Dünya ekonomisinde özellikle tüketim ve hizmet sektöründeki firmaların kendilerini tanıtmak için kullandıkları en önemli yollardan bir tanesi spor müsabakaları. 21. yüzyılın başına kadar bu yol sadece spor ekiplerinin reklam anlaşmalarında kendini gösterirken, özellikle son 5 yılda büyük markalar Avrupa’nın en sevilen ilk 3 sporu futbol, basketbol ve voleybolda işi basit bir forma reklamı seviyesinden daha yukarılara taşıdılar. Artık takımların stadları, isimleri hatta hatta içinde mücadele ettikleri ligleri bile bu markaların adıyla anılmaya başlandı. Signal Meduna Bank, Commerzbank Arena, Emirates Stadium, Philipps Stadion markalarla beraber anılan stadların bir kaçı. Bu örnekler özellikle Dünya Kupası’nın stad inşası sırasında söz konusu şirketlerden finansal destek alan Almanya Futbolu için kaçınılmaz hale geldi. Keza Schalke ve Zenith için Gazprom’un önemi göz ardı edilemez. Basketbolda yıllardır Avrupa’daki kulüpleri bu tür sponsorluklarla ayakta kalıyorlar. Hatırlayanlar olacaktır Bologna kentinin takımı ilk önce Teamsystem Bologna , sonra Kinder Bologna sonra da Virtus Bologna olarak mücadele etmişti.
Hal böyleyken geçtiğimiz yıl içecek sektörünün önemli markalarından tanınmış, enerji içeceği Redbull da sektöre el attı. Bu anlamdaki en büyük yatırımları da firma sahibi Dietrich Mateschitz’in ana vatanı Avusturya’da oldu. Futbol ve buz hokeyi’nde Salzburg takımları “Red Bull Salzburg” olarak mücadele etmeye başladılar. Firma 6 Nisan 2005’te futbol takımını satın alarak işe başladı. Tabi beklenen oldu ve kulübün taraftarlarının bir bölümü tüm dünyaya hakim olan endüstriyelleşmeye karşı seslerini yükseltseler de gidişe engel olamadılar. Red Bull daha sonra da "New York/New Jersey Metrostars" olarak bilinen Major League Soccer takımını 9 Mart 2006’da satın alarak takımın ismini "New York Red Bulls" olarak değiştirdi.
Aslında geçen sene Salzburg kentinde işler iyi gitti. Takımın başına dünyaca ünlü İtalyan Hoca Giovanni Trapattoni getirildi. Co-pilot pozisyonunda Lothar Matthaus oturuyordu. Her yeni sponsor anlaşması yapan kulübün yaptığı gibi Avusturya Ligi açısından çok üst düzey futbolcular transfer edildi. Niko Kovac, Johan Vonlanthen, Vlatislav Lokvenc, Karel Pitak, Ezequiel Carboni, Jorge Vargas, Alexander Zickler,Tsuneyasu Miyamoto ve bu sene takıma Galatasaray’dan katılan Sasa Ilic. Salzburg görkemli kadrosu ve hocasıyla geçtiğimiz sezon lig şampiyonu oldu. Ama müessese kulüplerinin en önemli eksikliği olan “istikrar” sorununa takılmış gibi duruyorlar. Şampiyonlar Ligi ön elemesinde sert kaya Lucescu’ya çarptılar. Shakhtar Donetsk onları UEFA Kupası’na gönderdi. Kötü gidiş bu sene ligde de sürüyor. 10 takımlı T-Mobile Bundesliga’da (heyhat ligin adının da başında bir sponsor var) 14 maç sonunda 23 puanla beşinci sıradalar. Bu sene deplasmanda hiç galip gelemediler. Gidiş iyi görünmüyor.
New York Red Bulls’a gelince. Onların durumu da pek farklı değil. MLS’de 28 maç sonunda lider DC United’ın 15 puan gerisindeler. Takımda Claudio Reyna, Amerikan futbolunun yeni yıldız adaylarından Jozy Altidore (FM oynayanlar mutlaka bilir), Clint Mathis,eski Sturm Graz ve Brescia’lı Markus Schopp, Utrecht’li Van Den Bergh, eski PSV’li kaleci Ronald Waterreus var. Ekibin başında da A.B.D. milli takımının başında uzun süre kalan Bruce Arena.
Red Bull’un futbol dünyasındaki iki kolu şu an iyi gitmiyorlar.Koparttıkları fırtına bir yıl sürdü sadece.
Buz hokeyine gelince onlar yine de biraz daha iyiler. Şu an ligde 7 maç sonunda liderin 1 puan gerisinde üçüncü sıradalar.
Hal böyleyken geçtiğimiz yıl içecek sektörünün önemli markalarından tanınmış, enerji içeceği Redbull da sektöre el attı. Bu anlamdaki en büyük yatırımları da firma sahibi Dietrich Mateschitz’in ana vatanı Avusturya’da oldu. Futbol ve buz hokeyi’nde Salzburg takımları “Red Bull Salzburg” olarak mücadele etmeye başladılar. Firma 6 Nisan 2005’te futbol takımını satın alarak işe başladı. Tabi beklenen oldu ve kulübün taraftarlarının bir bölümü tüm dünyaya hakim olan endüstriyelleşmeye karşı seslerini yükseltseler de gidişe engel olamadılar. Red Bull daha sonra da "New York/New Jersey Metrostars" olarak bilinen Major League Soccer takımını 9 Mart 2006’da satın alarak takımın ismini "New York Red Bulls" olarak değiştirdi.
Aslında geçen sene Salzburg kentinde işler iyi gitti. Takımın başına dünyaca ünlü İtalyan Hoca Giovanni Trapattoni getirildi. Co-pilot pozisyonunda Lothar Matthaus oturuyordu. Her yeni sponsor anlaşması yapan kulübün yaptığı gibi Avusturya Ligi açısından çok üst düzey futbolcular transfer edildi. Niko Kovac, Johan Vonlanthen, Vlatislav Lokvenc, Karel Pitak, Ezequiel Carboni, Jorge Vargas, Alexander Zickler,Tsuneyasu Miyamoto ve bu sene takıma Galatasaray’dan katılan Sasa Ilic. Salzburg görkemli kadrosu ve hocasıyla geçtiğimiz sezon lig şampiyonu oldu. Ama müessese kulüplerinin en önemli eksikliği olan “istikrar” sorununa takılmış gibi duruyorlar. Şampiyonlar Ligi ön elemesinde sert kaya Lucescu’ya çarptılar. Shakhtar Donetsk onları UEFA Kupası’na gönderdi. Kötü gidiş bu sene ligde de sürüyor. 10 takımlı T-Mobile Bundesliga’da (heyhat ligin adının da başında bir sponsor var) 14 maç sonunda 23 puanla beşinci sıradalar. Bu sene deplasmanda hiç galip gelemediler. Gidiş iyi görünmüyor.
New York Red Bulls’a gelince. Onların durumu da pek farklı değil. MLS’de 28 maç sonunda lider DC United’ın 15 puan gerisindeler. Takımda Claudio Reyna, Amerikan futbolunun yeni yıldız adaylarından Jozy Altidore (FM oynayanlar mutlaka bilir), Clint Mathis,eski Sturm Graz ve Brescia’lı Markus Schopp, Utrecht’li Van Den Bergh, eski PSV’li kaleci Ronald Waterreus var. Ekibin başında da A.B.D. milli takımının başında uzun süre kalan Bruce Arena.
Red Bull’un futbol dünyasındaki iki kolu şu an iyi gitmiyorlar.Koparttıkları fırtına bir yıl sürdü sadece.
Buz hokeyine gelince onlar yine de biraz daha iyiler. Şu an ligde 7 maç sonunda liderin 1 puan gerisinde üçüncü sıradalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder