10 Ocak 2011 Pazartesi

EN İYİ 10 GERİ DÖNÜŞ



Aslında bu listeyi ne zamandır yapmayı düşünüyordum ama bir kaç spor dalını araştırmak gerekiyordu. Aşağıdaki listede hem takım hem de birey olarak "tamam artık her şey bitti" denilen anlarda bu sözü söyleyenlere tokat gibi bir cevap veren isimler var. Yani bir tür "It ain't over, til it's over" hadiseleri. Tabi listeye genelde alakalı olduğumuz sporları koyduk. Dolayısıyla bildiğiniz gülle, cirit, Nascar yarışları, NFL gibi şahsen çok alakadar olmadığımız sporlardaki dönüşler varsa yorum kısmına bırakabilirsiniz ki NFL liginde ve Super Bowl serisinde mutlaka bunun örnekleri vardır. Ağırlık futbolda. Yalnız "3-0'dan 4-3'lük Fenerbahçe-Galatasaray maçı nerede?" demeyin, o bizim ünlü geri dönüşümüz, pek evrensel değil doğal olarak, ha tabi bu değerini azaltmıyor.

1-Barcelona - Atletico Madrid 5-4 (1997): Daha önce teknik direktör hamlelerinde bu maçı ele almıştık aslında. Bobby Robson'ın Nou Camp'te 2-2'nin rövanşında Milinko Pantic'in üç golüyle 3-0 mağlup duruma düşünce Blanc ve Popescu’yu kenara alarak sahaya Hristo Stoitchkov ve Juan Antonio Pizzi’yi yolladığı ve 5-4 kazandığı efsane Kral Kupası çeyrek final maçı. Efsane Katalan spiker Joaquim Maria Puyal videosunu tekrar koymak lazım.



2-Steffi Graf (1993): Bu Wimbledon finalini kimsenin unutması mümkün değildir. Çek tenisçi Jana Novotna ilk setini 7-6 kaybettiği maçta ikinci sette Graf'ı 6-1'le geçmiş final setinde de 4-1 ve altıncı oyunda da 40-15 önde iken ve servis atıyorken ilahi bir mucize olmazsa kariyerinin ilk Wimbledon şampiyonluğuna uzanacaktı. Ama o ilahi mucize oldu. Graf 40-15'ten gelerek servis kırdı ve oyunu aldı. Daha sonra da arka arkaya 4 oyun daha kazanarak seti 6-4 maçı da 2-1 kazanarak geri dönüş konusunda tenis tarihinin en büyüğünü spor tarihinin de en büyüklerinden birini gerçekleştirdi. Akıllarda da Novotna'nın kent düşesinin omuzunda döktüğü göz yaşları kaldı.

3-Lance Armstrong (1999-2005): 1996 yılında Amerikalı bisikletçi vasiyetini ve 25 yıllık kısa hayatında geride bırakacaklarını düşünüyordu büyük bir ihtimalle. Testis kanserinin ağırlıkta olduğu bir dolu hastalıkla uğraşıyordu ve kanser beyni ile akciğerlerine de sıçramıştı. Bir dolu ameliyat ve yoğun bir kemoterapi geçirdi Armstrong. Hastalığını atlatabilmesi bile büyük bir mucize olacakken o bunu başardı ama üzerine 7 yıl üstüste dünyanın en zorlu bisiklet yarışı olan Fransa Bisiklet Turu'nu (Tour de France) kazandı. Armstrong sadece sportif başarının değil, insanoğlunun yaşama sırtını döndüğü en umutsuz anında bile her şeyi geri döndürebileceğinin bir kanıtı.



4-Eric Cantona: Bir futbolcu için futboldan men cezası ne kadar olabilir. 3 maç, 2 ay, 3 ay....Eric Cantona Ocak 1995'te Crystal Palace taraftarına attığı uçan tekme nedeni ile tam 8 ay futboldan men ve 10.000 pound para cezası aldı. 120 saat de kamu hizmeti görme cezası. Premier Lig'in CEO'su Graham Kelly bu hareketi "futbolun kara lekesi" olarak tanımladı. Kendi kulübü ona 2 haftalık maaşını almama cezası verdi. Fransa Milli Takımı kaptanlığından alındı. Zaten vukuatları kabarık olan Fransız'ın İngiltere belki de futbol kariyerinin bittiğine kesin gözü ile bakılıyordu. Sonuç: Alex Ferguson'un ısrarlı desteği ile Talisman futbola Kasım ayında döndü. Çıktığı ilk maçta 1 asist, 1 gol atarak. 9 hafta üstüste gol attı, takımının 12 puan geriden gelerek Newcastle United'ın önünde şampiyon olmasını sağladı, FA Cup finalinde Liverpool'a attığı son dakika golüyle bu kupayı kaldıran ilk yabancı kaptan oldu ve takımının Premier Lig tarihinde 2 kere duble yapan ilk takım olmasını sağladı...Daha ne olsun.Bu yüzden o "King Eric".

5-Liverpool-Milan 3-3 (2005): İstanbul Olimpiyat Stadı'ndaki ilk yarı bittiğinde tribünlerde You'll Never Walk Alone'u söyleyen ve ikinci yarı tünelden çıkıp onları coşturan Steven Gerrard dışında kaç insan Liverpool'ın Milan karşısındaki 3-0'lık malubiyeti döndüreceğine inanıyordu? Ama kaptanın vurduğu kafa Şampiyonlar Ligi tarihinin en muhteşem finallerinden birini ortaya çıkardı. Liverpool 6 dakikada 3 gol atarak 3-3'e getirdiği maçı penaltılarla 3-2 kazanarak Boğaz'ın keyfini çıkardı.



6-Goran Ivanisevic (2001): Hırvat tenisçinin ömrü boyunca bir tek hayali vardı. 2 kere üstüste Pete Sampras'a kaybettiği Wimbledon'ı bir gün kazanmak. Ama 90'ların sonunda artık bunun olmayacağına ikna olmuştu hatta "o kadar çok ikinciliğim var ki sanırım bir kafe açmamın zamanı geldi" diyordu. 2001 yılında emekliliğin eşiğindeydi. Normalde Wimbledon'a katılmaması gerekiyordu çünkü ATP sıralamasında ilk 100'ün dışındaydı. "wild card"la turnuvaya dahil ettiler onu. Bir nevi vefa borcu ile. Ivanisevic turları bir bir geçti. Yarı finalde İngilizlerin şampiyonluk umudu Tim Henman'a 2-1 geride iken (son seti 6-0 kaybetmişken), ilahlar bu sefer ona yardım etti. Yağmur nedeni ile maça ara verildi. Tekrar geri dönüldüğünde Henman'ın konsantrasyonu bozulmuş, Ivanisevic ise yenilenmişti hem o maçı hem de finaldeki enfes Patrick Rafter mücadelesini 3-2 kazanarak milli kahraman haline geldi ve wild card'la bir Grand Slam'a katılıp şampiyon olan ilk tenisçi oldu.

7-Manchester United - Bayern Munich 2-1 (1999): Anlatmaya gerek var mı? Blogda bir çok kez değindik. Bu maçın 90. dakikası dolduğunda mutfağa içecek almaya ya da tuvalete gidenler döndüklerinde dünya futbol tarihinin değiştiğine tanık oldular. Çünkü uzatmalara 1-0 mağlup giren Kırmızı Şeytanlar maçı 2 dakika içinde 2-1' getirerek tarihi yeniden yazmıştı. Bu maçla ilgili en önemli anektod şudur. Durum Teddy Sheringham'ın golü ile 1-1'e geldiğinde Sir Alex Ferguson'un o zamanki yardımcısı Steve McClaren takımın doğal olarak hücuma dönük oynadığını hatırlatarak Ferguson'a "uzatmaları da düşünerek 4-4-2'ye dönmeliyiz" der. Fergie'den cevap gelir. "Stop, something's happening out there"....Gerçekten de birşeyler olur.

8-Niki Lauda (1977): 1976 yılı Formula 1 sezonundaki Nurburgring yarışında sürücüler klasmanında önde giden, 1 sene öncenin Formula 1 şampiyonu,Niki Lauda Ferrari'si ile bariyerlere bindirdiğinde çıkan görüntüden sonra o adamın bırakın tekrar yarışabilmeyi, o alev yığınından sağ çıkabilmesi bile mucize sayılıyordu. Tüm yangın boyunca Lauda arabada idi. Vücudunun bir çok yeri yandı, uzun süre sonra alevlerin arasndan çekip alındığında komaya girdi ve yaşamından umut kesilmişti. Ama 2 ay sonra vücudunda kalıcı yanık izleriyle pistlere döndü. O sene şampiyonluğu 1 puanla kaçırdı, izleyen sene ise şampiyon oldu. Avusturyalı sürücü böylece Formula 1 tarihinin en büyük geri dönüşünü gerçekleştirmiş oldu. Görüntüleri izleyince bırakın şampiyon olmayı, Lauda'nın o sürücü kabininin içine bir daha oturmaya cesaret edebilmesine bile inanamıyorsunuz.

9-Houston Rockets-San Antonio Spurs (2004): Buna Houston'ın değil de Tracy Mc Grady'nin dönüşü demek lazım. Bir basketbol oyuncusu 33 saniye içinde (hele maçın son 33 saniyeis ise) kaç sayı atabilir. 3? 4 ? 5? 9?...Mc Grady tam 13 sayı attı 9 Aralık 2004 tarihinde. Bu 13 sayının 12'si ardarda atılan 4 tane 3 sayılık basketti. Peki son 1 dakikaya 10 sayı farkla mağlup girseniz maçı kazanma umudunuz ne kadar olur? Normal sezonda oynanan bu maçın son 1 dakikasına girildiğinde San Antonio 74-64 önde idi. Derken kısa sürede 2 top çalma ile gelen basketlerle durum 74-68 oldu. San Antonio koçu Greg Popovich başına bir felaket geleceğini tahmin etmiş gibi kenarda oyuncularına çok sinirliydi. Hatta 76-68 iken kenara aldığı Ginobili'ye çektiği fırça unutulmazdır. 30 saniye kala durum 78-71 oldu. 15 saniye kala 80-75. Daha sonra maç bitimine kadar 2 üçlük daha atan Mc Grady NBA tarihindeki inanılması en güç mucizeye imza attı. 81-80 Houston galibiyeti.Bu performansı muhteşem kılan söz konusu üçlüklerin Tim Duncan ve Bruce Bowen gibi NBA'in en iyi savunmacılarının üzerinden atılmış olmasıdır.



10-Los Angeles Lakers-Dallas Mavericks (2002): 6 Aralık 2002 tarihinde Dallas Mavericks'li oyuncular 12 yıldır Staples Center'da Lakers'ı mağlup edememe zincirini kırmak üzereydi, zira son çeyreğe 88-61 önde girmişlerdi. Kobe Bryant 4. çeyreğe kadar sadece 6 sayı atmıştı. Phil Jackson ve Kobe Bryant'ı pek sevmediğimden gece yarısı yayınlanan maçın son çeyreğini keyifle izlemek için biramı açıp yatağa uzandım. Uzanmaz olaydım. 44 sayı attı Lakers o çeyrekte. Rakibine sadece 17 sayı attırdı. Kobe bu 44 sayının 21'ine imza koydu. 105-103 kazandı Lakers, kendi tarihlerinin en büyük geri dönüşünü gerçekleştirdiler, NBA tarihinin de en iyi ikinci son çeyrek geri dönüşünü (rekor Milwaukee'nin Atlanta karşısında 28 sayıdan geri dönmesi) gerçekleştirdi. O geri dönüşün videosu ise burada.

24 yorum:

Adsız dedi ki...

alex zanardiyi de unutmamak lazım. o feci yarıştan sonra touring yarışlarına katılıp birincilikler kazandı.

turhanatakan dedi ki...

1999 fransa açıkta andre agassinin geri dönüşü kanımca izlediğim tenis maçlarında -maçın önemi de düşünülürse- yaşanan en sağlam dönüştür. ilk iki seti ukraynalı andrei medvedeve karşı 6-1 ve 6-2 kaybeden agassi, sallamış olmayayım da 3. sete de iyi başlamamışken maçı 3-2 aldıydı. ilginçtir aynı sene bayanlarda da şimdiki eşi steffi graf martina hingisi unutulmaz -daha çok hingisin yaptıklarıyla- bir maç sonunda yenerek şampiyon olduydu.

bir de yaklaşık aynı yıllarda montpellier-? bir maç vardı fransa liginde, 4-0dan 5-4e. o açın da hakkını vermek lazım. sanırım montpellier yenilmişti ve ilginç rakibi hatırlamıyorum (marseille falan olabilir).

turhanatakan dedi ki...

şimdi araşturdım 99daki şampiyonlukların kutlamasında çıkmaya başlamış grafla agassi:)

burdan da 90lardaki favori oyuncum olan agassiye selamlarımı yolluyorum.

Adsız dedi ki...

reggie miller'ın playofflarda, 11 saniyede attığı 8 sayı da efsanelerdendir..

http://sports.espn.go.com/espn/espn25/story?page=moments/90

turhanatakan dedi ki...

demek ki 4-0'dan kaybeden daha rahat hatırlanıyormuş:)

bahsettiğim maç 22.08.1998 tarihinde oynanan marseille-montpellier maçıymış. montpellier adına goller ibrahima bakayoko (15, 33), laurent robert (19), sauzee (23)'den gelirken ikinci yarıda açılan ev sahibi marseille bu müthiş maçı florian maurice (62), dugarry (64, 71), roy (85) ve laurent blanc (uzatmalardaymış penaltıdan) ile kazanmış.

kaynağım beni yanıltmıyorsa bu maç robert pires'nin de metz'den gelip ilk kez marseille seyircisi önüne çıktığı maçmış.

medgallis dedi ki...

literatüre 'üç sıfırdan dört-üç diyalektiğine giriş' kavramını hediye etmiş bir maç yerellik iddiasıyla sıralamaya alınmıyor ise kültürel değerlerden boşandırılmış tek tip bir dünya hiç ummadığımız kadar yakındır.
bu yazıyı uzun zaman önce okuduğumda derin bir nefes alıp kendi kendime 'olum!bu topa girmeye hiç gerek yok.blog adamın istediği gibi takılır.' demiş susmuştum.
devam eden olimpiyatların en büyük geriye dönüşünü yorum başlığı altında zeyl kaydıyla not düşmeye karar verince,yerel olana haksızlık yapanın dünyası yavaşça siyah beyaza evrilir demek istedim.
.....
maçı izlemeye başladığımda durum iki sıfır çin lehineydi.ve setleri açık farkla kazanmışlardı.üçüncü set ise on beş on bir yine çin lehine idi.izlemeye başladığımda bunun kırılma noktası olacağını düşünmedim elbet.kübalı iki numaralı voleybolcu santos üst üste tam sekiz sayı kazandırdı takımına.ilk önce o seti ardından geriye kalan setleri kazandılar.

Hüseyin Güven dedi ki...

Madem NBA tarihinin rekor dönüşü Milwaukee'nin Atlanta karşısında 28 sayıdan gelişi, listede neden o maç yok da Lakers-Dallas maçı var?

Flying Dutchman dedi ki...

biz öyle istedik çünkü

Adsız dedi ki...

türkiyenin euro 2008'deki hırvatistan maçı comebacki gelmiş geçmiş en iyi comebacktir bana göre. ayrıca yine turnuvada çek cumhuriyeti maçı da var. zaten turnuvada adımız "comeback kings"e çıkmışken en azından hırvatistan maçı olmalıydı listede

Flying Dutchman dedi ki...

ona comebackten çok instant replay olmadı reply denir :)

bence o turnuvadan illa bir maç seçilecekse çek cum. maçı seçilmeli

bonedriven dedi ki...

NHL, NFL ve MLB için ben yardımcı olayim:

michael vick bu seneki performansıyla mansiyon alabilir bu listede. kariyerinin zirvesinde 18 ay hapis yatıp, 30 yaşında kendini baştan yaratıp tekrar elit bir quarterback haline gelmesi hakikaten büyük bir azim ürünü.

New York Giants'ın 2008 Super Bowl'un da yenilgisiz Patriots'ı arada bir kaç imkansız pasın da olduğu son dakika drive'ında bulduğu TD ile devirmesi de efsanedir.

NHL'de 2010 playofflarında philadelphia flyers'ın boston bruins'i 3-0 geriye düştüğü seride 4-3 galip gelerek konferans finaline yükselmesi var. dahası gene 2010'da montreal de 8. sıradan play off a girip, 1. sıradaki washington'ı 3-1 geri düştüğü seride 4-3 yenmesi, bir sonraki turda da 2. sıradaki pittsburgh'u (nhl playofflarında her raundda takımlar tekrar eşleşir) 3-2'den gelip gene 4-3 devirmesi. şimdi bakıyorum da 2010 NHL play off ları hakikaten unutulmazdı.

ancak bence en efsane comeback 2004 MLB play off larında Boston Red Sox'ın NY Yankees karşısında 3-0 geriden gelip seriyi 4-3 kazanmasıdır. Boston 4. maçın son inninginde 1-0 mağlupken sayı yaparak maçı uzatma inninglerine götürüp orada 2-1 kazanmıştı. sonrası efsane. üstelik Boston, Yankees'i yendikten sonra finale yükselip 88 yıllık şampiyonluk hasretini noktalamıştı.

AbSurDMaN dedi ki...

Ivanisevic de final oyununda Rafter'a yenilmek için elinden geleni yapmış resmen. Gerçi o an adam içinde neler yaşıyor tabi normal karşılamak lazım.

CaRtMaNtR dedi ki...

lakers - spurs arasındaki playoff maçında derek fisher'ın 0.4 saniye kala attığı basketle kazandıkları maçta belki bir comeback sayılabilir. çünkü bu basetin öncesinde tim duncan lakers potasına imkansız bir sayı bırakarak takımını galbiyete taşımış gibi görünüyordu.

Adsız dedi ki...

aynı yazıyı blogun at yarışı yazar Canarino'dan at yarışı ekseninde de bekliyoruz.Ayrıca boksta Vitali Kilitschko'nun dönüşü bu listede olmalıydı ve bence Vitali kardeşi Wladimir'den ve Lennox Lewis'ten daha iyi bir boksördür.

Havenless dedi ki...

5 Yıllık çalışma kampı cezasından sonra, Torpedeo Moskova'ya döndüğü yıl şampiyonluk yaşayan Edurad Streltsov'un hikayesi de sağlam geri dönüşlerden biridir.

Adsız dedi ki...

Werder Bremen - Anderlect:5-3 (0-3'den). Sampiyonlar Ligi'nin ilk sezonlarindan biri olmasi nedenyile belki de hep aklimda. Sene 93'du sanirim.
Bu da link:
http://www.youtube.com/watch?v=lewB2yyoBPI

Eminim bircok Turk basketbolsever icin de 2006 Basketbol Sampiyonasi'ndaki Litvanya maci da unutulmazdir.

cagliari42 dedi ki...

evrensel olmasalar da, futbol dilencilerinin yabancı olmadığını düşündüğüm yakın tarihli 2 adet comeback. ikisi de britanya'dan.

http://img17.imageshack.us/img17/2117/livescore1.jpg
http://img15.imageshack.us/img15/3493/livescore2i.jpg

ali'e dedi ki...

Lance Armstrong'un hikayesi bu listedekilerden farklı bir kategoride olmalı bence. O hikayenin rakibi "Yüzüklerin Efendisi-Kralın Dönüşü" olabilir. Bir de Ivanisevic'in hikayesine büyük ölçüde benzeyen Danimarka'nın 92 Avrupa şampiyonluğu hikayesi de bu listede yer alabilirdi.

joeyknish dedi ki...

Kupa töreni için sahaya inmemiz gerekiyordu ve stadın büyüklüğü nedeniyle bulunduğumuz yerden sahaya inmemiz uzun süre alacağı için maçın bitimine yakın, koltuklarımızdan kalktık, tribünden arka tarafa geçtik.
Asansöre bindiğimizde Lennart, Bayern Münih'in kupayı haketiğini söylüyordu...
Asansörden indik, çıkış tüneline doğru yürürken herkesin suratında bir şaşkınlık ifadesi vardı..
Sahayı gördüğüm ilk anda Bayern'li bir oyuncunun, yere çökmüş, başını ellerinin arasına almış bir halde durduğunu gördüm.. Ne olduğunu anlamaya çalışırken skorborda baktığımda 2-1 yazıyordu.
Biz, Lennart ile kupayı Bayern Münih'e vermek için yerimizden kalkıp sahaya indiğimiz o süre zarfında Manchester 2 gol atmış; ben ve Lennart Şampiyonlar Ligi tarihinin belki de en unutulmaz anını statta olmamıza rağmen görememiştik..
Şenes Erzik...Uefa Asbaşkanı..

Adsız dedi ki...

arkadaşlar bu geri dönüşler konusunda trt de spiker bir olay anlatmıştı. kimlerle oynanmış ne zaman oynanmış hatırlamıyorum ama hala aklımdan çıkmadı. ilk 2 seti kaybeden, 3. sette 5-0 geride olan ve oyun puanında 40-0 geride olan bir oyuncunun maçı çevirdiğinden bahsedilirdi sürekli. o zamanlar bu olay beni çok etkilemişti ve beynimin bir köşesine kazınmış. ama şimdi düşününce diyorum ki geride olan adam bu kadar avans yeter demiş :))

mucho dedi ki...

Bir geri dönüş de ben yazayım bari...

NBA 2005-2006 sezonunda Dallas Ligde fırtına gibi eser.Normal sezonun son maçlarına gelindiğinde Golden State'in playoff umutları adeta bitmiş vaziyettedir. Fakat oynadıkları son 17 maçta 16 galibiyet alarak sıralamada 9 sıraya kadar çıkarlar ve ligin bitmesine 1 maç kalmıştır. Rakip sene içinde -anlaşılmaz şekilde- 3 kere yendikleri Lig Lideri dallastır. Dallas maçını kazanırlar ve plaofflarda tekrar dallas ile eşleşirler. NBA tarihinde 7 maçlı serilere geçildiğinden beri ilk defa 8. sıradaki bir takım lig liderini plaoff dışına iter. Şampiyonluğun en büyük adayı elenmiştir. Golden State çoooooooooooooooook gerilerden gelerek müthiş bir dönüş göstermiştir. Dallas serisiyle birlikte (yanlış hatırlamıyorsam) son 24 maçta 21 galibiyet almışlardı.

felix mourinho dedi ki...

goran ivanisevic, tim henman'ı yanılmıyorsam 3 günde yendi ki, ilk yağmur ertelemesi adeta ona çölde bir vaha olmuştu. yağmur sayesinde henman'ı belki de, belki de kısmı fazla aslında, geçmişti. o yıllardır hayali kurulan wimbledon'da ingiliz şampiyon hayalini o yağmur mahvetmişti.

patrick rafter mücadelesi ise tam bir sinir harbi oldu. son sette tie-break olmadığı için 2 fark gerekiyordu. ikisi de servis kıramıyordu çünkü ikisi de muhteşem servisler kullanıyordu. özellikle ivanisevic'in servisleri onu finale çıkartmıştı zaten. rafter ise yorgunluktan ve baskıdan bir sette buna karşılık veremeyince ivanisevic maç setini oynadı ve maç setinde de sayıyı kazandığı topu inatla top toplayan çocuklardan istedi her seferinde. rafter'ın topu filede kalınca hemen seviniyor ve fileye koşup o topu alıyordu ve çocuklarda sadece hakeme bakıyordu verelim mi diye. çünkü ivanisevic servislerin içeride olup olmaması yüzünden yüzünden hakemlerle finalde bir kaç kez tartışmıştı ve çocuklar bile tedirgindi ama kazanınca kendinden geçti tabii.

ama steffi graf denince akıllara gelen maç 1 tanedir. martina hingis ile yaptığı 99'daki roland garros finali. ilk seti 6-1 kazanan, 2.sette 2-0 önde olan hingis bir topa itiraz için rakip sahaya geçer ve o anda her şey değişir. steffi graf ve tenis kortlarında asla ve asla görülmeyecek bir taraftar tepkisi eşliğinde muhteşem bir geri dönüş olur...

ecank dedi ki...

Lance Edward Armstrong, (d.18 Eylül 1971), ABD'li eski yol bisikleti yarışçısı. Bisiklet sporunun en önemli organizasyonu olan prestijli Fransa Bisiklet Turu'nu, 1999-2005 yılları arasında aralıksız 7 kez kazanarak gelmiş geçmiş en büyük bisikletçilerden biri olarak kabul görmüştür. Ancak daha sonra, doping yaptığı suçlamasıyla ABD Anti-Doping Ajansı tarafından 2012 yılında, 1 Ağustos 1998'den bu yana elde ettiği bütün başarılarla, 1999 ile 2005 yılları arasındaki 7 Fransa Bisiklet Turu şampiyonluğu elinden alınmış ve ömür boyu spordan men cezası almıştır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Lance_Armstrong

Flying Dutchman dedi ki...

tabii bu yazi bu doping hadisesinden ince yazildigi icin Armstrong'un listede yer almasi normal