sonra taçtan, sonra kornerden, sonra yine taçtan yiyorsa, burada sadece teknik direktör tartışılır. Bir milli takım aynı basit alan savunmasını 6 aydır geçemiyorsa burada tartışılacak konu bellidir.Sanırım bu konuda hepimiz hem fikiriz. İyi de ne zaman tartışacağız? 2 yıl 3 ay yetmez mi?
Bizi Bosna kurtarır
Yunistan'ı yenmek yetmiyor. Norveç maçı bizim asla yapamadığımız kritik maça dönerse iş zorlaşır. Yani sanıldığı gibi ipler bizim elimizde değil. Bosna'nın bize yaptığını Norveç'e de yapması en garanti yol. Elimde olsa o maçı seyrederdim. Çünkü bizim çıkışımız asıl orada.
Eleştirinin zamanı değil!
Bu avlanma sezonu mu? Ne zaman eleştirilecek? Ligde sezon sonuna kadar yazı yazmayalım o zaman. Lig bitsin transfer sezonuyla birlikte eleştiri sezonu da açılsın. Yahu maçlar hakkında eleştiri yapmak için 3 ay beklersek bunun adı eleştirmenlik değil tarihçilik olur. Peki böyle saçma şey olur mu?"En önemli maçımızdan önce olmaz!." Dostlar her önce aslında bir sonradır ve her sonra da bir önce. Peki biz ne zaman araya gireceğiz? Şunu açık açık söyleyin konuşmayın, yazmayın diye. Zaten basınla bağlantı kurmamak sadece resmi zorunluluk olduğunda konuşmak bu demek değil mi?
Yanlış yargılar
Milli takımın büyük rakiplere karşı diğerlerine karşı kötü oynadığı yargısı ve bu yönüyle Fenerbahçe'ye benzetilmesi yanlış. Yanlış çünkü milli takımın grubunda büyük takım yok. Son Dünya Kupası'nda oynayan hiçbir takım yok grubumuzda. Ve bu özelliğe sahip tek grup bizimki. Bizim grupta İskoçya, Romanya, Polonya gibi flaş performans sergileyen kimse de yok. Tabii son Avrupa Şampiyonluğu'nu kazanan Yunanistan'ı, futbolu katleden cani olarak nitelendirip sonra da büyük takım statüsüne almak da bizim basınımıza özgü bir tavır... Asıl önemlisi Fenerbahçe'nin ayrı kulvarlarda ayrı oyunlar oynaması. Milli Takım'ın ise tek kulvarı var. Yani Inter maçıyla Manisa maçının değer ve anlamları farklıdır, ama Bosna maçıyla Yunanistan maçının farkı yoktur. Eğer oyunculara bu bile anlatılamıyorsa ne anlatılıyor?Bir diğer yanlış iplerin bizim elimizde olduğu. Hayır ipler Bosna ve Norveç'in elinde. Çünkü biz Norveç'e konuk gidiyoruz. Ve Yunanistan'ı yensek bile önemli olan onları performansı. Önce Bosna'ya dua edelim sonrasını düşünürüz.
Ne oynuyoruz?
1 - Rakip her yerde 3 kişi basıyorsa bir yerde boşluk var demektir. Onlar 33 kişi değiller çünkü. İyi takım o boşluğa topu hızlı bir şekilde taşıyabilendir. Rakibin presinden, hem de 6 as oyuncusu yokken şikayet etmek, onların da kramponları olmasından şikayet etmekten farklı değil. Ve asıl bu tip bir savunmanın daha iyisini yapan Yunanistan ve Norveç'i nasıl geçeceğiz. Yunanistan'a beraberlik yetiyor, şartlara göre Norveç'e de yetebilir.
2 - Norveç, Malta, Bosna, Yunanistan, Moldova'dan aynı golü yedik. Macaristan'dan da yiyorduk ki, hakem sağolsun izin vermedi. Sıradan rakipler bizi kolayca bozarken biz nasıl oluyor da onları bozamıyoruz. Halbuki Terim'in başarısı önce sert presçi bir orta saha yaratmak değil miydi? Peki neden bu kadar kolay hem de duran top paylaşımlarında çuvallıyoruz? Neden bu kadar yumuşak bir orta saha ve savunmamız var?
3 - Malta maçında bir şut çekmiştik, Moldova maçında üç çektik. Nasıl zorlayacağız iyi savunmaları? Norveç'i, Yunanwistan'ı uzak şutlarla aşmışken, örnek ortadayken hem de. Bunları yarına tamir edebilir miyiz? Etmeliyiz.
http://www.milliyet.com.tr/2007/10/16/spor/ydemirkol.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder