4 Mayıs 2009 Pazartesi

JOOP MUNSTERMAN

























Biraz iddialı olacak ama yukarıdaki adam bana göre Avrupa'nın son 5 yıldaki en iyi kulüp başkanı. "Sessiz ve derinden" deyimini sonuna kadar hakeden bir adam. Bir kaç yıl önce temelini attığı istikrarlı büyüme, tüm gelişmekte olan kulüplere ders olacak nitelikte. O gelişmenin sonunda FC Twente 2008-2009 iki sezondur Şampiyonlar Ligi vizesini alıyor devlerin arasında. Dün şampiyonluğunu garantileyen AZ'i 3-0 mağlup ederek ligi ikinci sırada bitirmeyi ve Şampiyonlar Ligi'ne 3. ön eleme turundan katılmayı garantilediler. Henüz Heerenveen ile oynayacakları bir de kupa finali var. İngiltere milli takımından alay edilerek kovulan Steve McClaren kulübün tarihindeki en iyi sezonunun altına imza atmak üzere. Dün maç sonunda futbolcular onu omuzlarına alarak, başkan Munsterman'ı da çiçeklerle pataklayarak (!) kutladılar. Kupa sonrası McClaren'a değiniriz ama bir takım nasıl ortalama bir kulüpten istikrarlı biçimde büyüyerek Avrupa'nın kalbur üstü takımlarından birisi haline gelir, bunun dersini anlatalım. Birkaç ay önce verdiğimiz yazıyı Twente'nin şerefine güncelliyoruz. "Dünya kulübü olacağız" felsefesi ile yola çıkan tüm ülkemiz kahramanlarına duyurulur.

Munsterman 2004 yılında Twente kulübünün başına geçmeden önce medya sektröünde çalışıyordu. Enschede kentinin günlük gazetesi TC Tubantia'nın genel yayın yönetmeni idi. Gazetenin yayın yönetmenliğini yapan Blues düşkünü bu adam medya sektöründeki ilk iş görüşmesinde, mülakatı yapan yöneticiler tarafından ideallerine düşkün ve megaloman birisi olarak değerlendirilmişti. O adam 2002 yılında Twente'nin yönetimine dahil oldu ve 2 sene sonra da başkanlık koltuğuna oturdu. O sırada Twente uçurumun dibinde idi. Takımın arkasındaki şirket FC Twente '65 2002-2003 sezonunda iflasını açıklamıştı. Ancak Munsterman'ın göreve gelişim Twente'nin 4 sene sürecek olan önlenemeyen yükselişinin de başlangıcı oldu. İflasını açıklayan kulübü dipten çıkaran adam bugün Şampiyonlar Ligi'nde oynamaktan ve tamamen takımın kendi bütçesiyle 55 milyon euroya mal olacak bir stad inşaatından bahsediyor. Peki bu nasıl oldu?

Munsterman Twente'nin Arke Stadyumu'nu (yeni adıyla Grolsch Veste Stadyumu), bir eğlence alanına dönüştürdü. Stadyuma gelen taraftarların rahatlığını ve geçirdikleri zamandan zevk almaları için stad içine bir dolu fasilite yerleştirdi. Ama bunu yaparken aradaki çizgiyi asla kaybetmedi. Zira onun deyimiyle Twente "Manchester United'ın ekonomik felsefesini ama aynı zamanda Liverpool'ın kulüp kültürünü örnek alan bir takımdı. Ona göre ihtiyacı olan Old Trafford gibi bir "Düşler Tiyatrosu" değil bir "Düşler Stadyumu" idi. 2004'te iflastan kurtardığı takımın 10 milyon euro civarında borcu bulunuyordu. Munsterman kulübü düzlüğe çıkardı ve 3 yılda 16 milyon euroluk bir bütçeye ulaştı. Bu bütçe bu sene 28 milyon euro olarak açıklandı. 2008 ocak ayında başlayan ve Eylül'de biten stat inşaatı ile kapasiteyi 25.000'e çıkarttı. Munsterman bu rakamı istikrarlı olarak artırıp 2011'de 40.000'e çıkarmayı hedefliyor. Bu anlamda maddi destek sağlamak amacı ile Hollandalı bira firması Grolsch ile bir sponsorluk anlaşması yaptı ve stadın adını değiştirdi. Takım son 2 sezon bütün maçlarını kapalı gişe oynadı ve piyasaya sürdüğü tüm kombineleri satmayı başardı. Bu seneki kombineler ise Şampiyonlar Ligi vizesi ile şimdiden satış rekoru kırmış bulunuyor. Munsterman stada 2 fitness merkezi ve 2 adet restoran daha inşa edecek.















Ekonomik anlamda bunlar yapılırken futbol takımında da istikrar sağlandı. Takımı 2 senedir yöneten ve Şampiyonlar Ligi'ne sokan Fred Rutten Schalke 04'ün yolunu tuttu. Onun yerine (Munsterman yönetimine o zamanlar tek şüphe ile baktığımız hareket olan), İngiltere Milli takımının eski hocası Steve McClaren getirildi. Ancak McClaren'in son çalıştırdığı kulüp Middlesborough ile UEFA Kupası finaline çıktığını unutmayalım. Twente taraftarları ilk planda İngiliz hocanın atanmasını büyük bir tepki ile karşıladılar. Öyle ki McClaren kulüp tesislerini gezerken bile protesto ediliyordu. Ancak korkulan olmadı. İngilzi hoca takımı ligde hep zirvede tuttu, UEFA Kupası gruplarından bahar aylarına kalmayı başardı ve Hollanda Kupası'nda da finale yürüdü. Dün omuzlardaydı, yılın teknik direktörü ödülüne Van Gaal ile birlikte aday ve kim kazanırsa diğerine yazık olacak bir yarışın içinde.

Ancak bunlar bir yana bırakılırsa Youssef Hersi, Luke Wilkshire, Blaise Nkufo, Eljero Elia, Arnautovic, Orlando Engelaar, Sander Boschker gibi ucuza mal edilmiş oyuncularla yaratılan başarı ve bu oyunculara oluşan talep, Hollanda takımlarının klasik "ucuza al-işle ve pahalıya sat" politikasının bir sonucu. Bu politika Kennedy Bakırcıoğlu, Jason Culina, Jan Vennegoor of Hesselink gibi oyunculardan kazanılan para ile zaten daha önce meyvesini vermişti.

























Munsterman son yıllarda futbol dünyasının gördüğü en başarılı başkanlardan birisi. İstikrar, ekonomik denge, yerinde transferler, iyi bir araştırma ekibi ile neler yapılabileceğinin kanıtı. Saydığımız bu özelliklerin nerede ise hiçbirine sahip olmayan Türk takımları için de canlı örnek. Orta halli takımlar için Şampiyonlar Ligi vizesi almak ya da üst mevkilere ulaşmanın yolu buradan geçiyor. Türkiye'de yıllardır İstanbul'un 3 büyüklerine rakip olabilecek bir Anadolu takımı aranıyor. 2-3 yılda bir, sürpriz takım çıkarabiliyoruz. Ancak hiçbiri çıkışını istikrara çeviremiyor. Bataktan alınan bir takımın, nerelere geleceği ile ilgili FC Twente çok iyi bir model olabilir.

Munsterman'ın ifadesiyle (ki bunu daha önce blogda belirtmiştik), U2 dinleyen birisi FC Twente'nin yarattığı çıkışı anlayabilir. "The Saints Are Coming". Tabi U2 dinleyen kulüp başkanı modeli olsun demiyorum yanlış anlaşılmasın. Ekonomik istikrarı sağlasınlar, Cengiz Kurtoğlu dinleseler de razıyız.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Cengiz Kurtoğlunu dinlemek fikri cok acımasızca be hocam :))

ShadoW dedi ki...

Bu adamın bez bebek izlemek gibi bir alışkanlığı da varmış. Culina adlı oyuncuyu takıma başka niye alsın ki? Olsun. Ona da razıyız. Oks anneleri izlesinler, bunun yarısı olsunlar.

varol döken dedi ki...

oks annelerine laf söyleyenin kafasını soğan gibi ezerim!

çocuğu sınav stresine alışsın diye ders çalışırken 3 saat korna çalan babanın olduğu diziye laf ettirmemmm!

dizilerin yılmaz savunucusu.

Adsız dedi ki...

2 yıldır kâbus gibi çöktüğü Ajax ile bile kıyaslandığında hücumda hattı Twente'nin bence daha iyi. Arnautovic, N'Kufo ve Elia gibi bana göre çok yetenekli 3 hücum oyuncusu var. Tabii bu takım aslında savunmasıyla öne çıkıyor. Eğer mucize olmazsa üst üste 2. sezonda ligin en az gol yiyen 2. takımı olacaklar normal sezonda.

Ah bir de şu abuk statüleri olmasa çok keyifli lig aslında Eredivisie.

Rıdvan