16 Ekim 2007 Salı

YARIN





Önemli bir maç var önümüzde. Sadece bir maç da değil. Bosna Hersek-Norveç maçının önemi de en az bizim maçımız kadar önemli. 9 değişik sonuç kombinasyonu kurulabiliyor. En uçtakileri ve en ortadakini söyleyelim. Türkiye galibiyeti ve Norveç mağlubiyeti halinde Alplere olan yolumuzu açıyoruz. Tam tersi mağlubiyetimiz ve vikinglerin galibiyeti halinde Norveç’e dualarla gidiyoruz. İki maçın da berabere bitmesi demek Oslo’ya yapılan yolculukta arkamıza beraberliğin yeteceği gerçeğini alarak gitmemiz demek. Yine de tercih ettiğimiz bir skor değil.

Yunanistan’dan gidelim. Cumartesi akşamı 3-2 kazandıkları Bosna Hersek maçındaki kadrolarına bakalım.

Antonios Nikopolidis
Traianos Dellas
Sotirios Kyrgiakos
Christos Patsatzoglou
Vassilis Torosidis
Angelos Basinas
Georgios Karagounis
Konstantinos Katsouranis
Ioannis Amanatidis
Theofanis Gekas
Angelos Charisteas

Yedekler

Konstantinos Chalkias
Paraskevas Antzas
Michalis Kapsis
Ioannis Goumas
Nikos Spiropoulos
Stelios Giannakopoulos

Bu da Yunanistan’ın 2004 yılında şampiyon olduğu Avrupa Şampiyonası’nın finalinde Portekiz’i 1-0 yendiği maçın kadrosu

Antonios Nikopolidis
Giourkas Seitaridis
Traianos Dellas
Angelos Basinas
Theodoros Zagorakis
Stylianos Giannakopoulos
Angelos Charisteas
Panagiotis Fyssas
Zisis Vryzas
Michalis Kapsis
Konstantinos Katsouranis


Yedekler

Konstantinos Chalkias
Theofanis Katergiannakis
Stylianos Venetidis
Nikolaos Dabizas
Vassilios Tsiartas
Pantelis Kafes
Georgios Georgiadis
Ioannis Goumas
Dimitrios Papadopoulos
Vassilios Lakis


Kadronun 5 oyuncusu halen devam ediyor demektir bu. Nikopolidis, Dellas, Basinas, Katsouranis, Charisteas. Ama aynı zamanda ilk onbirin 6 ismi yani takımın yarısından fazlası değişmiş demektir, milli takım jübileleri ve değişikliklerle. Aslında 2004 yılında Ersun Yanal’ın Dünya Kupası elemelerine başladığı yıl ile günümüzdeki takım arasında da bir hayli değişiklik var. Hele 2004 Avrupa Şampiyonası için Letonya ile ön eleme oynayan takımdan tamamıyle farklıyız. Artık yeni bir kalecimiz, yeni bir stoper ikilimiz, yeni 2 kanat hücumcumuz ve genelde de yeni bir forvetimiz bazen forvet ikilimiz var. Bu 6 bazen de 7 adam ediyor. Yani yarınki rakibimizden daha hızlı değişmişiz. Değişimde aslında bir problemimiz yok. Bunu nasıl ortaya koyduğumuz önemli.

Bu değişiklikleri sahaya yansıtacak bir taktik olgunluğu gösterebiliyor muyuz? Romanya ile yapılan hazırlık maçı dahil son 6-7 maçta bunun kırıntısını bile maalesef göremedik. Oynadığımız takımlardan üçü grubumuzda bizden aşağıda olan hatta ikisi Avrupa Futbolu’nun en aşağıdaki takımlarındandı. O zaman taktik zenginlik göstermeleri pek beklenemeyecek bu 3 takım karşısında nasıl ikisine 4 puan bıraktık ve diğerini bir hakemin sonradan özür dileyecek kadar üst düzeyde bir hatasıyla yenebildik?

Şöyle soralım. Milli takımın sol açığı kim? Sağ açığı? Sol beki? Sağ beki? Yani günümüz futbolunda çok önemli olan saha kenarında oynayan oyuncumuz şu diyebileceğimiz oyuncu kim? Tabi ki bu olağanüstü durumlarla değişebilir. Sakatlık, kart cezaları vs. Şöyle soralım Brezilya Milli takımının geçtiğimiz 10 yıldaki sol beki kimdi? Fransa Milli Takımı’nın son 10 yıldaki sağ beki. İngiltere’nin son 4-5 yıldaki stoper ikilisi. Cevapları hemen veriyoruz. R. Carlos, Thuram, Ferdinand-Terry (ya da formda olduğu ve Rio Ferdinand doping cezası aldığı zaman Campbell-Terry). Biz ne kadar rahatlıkla bunu söyleyebiliyoruz. Yani yukarıda saydığımız 6-7 oyunculuk değişimi oturtabilmiş miyiz? Değişebilmek çok büyük bir atılım mı, yoksa bunu oturtabilmek mi?

Bu istikrar sağlanmadan bir takım olabilmeye ulaşabilmedeki zorlukları elbet tahmin ediyoruz. Takım olamadan da o taktiği sahaya yansıtmak mümkün olmuyor. Bugün milli takımımızın sakat veya cezalı olmadığında her maç mutlaka oynayacağından emin olduğumuz iki oyuncusu var. Biri, hani şu tüm ülkenin "ülkede başka ön libero mu yok" diye ayağa kalktığı adam. Mehmet Aurelio. İkincisi de bu seneki çıkışıyla kendisiyle kan davalı bir teknik adamın bile oynatmaktan kaçınamayacağı bir adam. Hamit Altıntop. Biraz daha anlaşıldı sanırım

Yarına gelelim. Yunanistan mutlaka saha dışında bir çok silahla gelecektir. Beraberliğin yeteceği silahı, rakibe mutlak galibiyetin gerektiği silahı, Yunanistan-Türkiye siyasi ilişkilerinin yarattığı ve gergin olan tarafın ev sahipliği yapmasının getirdiği psikolojik silah. Otto Rehagel gibi bir adam var karşımızda. Bunların hepsini %100 kullanacaktır.

Yapılması gereken ne? 1-0. Bize yetiyor. 90+4’te atılsa da o 1. Sabır birinci olarak elbet. Soğukkanlılık. Zeka her şeyden önemlisi. Yaygın görüş vardır. Aynı hatayı iki kere yapana aptal derler diye. İsviçre maçı önümüzde. Bir ikincisini yaşatırsak iş 3 maçla kalmaz. İngiliz futbolunun Heysel’den sonra yediği darbe kafamıza inebilir. Futbola karıştırılması çok yanlış ama madem karıştı biz de söyleyelim fikrimizi. Emin olun bu, verdiğimiz 13 şehidi rahat uyutmaz. Deplasmanda 4-1 yendiğimiz Yunanistan maçında mı daha çok keyif aldık, sahada İsviçreli tekmelediğimiz maçta mı? Birinde sahada Türkiye forması giymiş kabadayılar vardı, diğerinde 11 tane futbolcu. Hangisi daha sonuca yönelik. Ya da açıkça soralım, tamamen kinle dolmuş 25 bin kişi ve 11 tane futbolcunun maçı sabote etmesi mi o şehitleri rahat uyutur yoksa alnımızın akıyla tertemiz bir ezeli rakip-ebedi dost karşısında alınan net bir galibiyet mi? Ya sizi?

Yunanistan’ın bir zaafı var. En zayıf takımdan bile gol yiyebiliyorlar. Bizden bir farkları yok kısacası. Ama bir nüans var. O golleri yiyen kaleci bizden hatalı 2 tane daha yedi. Kendini kanıtlama psikolojisi çok tehlikeli bir silahtır. Kendine dönebilir insanın. Bu avantajı seyircimiz kullanmalı. Belki her top elinde değdiğinde Nikopolidis’i rahatsız ederek.

Takıma gelince. Hamit sahada. Halil veya Nihat’ı da görürsek hiç fena olmaz. İlk maç gösterdi ki hareketli bir takım Yunanistan’a yaramıyor. Dikey oynayan futbolcular da. Çünkü zaten 2004’te kupa taktiğini bu tür oyuncuları durdurmak üzerine kurdular. Bu sistemi delecek ne kadar oyuncu sahada olursa o kadar sorun yaratırız. Yan pas yapmamamız gereken ilk şey olmalı. Çünkü yan pasın post-modern mucitleri karşımızda zaten.



Dönüm noktasındayız. Bazen bu noktalar çok rahat geçilir. Öyle yapalım.

Hiç yorum yok: