2 Ağustos 2006 gecesini unutmam mümkün değil. Soundtracklerini çevirip çevirip dinlediğimiz, hem Goodbye Lenin'e hem de Amelie Poulian'e aşık olmamızda payı büyük olan adam Guillaume Yann Tiersen efsane konser albümü "C'etait Ici" melodileri ile Maslak Parkorman'da bizlerle buluşacaktı. Çok açık söyleyeyim bir rüyaya yatmak üzere geldim konser alanına. Ama sahneye baktığım anda bir şeylerin ters gittiğini anlamam zor olmadı. Sahnede sadece 4 adet enstrüman vardı ve zaten daha fazla müzisyeni kaldırabilecek bir genişlik de yoktu. Konser başladığında da korktuğum başıma geldi. Tiersen yukarıda bahsettiğim 2 soundtrack albümünden sadece 1 şarkı çaldı, o da "La valse d'amelie"nin hayli rock öğeleriyle bezenmiş bir versiyonu idi. Her şarkıda "hadi Les Jours tristes girsin", "hadi artık The Deutsch Mark is coming", "şimdi Comptine d'un autre été geliyor" d,ye söylenip durduk. Hiçbirisi gelmedi. Vasatın üsrtünde bi rock konseri üzleyerek ayrıldık mekandan ama konsere beraber gittiğim arkadaşımla boş boş birbirimizin yüzüne baktığımızı hatırlıyorum. Zira organizasyon şirketinin konseri "Amelie ve Goodbye Lenin filmlerinin müziklerinin bestecisi İstanbul'da" pazarlamasından Tiersen-seyirci iletişimine kadar her şey bir hataydı. Tüm konseri akordeon, piyano, keman ve diğer etnik çalgıların eşliğinde izleyeceğini düşünerek oturur halde kalan izleyiciler eşliğindeki bir rock konseri çıktı ortaya. Tiersen de bizim bu sürekli oturan halimizi görünce şaşırdı. Yani mekandaki herkesin hayal kırıklığına uğradığı bir gece oldu.
İşte beni o konsere koşturan, ilham kaynağı olan albüm "C'etait Ici".
Tiersen'in 2002 yılında 35 kişilik bir orkestra ile verdiği tek kelimeyle "muhteşem" albüm. Benim için gelmiş geçmiş en iyi 10 konser albümü içerisine hiç tereddütsüz girecek bir albümdür. Klasik müzik, new-age, soundtrack seven herkesin aslında "müzik" denen şeyi seven herkesin üzerine atlaması gereken bir albüm. Enfes bir neo-klasik müzik destanı. Albümdeki toplam 29 şarkının hiçbirisini birbirinden ayırmıyorum. İnsan ruhunu bu kadar dinlendiren melodilere imza attığı için Tiersen'e ne kadar teşekkür etsek az. Tabi piyano, akordeon, keman, elektro gitar, klasik ve daha bir dolu
enstrümanı çalabilen bir adam olarak da gıpta etmek gerekiyor. Yazıyı yukarıda bahsettiğimiz insanoğlunun yarattığı en güzel melodilerden birisiyle bitirelim. Hem Goodbye Lenin hem Amelie'de kullanılan "
Comptine d'un autre été: L'après-midi".
3 yorum:
bence bu adamın yaptıgı şaheserlere: "abi bana uymaz.","ne lan bu?","igreaanç." diyecek insan evladı olmaz,olamaz,olmamalı...
varsa da gün boyu 'a quai' dinletilmeli..
Okuldaki Fransızca hocalarımdan ilki Bordeaux'luydu, müzik sözkonusu olduğunda kesin bir yerlerden Noir Desir'in üyelerinden Bertrand Cantat'nın adı geçerdi.Kafelerde görürmüş, çok yakışıklıymış, karizmatikmiş falan.Şimdiki hoca ise Brest'ten geldi, sıkı bir Yann Tiersen hayranı.
İkisi birleşiyor, Cantat-Tiersen ikilisinden geliyor: A ton étoile
http://www.youtube.com/watch?v=Wm8Yvac5Wr8&
Yann Tiersen yaşayan bir müzik efsanesidir benim gözümde. O kadar enstrümanda icracı olarak başarılı olmasının yanunda besteci yanı onu çok öne çıkarır. Her sabah Amelie'nin Valsi ile uyanan bir insan olarak kendisine uzun ömnürler ve üretken yıllar diliyorum...
Yorum Gönder