Küresel silahlanmadan kıyamet gününe, ölüm sonrası yaşamdan varoluşa kadar birçok noktaya değinen, okuyan herkesi 20 dakika boyunca kendinden geçirebilecek post-apokaliptik şaheser. Felçliyi düzeltir, sarhoşu ayıltır, ayığı sarhoş eder. Doktor kontrolünde okuyunuz. Hiç bir yeri boldlamıyorum, hangi birini yapayım. Yine de bir tanesine dayanamadım
İnsanoğlunun ilk uzaya açılıp aya gitmesiyle uzay çağı başlar. Uzay çağı dünyalılar için bir ilerleme çağıdır. Binlerce yıl böyle yaşamışlardı, uzay çağı geçmiş, zaman ve yaşam galaksi çağına ulaşmıştı. Yüzbinlerce yıl geri kalmış , dünya ve gezegenler sistemi uzayda galaksi sistemine dönüşmüştü. Medeniyetler, tarihler geride kalmış, insanlar ilk çağlardaki gibi basit yaşamla yetinmeye başlamışlardı ve bütün güçleriyle ölümsüzlüğü bulmak, devamlı yaşamı sağlamak için amansız bir çalışma ve mücadeleye girmişlerdi. Bu çağda dünya milletleri, medeniyetleri, ırkları dinleri ayrı devletler halinden çıkıp, tek bir varlık haline geldiler. Tek bir dünyalı yaşayışları ve kavimleri, galaksi çağının dünya insanlarını meydana getiriyordu. Dünya çılgın bir silahlanmanın sonucu olarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmişti. Dünya bu gibi tehlikeleri bir kaç kez geçirmiş, hiçbir kuvvet dünyayı yok edememiş fakat dünya bazı zamanlarda parçalara ayrılmış, dünyadan kopan parçalar uzayda meteor taşları haline gelmişti.
Bazı gezegenlerde hayat devam etmekte, yaşam sürmekteydi ama nükleer savaş çok hızlanmıştı. Hükmetmek, daha güçlü olmak için o güzel, mutlu dünya delice parçalanırken, birden gizli ve çok güçlü bir düşmanla karşı karşıya kaldı. Beş milyar yıl önce ışın ve enerjiden madde haline gelen dünyamız, galaksi çağında lazer ışınlarının etkisiyle toz bulutları haline gelip parçalanmaktadır. Bu düşman kimdi, hangi galaksideydi? Bütün dünyalılar bu tehlikeye karşı tek bir silah kullandılar. İnsan beyin gücü ve iradesiyle birleştirilmiş bir tabakayla karşı koymaya başladılar. İnsan beyin moleküllerinin sıkıştırılmasıyla oluşturulan bir tabaka dünyayı koruyordu. Dünya her saldırı karşısında toz bulutu haline gelmekte, önündeki koruyucu kalkanın arkasına sığınmaktaydı. Bu kalkanı delecek tek güç insan beyini ve iradesiyle yaratılacak bir silahtı. Ama gerçekte , galakside bulunan dünya düşmanları silahları ne kadar güçlü olursa olsun beyinleri yoktu. Dünya ve insanın değeri sonsuzlukta en büyük silahtı. Dünyalılar bu bilinmeyen düşmanı aramaya başladılar. Ama ne yazık ki gönderilen hiçbir savaşçı geri dönmedi. Dünyalılar toplandılar, kavimler bir araya gelip çare aradılar. Tek çare düşmanı bulup savaşmaktı. En güçlü en büyük iki Türk savaşçısı ve diğer dünyalılar uzaya açılıp bilinmeyen düşmana savaş ilan ettiler. Bazı dünyalılar bu savaşa katılmadılar . Fakat hayal güçlerini gerçek ve mantıkla birleştiren her insan bu savaşa katılıp kazanmak azmindeydi.
Tarih dersi için buradan
9 yorum:
bunu yayınlamakla harika bir iş yapmışsınız !! ben de ezbere bilirim bu metni .:D ayrıca benim telefonun zil sesidir bu. al sana orjinal ses :)
dostum link ölmüş. aslkdjşasjd. hep bunu söylemek istemiştim. removed by user hatası verdi de link....
http://www.youtube.com/watch?v=dbiIQDgusWA
izlemek isteyenler buradan izleyebilirler.
Uzay hızıyla uçmak eylemi de ilk bu filmle vücut bulmuştur..
Bu arada şu " İnsan beyin moleküllerinin sıkıştırılmasıyla oluşturulan bir tabaka dünyayı koruyordu" repliğini unutmuşum..
Yani sırf şu cümle bile, bu gece Cüneyt Arkın' ın evine baskın yapıp şimdiki ortayaş jenerasyonunun 30 yıl önceden embesilleştirildiği suçlamasıyla tutuklanması için geçerli bir sebeptir herhalde..
Adam bildiğin deliymiş de haberimiz yokmuş yahu..
Bu filmle yeterince dalga gecildi, espiriler yapildi. Onlari bir kenara birakalim. Ben gerçekten, ciddi ciddi merak ediyorum: böyle saçmasapan bir hikayeyi yazdiran kosullar nelerdi? Hayir, bakiyorum, ayni dönem içinde "At" ve "Pehlivan" gibi gayet akli basinda filmler de yapilmis Türkiye'de ("At" kesinlikle gördügüm en iyi Türk filmlerindendir hatta). Peki DKA'nin yapimcilarini bu tür bir mantiksizliga iten neydi?
Turist Ömer Uzay Yolunda'in mantigini anlayabiliyorum mesela: Star Trek'in alaturka bir paradosi oldugu çok açik onun. Ama bu nedir abi ya..? Sanki Cüneyt Arkin, benim 6-7 yasinda kendi kendime kurgulayip kahraman rolünü yine kendim oynadigim fantastik oyunlarimin aynisini, hatta çok daha absürdünü, 50 (!) yasinda yüzlerce filmde rol almis kocaman bir adam olarak sinemaya uyarlamis gibi bir görüntü çikiyor ortaya. Hadi, garip kilikli canavarlari yine bir yere kadar görmezlikten gelebilirim, bütçe darligi açisindan. Ama örnegin o antreman sahnelerindeki tuhaf hareketlerin bir açiklamasi olabilir mi? Veya, su yukaridaki metin neresinden tutsan elinde kaliyor: bunun bir açiklamasi olabilir mi?
Bence bu filme "kült" damgasi yapistirilarak gereginden fazla saygi gösteriliyor ve gerçek "kült" eserlere saygisizlik ediliyor. Eraserhead külttür, Blade Runner külttür; DKA ise bir utanç tablosudur, nazarimda da hiçbir özrü yoktur.
Tarantino şu filmi izlemediyse kesin izlettirilmeli muhakkak bir remak porjesi çıkarır. Michael Madsen'da kötü adam rolünü kotarır :)
Cüniyt Abi'nin rolünü ise ancak Christian Bale gibi rolü için her şekle girebilen bir oyuncu kıvırır herhalde olmadı Chuck Norris oynar olur biter :)
@ku.ba
ağzına sağlık... hemen hemen aynı şeyleri yazacaktım... gerizekalılık bir kült olamaz... bu metin türkçe bilmeyen, sinema bilmeyen, senaryo bilmeyen, hatta ne bildiğini bile bilmeyen vasat zekalı biri tarafından yazılmış... bugün her king masasında, her üniversite kantininde 35 saniye içerisinde böyle bir diyalog yaratabilir sonra da unutup gidersiniz...
bir şeyin parodisini yapabilmek için önce onu anlayabilecek zekaya ve yapabilecek yeteneğe sahip olmanız gerekir... bu yüzden korku filmi, bilimkurgu filmi parodisi yapan sinemacı zavallıdır ve zavallı ölecektir...
Hele bir de islam dini pompası sahnesi vardı, o da aynı şekilde inanılmazdı. Varsa metni makbule geçer.
"Bide sizin beyinlerinizi aldım mı dünya benim"
Bu nasıl bir repliktir? Nasıl bir kurgudur?
Sinemasal anlamda kahraman köpek filmleri ile aynı kefededir gözümde DKA. Nasıl bir düşüncenin bu senaryoları yazdığını merak ediyorum. Başlangıç noktası ne acaba?
Yergiyi bundan daha çok hak edecek bir film varsa o da Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu filmidir. İkisi de saçma sapan, sinemayla uzaktan yakından alakası yok ancak, DKA'nın gönlümüzdeki yeri ayrıdır :)
Yorum Gönder