24 Temmuz 2008 Perşembe

AİDİYET






















Emre Belözoğlu dün Fenerbahçe ile 4 yıllık anlaşma imzaladı. Başkan Aziz Yıldırım'ın yanında. İmza töreninde ve daha sonra basına poz verirken surat ifadesine dikkat ettiniz mi? Bir şeyler eksikti yüzünde, daha doğrusu yüzünde garip bir ifade vardı. Daha imzayı attığı anda kafasında bir sürü şey geçiyordu. Aklından geçen şey şuydu, eğer bu transferi Fenerbahçe kulübüne olan gönül bağıyla yaptımsa Galatasaray dönemi ne olacak, yok eğer para için yaptığımı söylersem de kendimi daha fazla ateşte atmaktan nasıl kurtarırım. İki ezeli rakip arasında yolculuk eden yerli oyuncuların sorunu onda da vardı. Emre Fenerbahçe'de oynarken hangi motivasyon ile oynayacak. Renklere olan aşkı, camiaya olan sevgisi, Aziz Yıldırım'a olan saygısı, Fenerbahçe taraftarına duyduğu hayranlık....Bunların hiçbirisi Emre'de yok. Elvir Balic'te olmadığı gibi, Fatih Akyel'de olmadığı gibi. Çünkü her biri geçmişlerini, güvenilirliklerini, futbolun ruhuna olan inançlarıyla ilgili her türlü inandırıcılıklarını yitirmişlerdi. Emre'ye de olan buydu.

İki ezeli rakip arasına giden futbolcuları hiç sevmemişimdir öteden beri. Yabancı oyuncular bu konuda ayrı tutulmalı tabi (Elvir Balic'i sizi bilmem ama pek yabancı sayamıyorum). Onlar bir anlamda ne kadar uzun süre hizmet etseler de o ülkenin kendi dinamiklerine tam olarak kendilerini adapte edemiyorlar. Peter Schmeichel'ın yıllarca Manchester şehrinin kırmızı tarafıyla almadık kupa bırakmadıktan sonra mavi tarafa geçmesini yadırgamıştık ama Danimarkalı'ya çok fazla kızamadık. Bu anlamda Stepan Tomas da çok fazla yadırganmadı belki de. Ama türk oyuncuların nasıl bir motivasyonla kendilerini bu maceraya attıklarından emin değilim. Öyle ya hemen hepsi bunun para için yapılmış transferler olmadığını ileri sürüp duruyorlar. Zaten bunu itiraf eden de çok az adam var dünyada. İskoç Garry O'Connor 2 sene önce Hibernian'dan Locomotiv Moskova'ya transfer olduğunda tek sebebin henüz 23 yaşında olmasına rağmen ailesinin geleceğini garantiye alacak fazlalıktaki para olduğunu söylemişti. Tomas Radzisnki 2001 yılında Anderlecht'ten Everton'a geldiğinde geliş sebebinin Anderlecht'te kazandığı paranın 3 katı fazlasını içeren bir teklif olduğunu belirterek, "Everton büyük bir kulüp değil, Avrupa kupalarında yoklar ama işin içinde maddi unsurlar var" demişti. Peki bizde durum ne? Takımların ortalama 40 maç yaptıkları 2 ligde 7 sene oynadı Emre ve toplam çıktığı maç sayısı 150'yi geçmedi. Yani neredeyse iki maçta bir kadroda yoktu Emre. Sürekli sakatlık gerekçeleriyle. Böyle bir haldeyken ona yıllık 3,5 milyon veren bir kulübe koşarak geldi tabi. Ama dün basın toplantısında profesyonellikten, camiaya yararlı olmaktan konuşuldu yine. Aynen Elvir Balic'te olduğu gibi.....O Galatasaray'da ne kadar başarılı olduysa Emre'nin de Fenerbahçe'de o kadar başarılı olmasını bekliyorum. Çünkü onu harekete geçirecek hiçbir motivasyonu yok. Evet bu iş profesyonellik içeriyor. Ama çok değil 5-6 sene önce tribünlerinin önüne gidip ağız dolusu küfürler ettiğin taraftara bu sefer gol sevinci ile koşacak kadar değil. Türkiye'den ayrılırken mevcut kulübünden kaçarcasına uzaklaşan, sonraki kariyeri istikrarsızlıklarla dolu olan samimiyetsiz bir adamı transfer etti Fenerbahçe. Böylece yurt dışına gidip başarılı olamayınca soluğu tekrar içeride alanların listesine bir yenisi daha eklendi. Kusura bakmayın ama amatörlüğü geçtim o ruhu öldürdük ama böyle profesyonellik de olmaz.

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Adnan Polat`in agzina sakiz yaptigi `Emre`yi getiricem` lafini sarfederken kimseler cikipta `Emre devamli sakat` diyen olmadi (Sozum gercekten meclisten disari). Ayrica bu kufur mevzu hep oldu, sonra bagirlara basildi, bunu herkes yapti. Cok yakin bir ornek Haim Revivo Yahudi deyip denmedik laf birakilmadi, ardindan Nobre elle attigi gol sonrasi ne futbolculugu kaldi ne bisey, lisansi iptali istenip kapi disari edilmesi istendi.. ama sonuc, malumunuz!

Fikret

Adsız dedi ki...

Bu kadar güzel anlatılır bir olay...
Bravo hollandalı...


P.S: Aynen alınanzi siteye konulanzi (:

ShadoW dedi ki...

motivasyon olayına taktım ben. velev ki emre başarılı oldu, iyi futbol oynadı, fb'ye maç kazandırdı. bunu neye bağlayacağız o zaman? eğer motivasyon dediğimiz şeyi sağlayan öncelikli olarak oynadığınız takım ve takımın dinamikleriyse (taraftar,rekabet vs) ilginç. Çünkü insanın kendisini motive etmesi için çok fazla yol var. Hele ki emre gibi her fırsatta eleştirilen -haklı olarak- bir futbolcu için. Kendini tekrar kanıtlamak isteyecektir ve bunu newcastle'da yapması oldukça zordu. Şimdi nispeten daha kolay bir ortama geldi. Hakemlere istediği gibi bağarabilecek, küfredebilecek, rakip oyunculara istediği gibi dalabilecek, vurup kırabilecek kısacası. Emre gibi karakter yönünden zayıflıklar gösteren bir oyuncunun motive olmak için bir nokta ararken sıkıntı çekeceğini sanmıyorum. Bir gün gazetecinin birine sinirlenir, golü atar kolunu çıkartır. Ertesi gün asist yapar bacağını çıkartır. Ve o, fenerbahçe forması sırtında olduğu müddetçe yem edilmez. Hele ki kendisine 3.5mio€ bağlanmışken.

son: Lanet olsun içimdeki bu € sevgisine.(emrenin imza atarkenki ruh hali)

ShadoW dedi ki...

ak bu kime ne kazandırır ki? şayet hollandalı'nın tüm tahminleri doğru çıkarsa ne olacak? boşa heyecan yapmaya gerek yok bence. emre türkiyede başarılı olamazsa yuh artık demek gerekir. tüm şartlar lehine. bakın ben de bir iddiada bulunuyorum hollandalı gibi: Emre bu sezon en az 4-5 kırmızı kartlık pozisyonu kart yemeden geçirecek. belki sarı kart. itirazdan sarı kart görmesi gereken en az 5 pozisyonda kart görmeyecek. hepsini gün be gün not alacağım.

Adsız dedi ki...

Gercekten seviyeli bir tartısma olmus..:) Bende not edenler arasına girmek isterim...Bu posta yazalım tekrar bence..Lig baslasın en ufak yanlıs hareketini yazarım buraya..:D:D

Flying Dutchman dedi ki...

@ak

öncelikle şunu söyleyeyim, bu blogda çeşitli anlarda kendi yaptığımız tahminler tutmadığında kendimizi ifşa ettiğimiz çok oldu. Blogu bir süredir takip ediyorsan bunu farketmişsindir. İlk aklıma gelen örnekler Euro 2008 için favorilerden ikincisi gördüğüm Yunanistan'ın nal toplaması ve geçen sene kendi liglerinin büyük takımlarına rakip olabilecek Dundee United, Groningen, Hibernian gibi takımların daha sonra tökezlemesi sonucu kendi öngörülerimin boşa çıktığını belirttiğim zamanlar mesela. Bu kelimelerle misal arama yaparsan göreceksin. Dolayısıyla kimsenin takibi olmadan da kendimizi takip edip çuvalladığımız yerde kendimizi de ti'ye almayı bu blogda ihmal etmiyoruz. Not alınacak bir durum yok yani.

Düşüncelerini belirttiğin üslup için teşekkürler ama tartışma farklı bir ana kayıyor gibi görünüyor, benim bahsettiğim şey Emre'nin başarılı olup olmamasına odaklanmak değil, geçmişinde herhangi bir ülkenin herhangi bir takımında oynayan bir futbolcunun daha sonra hangi gerekçelerle ve hangi motivasyonla o takımın ezeli rakibine gidebileceği ve buna o kulübün yorumu. Celtic-Rangers bu konuda çok gelenekçidir örneğin. Bırakın kendisini transfer olacak futbolcunun ailesinin mezhebi bile önemlidir ki Alex Ferguson Rangers forması giyerken eşinin Katolik olduğunu herkesten gizlemiştir çünkü bunun ortaya çıkışının bir felakete yol açacağını bilmiştir.

Bizim ülkemizde ezeli rakipler arasında böyle bir durum yok. Bizim rekabet anlayışımız yan öğelerden (din, mezhep, ırk, zenginlik,) bağımsız. Hal böyleyken kişinin tamamen kendi kişiliğiyle alakalı. Dolayısıyla belirtilen bu, tamamen iki takımın renklerine bağlı olan bu taraf tutma nasıl böyle gözardı edilip motivasyon sağlanıyor benim derdim budur. Tanju Çolak Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye transfer olduktan sonraki ilk derbi maçta Galatasaray'a 2 gol çakmıştır ama futbolu bıraktığında hep Galatasaraylılığını vurgulamıştır. Bu Tanju'nun FB dönemini başarısız yapmaz. Ama bazı şeyleri anlatır. Emre başarılı olabilir (hoş başarı kavramını tartışmak lazım, Türkiye Ligi'nde küçük çaplı maçlarda atacağı goller onu başarılı yapmayacak 3,5 milyon eurodan bahsediyoruz), ama bu konunun odağını değiştirmemeli

Takipçi olacağına sevindim, blog üslubu yerinde bir takipçi daha kazandı demektir.

Bekleyelim görelim.