7 Mayıs 2008 Çarşamba
TÜRK SİNEMA KÜLTÜRÜ
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim en iyisi. Bugünkü gazetelerden.
Aysun Kayacı, “Maceralı ve Cazibeli Yol” filmiyle sinemaya adım atıyor. Ancak Kayacı, otostop çeken bir kızı canlandıracağı filmde sevişme sahneleri olduğunu öğrenince bu bölümlerin senaryodan çıkarılmasını istedi
Filmin başrolündeki bayana, oyunculuk yeteneğine girmeyeceğim o başka konu. Filmin adı ve konusu. Çok afedersiniz ama film "bastırılmış cinselliğini boşaltmak isteyen Türk gençliği, baldır bacak şovuna hazır olun, sizi güçlü senaryolar veya oyunculuk kabiliyeti gibi kafa yorucu şeylerle sıkmayacağız, direk pantolonuzun düğmelerini çözün" demiyor mu? Neden lafı döndürüp dolandırıyorlar ki. Direk filmi Topkapı Sur sinermasında oynatsınlar Olsun bitsin.
Zamanında yanılmıyorsam ünlü sinema eleştirmeni Roger Ebert "Pearl Harbour" rezaletini gördükten sonra "Titanic için daha ne kadar bedel ödeyeceğiz" demişti. Buradaki vurgusu Titanic'in o zaman için tanınmayan oyuncular, görkemli görsel efektler ve ana konudan bağımsız bir aşk hikayesi temalı bir filmin 11 Oscar almasından sonra, bunu kopyalan ama Titanic'in başarısının yanına bile yaklaşamayan film müsveddeleri üzerineydi.
Türk sinemasının 2-3 yılda bir yaptığı "iyi film" diyebileceğimiz filmlerin bedelini ödemesi ne kadar sürecek peki. Son 10 yılda Türk sinemasında sizi tokatlayan kaç film hatırlıyoruz. Bir başyapıt olmasa da son yıllarda gördüğümüz eli yüzü düzgün ender filmlerden olan "Babam ve Oğlum" gösterimde iken aynı anda Maskeli Beşler ve Hababam Sınıfı'nın adını hatırlamadığım devam müsveddelerinden birisi oynuyordu. Sayalım Masumiyet, 9, Yumurta, Uzak, Kasaba, Mayıs Sıkıntısı, Babam ve Oğlum (Fatih Akın ve Ferzan Özpetek'i Türk sineması sayamıyorum) ve sayamadığım bir kaç film daha. Peki bizi sinemaya gittiğimize tövbe ettiren filmleri saysak. Ben ilk dakikada aklıma gelenleri sayıyorum. Maskeli Beşler serisi, 5. sınıf Hababam Sınıfı devam filmleri, Çılgın Dershaneler, Asmalı Konak, Döngel Kârhanesi, Hasan Karacadağ uçmuşlukları, Kahpe Bizans, Okul, Kutsal Damacana, Asansör, Sinan Çetin filmleri, Şans Kapıyı Kırınca, Keloğlan Kara Prens, Dünyayı Kurtaran Adam'ın Oğlu, Kurtlar Vadisi Irak....ben bu kadar saydım siz de katarsınız. Bunların yanında bir de ortalama sayılabilecek Hokkabaz, Gönül Yarası, Vizontele serisi gibi filmler var. Ama sorun belirttiğimiz gibi her eli yüzgün filmimizin başına 5 tane film makarası israfı film çekilmesi.
Sinema sektöründe en sevmediğim aktörler olan (hele Türk sinemasında) para gözlü yapımcıların bir numaralı savunması şu: Bu tür filmler Ameirkan sinemasında da yapılıyor. İyi de arkadaş o Amerika senede 10 tane romantik komedi, 5 tane içi boş komedi, 3 tane rezil gerilim filmi yapıyorsa 10 tane çok güçlü dram, 10 tane kaliteli bağımsız film, 2-3 tane iyi çok iyi gerilim, 1-2 tane de güçlü komedi çıkartıyor. Üstelik bu sistem Amerika'nın sinema kültürü olarak yıllardır oturmuş durumda. Senin böyle bir maddi gücün de yok, oturmuş bir sinema kültürün de yok. Uzakdoğulular anime, gerilim ve kara film türlerinde uzmanlaştılar. Fransız sineması güçlü dramlar üzerinden gider. Son dönemde parlayan Latin Amerika sineması belgesel tatlı dramalar ve gerilim filmleriyle ön plana çıktı. Bizim neyimiz var?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
buu
Sinemamizin yurudugu yol ikiye ayrilmis durumda aslinda. Yurdumun bugünündeki bölünme sinemamizda da mevcut, gobegini kasiyan adamin filmleri ve daha cok sanat kaygisi tasiyan kisilerin filmeleri olarak. Gora, Recep İvedik, Kutsal Damacana vb filmlerle olusturulan bir izleyici kitlesi var, bu kitle de aslinda geneli ifade ediyor.
Fatih Akin ve Ferzan Özpetek konusunda yazara katiliyorum fakat Fatih Akin'in uzerinde kesinlikle durulmali. Eski Türk filmlerinin yeniden cekilmeleri konusunda istekli oldugunu ve hatta "Susuz Yaz" filminde epey yol katettiklerini okumustum. Yilmaz Güney filmlerine de girisilirse cok basarili olabilecegini dusunuyorum ben sahsen..
Nuri Bilge Ceylan hakkindaki fikrim "overrated" bir yonetmen oldugudur. minimalist tarzini biraz biraz diger yonetmenlere de bulastirmaya baslarsa vay halimize. Gelecek yillarda cok iyi bir yonetmen olabilir fakat erkenden abartilmaya baslandi. Bütün bunlara ragmen takdir edilecek bir yani var ki piyasanin yonlendirdigi biri degil, kafasinin yonlendirdigi biri..
Topkapı Sur'da tadilat var, bomba gibi geri dönüyorlarmış. :)
Gönül Yarası dışında söylediklerine bende kayılıyorum.Şener Şen ve Meltem Cumbul olduğu için midir bilinmez ama ben çok sevmiştim o filmi.
Senin söylediklerine ek olarak Nurgül Yeşilçayın bir filmi vardı eğreti gelin diye hiç beğenmemiştim.
Salkım Hanım'ın Taneleri, son 10 sene içinde midir bilmem ama bu ülkenin geçmişini anlatan üstelik objektif bir şekilde anlatan hikayeleri izlemeye ihtiyacımız var.
AB..
Gerçekten ülkemizin yakın tarihini ele alan objektif bir film yapılırsa mükemmel olur
Yorum Gönder