19 Ağustos 2008 Salı

ÇARPIŞAN ARABA



















Lunapark diye bir fenomen var bizim memlekette. İlk olarak ilkokula gitmeden önce tanıştım, tam olarak hatırlamıyorum. 10 yaşıma gelmeden Bostancı'da, Bursa Kültür Park'ta, Ankara Gençlik Parkı'nda, Üsküdar Harem'de ve Çınarcık Tatil Beldesinde bulunan lunaparkların hepsine gitmiştim. Gondol senin, kamikaze benim, çarpışan araba senin atlı karınca benim binip durdum. Yıllar geçtikçe Türk milletinin bu lunapark fetişizmini çözmeye başladım. Şahsım biraz garip alışkanlıkları olan bir insandır bu konuda. Örneğin atlı karıncadan korkan ama kamikazeye binen bir faniydim ki sebebini bugün ben bile çözemiyorum. Lunapark deyince benim aklıma 2 adet aktivite gelir. Birincisi önündeki 7 tane deliğe portakal büyüklüğünde bir topu yuvarlayarak sokmaya çalıştığınız ve bu yolla önünüzdeki platformdaki atları ilerleterek oynadığınız at yarışıdır. 2 saat boyunca oynadığımı bilirim bu oyunu. Hatta lunapark görevlisinin "kardeş git sen Ballerina'ya binsene biraz" şeklinde hafiften sinirlenmeye başladığını da. Zira Çınarcık lunaparkı bana 6'lı çay bardağı takımı, pasta tenceresi, 8'li su bardağı takımı ve bilumum hediyeyi kazandırdıysa bu oyun yüzündendir. Her aktivitede olduğu gibi bunda da spekülasyon yürüten yurdum insanı "kahverengi at daha hızlı gidiyor", "3 kere kazanınca adam senin atını yavaşlatıyor" gibi söylentiler çıkarmayı ihmal etmemiştir. Şahsım bunlara kulak asmamış, Çınarcık'ın Süleyman Akdı'sı olarak tatil köyüne damgasını vurmuştur.

İkinci ve daha büyük olan fenomen ise şu ana kadar sözünü etmediğim çarpışan arabalardır. Bir başkadır benim çarpışan arabam. Bu arabaların değişmeyen bir özelliği vardır ki, olur da direksiyondakiler çarpışmayı başaramaz diye, kontrol dışına çıkmak için yaratılmışlardır. Direksiyonu sağa çevirirsiniz, sola gider, sola çevirirsiniz geri gider, zaten o direksiyon boşuna yapılmıştır. Tam zevk almaya başlamışsınızdır ki "zırrrr" diye zil çalar, o anda Türk milletinin ilki Kavimler Göçü sırasında, ikincisi de Malazgirt sonrası Anadolu'ya girerken yapığı koşuların üçüncüsü başlar. Araba kapma yarışı. Kadını erkeği, yaşlısı genci farketmez pistte boş araba bulmak için birbirlerini ezerler. Süre bitmeden pistteki sürücülerden birisiyle paslaşıp, önceden söz alan ve süre bitince yavaşça yürüyüp, "birader arkadaşın bize sözü vardı" diyerek karizma yapanlar da yok değildir. Ardından bu sefer onların saltanatı başlar. Çarpışan arabaların bir başka yaygın özelliği, teenage döneminde hoşlanılan kızın sürekli arabasına çarparak bir nevi kur yapma aracı olarak kullanılmasıdır. Bir de bu arabalardann hep kenarda bekletilen ve kullanılmayan bir kaç tane olur ki, halk arasında bunlar için "motorları bozuk", "tekerlekleri yamuk", "farları yanmıyor", o araba bir kızın ayağını ezmiş kız sakat kalmış" şeklinde yorumlar yapılır.

Halk arasında "etek" denilen Ballerina, Kamikaze'nin sudaki kardeşi gondol gibi aktiviteleri pek sevmediğimden onlara girmeyeceğim. Lunaparklar 90'lı yılların başlarından itibaren kabuk değiştirdi. Her birine atari makineleri girince zirzopun, serserinin mekanı oldu. Gorky "atari oyunları" serisinde değindi bu efsaneye ben de bir anıyla değinip bitireyim. Ümraniye lunaparkında yıllar önce Street Fighter oynamaktayım, habersiz gelip "ben seni dümdüz ederim" edasıyla karşınıza dikilen adamlar vardır. Onlardan birisi, yine halk arasında "arkası var onun" dediğimiz adamlardan birisi, gelip aynen bu şekilde karşıma dikildi. Şıracı ve bozacıları da arkada. Biliyorsunuz bu oyun 2 round üzerinden oynanır. Ben bu delikanlıyı ilk roundda afedersiniz dümdüz ettim, ikinci rounda da tam aynı muameleyi yapacakken kulağımda şöyle bir ses duydum: "Öldürürsen, öldürürüm".....Street Fighter Lunapark Kupası kariyerim o gün bitmiştir. Sayglarımla efendim.

1 yorum:

frankiegar dedi ki...

"Öldürürsen, öldürürüm"..... =)))))

bide ver geçeyim versiyonu vardı bu tiplerin. ya da yüksek skor yaptıınızda atarinin üstüne atlayıp kendi adını yazan apaçi yaşam üniteleri. bişey diyemiyor insan tabi pısıp kalıyor=)