22 Nisan 2008 Salı
TÜRK FUTBOLU'NUN EFSANE KADROLARI 1/10: BEŞİKTAŞ 1989-92
Yeni bir seriye başlıyoruz. Türk futbolunun efsane kadroları. Başlamadan önce şunu açıklamak lazım. "Efsane" sözcüğünün altında mutlaka şampiyonluklar, kupalar yatmıyor. Burada kelimenin anlamı iz bırakması ve adı geçtiğinde herkesin kadrodaki en azından 6-7 ismi sayabilecek kadar ezberlere geçmiş olması. Bu manada Bursaspor'un Nejat Biyediç'le Inter-toto'yu kovalayan kadrosu da listede yer alacak. Fenerbahçe'nin Veselinoviç'le şampiyon olan kadrosu da.
Ama başlangıç başka bir takımdan.
İstanbul'un Beşiktaş semtinde 80'li yılların sonu 90'lı yılların başında şöyle bir efsane dolaşırdı. İnönü Stadı'nın sol kanadından Alan Walsh isimli Süleyman Seba'nın askerlik arkadaşı olduğu söylenen yaşlıca bir futbolcu topu getirir ve öyle adrese teslim bir orta yaparmış ki, Metin, Ali, Feyyaz üçlüsünden hangisi ceza sahasındaysa hiç hareket etmez, Walsh'ün gönderdiği top onların kafasına çarpıp kaleye girermiş. Beşiktaş bu efsane ve 4-4-2 sisteminin Türkiye'de gelmiş geçmiş en iyi uygulayıcılarından birisi olan takımla Türkiye'de üstüste 3 sene şampiyon oldu. Recep, Kadir, Ulvi, Gökhan efsane geri dörtlüsü, Walsh, Şifo, Mehmet, Rıza, Wilson'dan (daha sonraları Zeki ve zaman zaman sarı fırtına Metin) oluşan orta dörtlü ve değişmeli olarak Metin-Ali-Feyyaz- ikilisinin sürüklediği takım arka arkaya 3 sene Türkiye Ligi'nin tozunu attı. Ancak o takımın en önemli eleştiri alan noktası Avrupa başarısının yokluğuydu. Ancak gözden kaçmaması gerekir ki o senelerde İngiliz sistemi sadece Beşiktaş'ta değil, İngiltere'de de Avrupa'nın 1 numaralı kupa başarısına ulaşamamıştı. 1990-1994 arası (ilk sene Heysel faciasının cezası da dahil) hiç bir İngiliz takımı Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazanamadı. O dönemin Beşiktaş takımının önemli özelliklerinde birisi de Fenerbahçe'ye karşı farklı skorlarla büyük üstünlük kurmasıdır.
O efsane kadronun önemli yabancılarından üçü Beşiktaş'a Bristol City'den 33 yaşında transfer olan, sol kanat oyuncusu Alan Walsh, Everton'dan 31 yaşında transfer olan İskoç Ian Wilson ve Newcastle United'dan 38 yaşında transfer edilen Rob McDonald'dı. Bu üçlüden Walsh Beşiktaş'tan sonra İngiltere'de alt lig takımlarında oynayarak kariyerine nokta koydu ve şu anda oğlu Phil Walsh'un da kadroda olduğu Bristol City'de alt yapı sorumlusu olarak çalışıyor. Ian Wilson ise 3 kez İskoçya'da Peterhead FC takımını çalıştırdıktan sonra şu anda boşta. Rob McDonald ise uzun süresi Hollanda'da geçen kariyeri gibi Hollanda'da teknik direktörlük yaptı ve son olarak İrlanda Ligi takımlarından Sligo Rovers'ın başında idi.
Şampiyonluk üçlemesinin son sezonunda forma giyen Polonya'lı kaleci Jaroslaw Bako şu anda Polonya'da Polonia Warsaw takımında kaleci antrenörü. Yine kadroda olan Polonya'lı Adam Zeyer ise sonradan Gaziantepspor'a transfer olmuştur.
Dönemin unutulmaz ikilisi sayıklayarak konuşan teknik direktör Gordon Milne ve emektar tercümanı Ali Emeç'e de selam olsun.
1989/90
Engin, Recep, Gökhan, Kadir, Ulvi, Rıza, Şenol, Mehmet, Walsh, Halim, Zeki, İsmail, Turan, Saffet, Metin, Ali, Feyyaz
1990/91
Engin, K.Metin, Recep, Gökhan, Ulvi, Hamit, Kadir, Rıza, Mehmet, Şenol, Walsh, Turan, Mutlu, Halim, Wilson, Zeki, Metin, Ali, Feyyaz
1991/92
Bako, Recep, Gökhan, Kadir, Ulvi, Rıza, Hamit, Sergen, Şenol, Zeyer, Zeki, Turan, Halim, K.Metin, Mutlu, Mehmet, Ali, Feyyaz
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
Recep, Kadir, Ulvi, Gökhan efsane geri dörtlüsü...
Bu dörtlüden sonra savunma hattını yalnızca yerli futbolculardan oluşturan hiçbir takım şampiyon olamamıştır.
O dönemki kadro için bir söz söylenir: ''Metin, Ali, Feyyaz oynardı, Rıza, Recep, Kadir de hiç sakatlanmazdı'' denir.Sanatçılar ile hamallar hikayesi, uyum, kolej takımı...
yıllarca Türkiye'de kalıp, türkçe teşekkürler bile demeyen Milne, zannediyorum bir devre arası ayrılmıştı beşiktaş'tan.. fulya'da idmana gelen taraftarlara ilk defa türkçe "beşiktaş ikinci yarı daha iyi olacak" şeklinde birşeyler söylemeye çalışmıştı..
Bu güzel başlangıcın altına acı gerçekleri yazmak istemezdim ama yaşadığımız yerin her anlamda tabular ülkesi olarak kalmaması daha hayırlı olur.
Yazarın bahsini ettiği dönemin Beşiktaş'ı hakemler tarafından inanılmaz kollanmıştır (o yılları yaşamış biri olarak bizzat şahidim).
Anadolu takımlarına karşı son dakika penaltılarıyla, Beşiktaş gol atana kadar uzatılarak kazanılan maçların haddi hesabı yoktur.İtiraz edecek olanla o zamanın maçlarını şöyle bir tarayalım, halep ordaysa arşın burda, kaldı ki olmuş ve araştırılınca ortaya çıkacak gerçekler hakkında kimse temelsiz iddialarda bulunamaz.
İşte tabu olan ''mazlum büyük'', ''şerefli ikinci'' gibi söylemlerin ardında yatan gerçek budur.Bu ülkede ''büyük'' olup da kollanmayan takım olabileceği yalanına inananların gülünçlüğü buradadır.Ayrıca bahsi geçen kadronun o kadar mükemmel olduğuna inananların zaten Avrupa kupaları maçlarında aldığı sonuçlara bakmaları yeterli olacaktır.
''Efsane başkan''ın aynı zamanda Mit mensubu olması ve Alaattin Çakıcı'yı kulübe sokanın da bizzat efsane başkanın kendisi olması konularına değinmiyorum bile.
İşin garip yanı Barcelona sempatizanlığının bile sorgulandığı güzide ülkemizde bu gerçeklere kimsenin değinmemesidir, üzerinden zaman geçti ya; malum ''hafızasız toplum'' dedikleri de böyle bir şey zaten.
Saygılarımla.
Böyle bir yazı dizisine başlanıldığı için mutlu mesut oldum..
düzeltme yapıyorum milne gerektiği için türkçe konuşmazdı yoksa adamın türkçe olarak tercüman hatası düzeltmişliği var...
aşkın hangi takımı tutuyorsun bilmiyorum ama beşiktaş gibi şerefiyle şampiyon olan takım yoktur bu ülkede ondanmı fener ve galatasaraya 5 tane 4 tane gol atıyorduk
Yorum Gönder