14 Ağustos 2008 Perşembe

LEVİATHAN BÜYÜYOR








Bu blogda, Thomas Hobbes’un Leviathan canavarından bahsetmek bundan önceki Aziz
Yıldırım yazısına nasip olmuştu. İkinci bahsedişimiz yine aynı kişiye nasip olacak. Zira Yıldırım ve Fenerbahçe spor kulübü gün geçtikçe dönüşü olmayan bir yola giriyorlar.













Bir Alman ile tanıştıgınızda ne düşünüyorsunuz ilk. Sizi bilmiyorum ama benim aklıma ilk olarak Adolf Hitler geliyor. Genel kabul edilen görüş şudur dünya siyasetinde. SS Kıtasının yaptıgı katliamlarda Hitler’in ne kadar suçu varsa, ona karşı koymayan ve ölümüne kadar düşüncelerine ve eylemlerine razı gösteren Alman halkının da o kadar suçu vardır. Bu yük onların üzerine öyle oturmuştur ki üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen hala kurtulamamıs durumdalar. Aziz Yıldırım sadece burnunun altına yerleştirilen bıyık ile değil, her eylemi her uygulaması ile Fenerbahçe taraftarını geri dönülemeyecek bir suçun müessibi yapma yolunda ilerleyerek kitleler uzerindeki etkisi bakımından Alman Fuhrer’ine yakınlaşıyor.

Yıldırım aldığı kararla, Genç Fenerbahçeliler grubunun 25’e yakın sayıdaki mensubunun 1 sene boyunca Fenerbahçe Stadı'na girmesini yasakladı. Kamuoyunda, internet üzerinde dönen dedikodulara pek bulaşmadan, anlatacaklarımız sonrası göreceginiz gibi onlara gerek duymadan olaylara bir bakış atmak istiyoruz.

Önce kararın kendisini ele almak gerekiyor. Anlaşılan o ki söz konusu tribün grubundan 25’e yakın kişi sezon öncesi kombinelerini edindikleri halde (para ödeyerek ya da başka şekilde) MTK Budapeste maçında, Fenerbahce Stadı’nın E Blok tribününde meydana gelen olaylar sebebiyle stada 1 sene boyunca girememe cezası aldılar. Bir çok kaynakta başkan Yıldırım’ın bu karari alırken MTK macındaki olaylardan cok Fenerbahçe tribünlerindeki dengeleri degiştirme üzerine, söz konusu tribün grubuna yaptıgı teklifler ve cıkan fikir ayrılıklarından etkilendiğini yazıyor. Ortada bir gerçek var. Boyle bir cezayı verebileceğiniz tek maç oynadı Fenerbahçe, MTK Budapeşte maçı. Dolayısıyla Yıldırım, eger gazetelerde yer aldıgı gibi bu maçta tribunlerde çıkan olaylardan dolayı ceza yoluna gittiyse bu görüntülerin aynı zamanda Futbol Federasyonu tarafından da incelenmesi gerekir. İngiltere kulüpleri benzer olaylarda taraftarlarına ceza verirken, futbol federasyonu da kulübün alacağı muhtemel ceza için görüntüleri inceliyor. Yok söz konusu tribün ihracı eger bu maça yönelik değilse, hangi maça yönelik? Sarı lacivertliler son maçlarını Mayıs ayında oynadılar o stadda. Yani 4 ay önce. 4 ay önce hiç gündemde olmayan bir olayın izleyen yılın kombinelerine yansıyacağını sanmıyorum. Dolayısıyla ilgili ceza MTK maçi ile ilgili, burası kesin. En önemli soru da şu. Eger Yıldırım, bu cezayı stadlardaki şiddet olaylarının kaynağı olan kişilere veriyor ise cezanın süresi neden 1 yıl? Avrupa kulüpleri bu tür taraftarların stada herhangi bir organizasyon için girişlerini 1 yıl degil ömur boyu engelliyor. Öyle ya, eger kulüp bu taraftarların 1 yıl boyunca tribün adabı için eğitilmesi yolunda bir kurs vermiyorsa (boyle bir kurs da yok zaten), bu ceza neden 1 yıl? Daha da fazlası, ceza alan taraftarların listesinde yer alan isimlerin o gün olayların yaşandığı sırada stadda olmamaları konusunun üzerindeki bulutlar nasıl dağıtılacak?

Size söyleyeyim…dağılmayacak. Dağıtılamayacak. Zira ne Fenerbahçe tribünlerinin bunu dağıtmaya yönelik talebini dile getirecek gücü kaldı, ne de Yıldırım’ın bunu yapmaya niyeti var. Tribünlerin bunu yapmaya gücü yok, çünkü Fenerbahçe stadındaki grupların hemen hemen hepsi, Yıldırım’ın 10 yıllık döneminin özellikle son 5 yılında, Şükrü Saraçoğlu’ndaki taraftar profilini degistirme yönünde yaptıgı işlerin önce parçası, sonra destekleyicisi sonra da kurbanı oldular. Yıldırım görevi boyunca hep belli tribün gruplarını kayırıp belli başlılarına cephe aldı. Bu roller sürekli degişti. Sonunda o stadda dönen dev çark 40 bin kisilik bir grubu öğüttü. Geriye, Yıldırım’ın yaptıgı hiçbir şeye muhalif olamayacak, zira mutlaka bir yanıyla bu düzene bulaşmış bir yıgın kaldı. Hiçbir grup herhangi bir anda başka bir gruba yapılan ayrımcılığın, bir gün kendisine karşı yapılacağını düsünemedi ve bugünkü noktaya gelindi. Yukarıdaki cezanın 1 sene olmasının sebebi bu işte. Yıldırım 1 sene sonra Genç Fenerbahçelileri sağ koluna yerleştirip bir baska grubu sandalyeye oturtacak çünkü. Son 5 senedir yaptığı gibi. Biliyor ki, o çarktan kendisine istediği zaman oyuncak seçebilir. O zaman oyuncağı çöpe atmaya ne gerek var?

Ya peki işin hukuki yanı. Yukarıda belirttigimiz gibi, yasak getirilen 25 kişi icinde cebinden para ödeyerek kombine satın almış taraftarlar mutlaka vardır. Bu insanlar, hiçbir açık muhakeme yapılmadan, federasyon araştırmasi olmadan ve paralari iade edilmeden staddaki yerlerinden oldular. Bunun adı düpedüz “haydutluk”tur ve “insan haklarina tecavüz”dür. Fenerbahce taraftarlarının, günümüzde bireylerin büyük futbol kulüplerine açtığı davaların sıklaştıgı bir dönemde, konuyu önce iç hukuka götürmesi sonra da iç hukuk yollları tükendiginde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurması gerekmektedir. Bir daha belki o stada girememeyi göze alarak. Ama aynı zamanda belli bir süredir Kadıköy’de devam eden tiranlığa kafa tutarak. Tarih tiranlara kafa tutanları kahraman olarak gösterir, ona boyun eğenleri ise aynen Alman halkına oldugu gibi suc ortağı. FB tribünleri son yıllarda hep ikincisini seçtiler. Yıldırım’ı besleyip, büyütüp, Leviathan canavarına dönüştürdüler. Geride sadece, hiçbir gruba üye olmayan sessiz bir çoğunluk kaldı. Onların da bir şeyleri değiştirmesi zor görünüyor. Zira bunu yapamayacak kadar azınlıkta ve organize olamamış durumdalar.

Ya diger aktör. Kulübe ve kamuoyu. Kulübe hiçbir zaman bu konuda söz sahibi olamadı. Göreve gelen tüm teknik adamlar yüksek maaşlarını kaybetmek istemedikleri için, tribündeki bu dönüşüme ses çıkaramadılar. Sir Alex Ferguson gibi dolar milyarderi Glazer’a “tribünler bir cenaze evini andırıyor” dokundurmasıyla mesaj göndermek için gerekli ağırlıkları da hiç bir zaman olmadı. O yüzden oradan bir şey beklemek yanlış olurdu. Ya kamuoyu. Aziz Yıldırım’ın kendi taraftarının boğazına sarılıp hırpalamasına, tribüne çıkıp bilet kontrolü yapmasına, stad koridorlarını devlet dairelerine çevirmesine “fairplay”, “kahraman”, “tesisleşme”, “dünya kulübü atılımları” gibi ifadelerle yaklaştılar. Hiçbirisi bugün 25 kişilik bir taraftar grubunun stada 1 yıl boyunca giremeyecek olmasının haberini yapmadı ya da sorgulamadı. İngiltere ve İtalya’da bu sayı 2 olsa bile gerekçeleri ile yayınlanıyor tüm kaynaklarda.

Leviathan'ı büyütmeye devam ediyoruz. Kendisi durana kadar da görünüşe göre durmayacak.

7 yorum:

PVH dedi ki...

Yasak getirilen sadece 25 kisi degil mi?

Ortega dedi ki...

Biz öyle ya da böyle işin içinde olduğumuz için eleştiri dozunu ayarlayamıyor olabiliriz, belirli bir taraf olduğumuzu da varsayarsak, yorumlarımız da tartışılabilir...Bu yüzden bu yazıyı çok önemli buluyorum. Dışarıdan bakıldığında, herhangi bir cepheye bağlı olmadan, sadece işin görünen kısmına bakarak yapılan makul yorumlar var yazıda. Hukuka inanan, ve haklsızlığa tahammülü olmayan her Fenerbahçe taraftarı, seyircisi işte her neyse, bu yazıyı okumalı. Sonra da kendisine şu suruyo sormalı. Daha ne kadar susacağım? ya sıra bana gelmişse?

Bu mükemmel yazı için teşekkürler..

Adsız dedi ki...

sevgili ortega biliyosun ki azınlığız,azız,yalnızız....senin blog'undaki faşo aziz resimlerine gelen aziz'i yalama yorumlarından bunu görebilirsin zaten...

Halkın halka mirasını öldürüyor adam..ve de bunu çoğunluktan destek görerek yapıyor...

Adsız dedi ki...

Ben bir Fenerbahçe taraftarı ve bir futbol sevdalısı olarak Sefa kod adlı adamın tribün reisi vaziyetinde ahkam kesmesini anlayamıyorum, yandaşlarını da keza aynı şekilde.
Tam olarak aslı astarı nedir, nedendir bilmiyorum ancak bu men cezasını savunuyorum. Perdenin arkasında çok daha fazla nokta olduğuna inanıyorum.
GFB-Ultraslan-Çarşı. Bu üç grup da dünyayı iki renk görüyorlar, aslolan onlar için oyun-futbol-spor değil, başka bir şey. Sezonda en az 50 maçı İstanbul tribünlerinden izliyorum ve bu üç grubun da henüz futbol adına olumlu bir hareketlerine şahit olmadım. Tamam takımları için değerleri ayrıdır belki ama ben futbolu istiyorum. Dolayısıyla stadyumda maç izlemekten başka şeyler yapanlar hiç ilgimi çekmiyor.

Adsız dedi ki...

Sevgili le saux,

olay burada gfb değil zaten...onların geçmişteki yanlış tutumlarını tabi ki biliyoruz ve onaylamıyoruz...Ama nerde tribün namına bişey yapmaya çalışan birileri var köstek görüyo artık bu kulupte...Kfy ile bile uğraşan gelip kombine kontrolü bir insan karşımızdaki...

peralta dedi ki...

olay GFB'nin tribünlerdeki rahatsız edici tutumunu cezalandırmaya yönelik olsa idi, bu bir kere çoktan yapılırdı. olay başka, tamamen rant.

çok dikkatli okunması gereken, muhteşem bir yazı. harika bir fenerbahce taraftarı profili çizmişsin abi, teşekkürler.

Adsız dedi ki...

Bir insan konuyu anlatırken olanlardan bahsetmek yerine, mantık yürütmeye çalışıyorsa ya konudan bihaberdir, yada inandığının dışında bir şeyi savunuyordur.

Yazınızdan çıkarılabilecek ana başlıklara baktığımda ; Leviathan canavarı, Hitlerin Almanyası, MTK maçındaki olayları anlatan isimsiz ‘Bir çok ‘ kaynak, ceza alanların statda olmadığını ima eden isimsiz ‘ kara bulut’ gurubu, öğütülmüş 40 bin taraftar, E blokta çıkan kavgayı engelleme girişiminin ; “haydutluk ve “insan haklarina tecavüz” olması, kulübenin yetersiz kalması, Aziz Yıldırımın taraftarın boğazına sarılması,vb. Bunlardan bir tanesine dahi inanmadığınız gün gibi açık.

Bu konuyu bir çok gazetede, forumda okudum. Nedense hiçbiri benim yıllardır hemen yanında maç seyrettiğim ‘ E ‘ bloktaki olayları benim gördüğüm şekilde anlatmıyordu. Yada deplasman maçları için bilet sırasına girdiğim Biletix gişeleri önünde olan olayları anlatmıyordu. Birde üstüne üstlük, sanki Fenerbahçe tribünleri GFB sayesinde varolmuş, bekasının temelinde GFB varmış, yoksa bitermiş gibi bir hava yaratılması tamamen saçma geldi bana.

GFB yi Aziz Yıldırım kurdu, kendine maşa olarak kullandı, şimdide kenara atıyor, ama bitirmiyor sonra kullanabilir şeklinde bir ithamınız var . Öncelikle GFB nedir bir düşünelim ? GFB bir taraftar gurubudur, tıpkı KFY, UniFEB, CK, Legend ve diğer bir çok gurup gibi. GFB nin diğer guruplardan farklı bir yanı vardır. Yönetim desteğiyle kurulmuş bir guruptur GFB. Peki bu gün başbelası ilan edilen bir gurup neden kurulmuştur ? Aziz Yıldırım yönetime geldiği ilk yıllarda Fenerbahçenin en büyük sorunlarını sırasıyla masaya yatırmış, teker teker çözmüştür. Bu sorunların en başında bilet satışlarının derneklerce yapılıyor olması vardı. Altyapı derneği Fenerbahçe adını kullanarak dergi basıyor ve reklam alıyor, 1907 derneği üyelerden ciddi miktarlarda aidat topluyor, Montlar kıyafetler çıkararak satış yapıyor, basketbol dergileri çıkarıyordu. Dernekler kulüpten aldıkları biletleri karaborsa olarak satıyor buradan ciddi gelir elde ediyordu. Eski yönetimler kongrede gelecek oy hesaplarıyla boyun eğiyordu derneklere. Dernekler ellerindeki oy potansyelini yönetime karşı kullanıyor, karşılığındada üyelerine ucuz çay, bira, birde sosyal kimlik vermiş oluyorlardı. Aziz Yıldırım yıktı bu olayı, en büyük hizmetidir bence Fenerbahçeye. Biletleri aldı ellerinden, Forma satışını, Reklam geliri demek olan dergileri, tek tek kulübün kasasına yöneltti. Çok değil bundan 6 – 7 sene önce basında her gün manşet olan Aziz Yılmaz ( Birleşik Fenerbahçeliler dernek başkanı ) ile Aziz Yıldırım arasında geçen demeç savaşını hatırlayın. Fenerbahçe kulübü üye aidatlarının bir bardak çay parasından mantıklı bir seviyeye çekilmesi sırasında yaşanan gerilimi hatırlayanlar derneklerin eski yönetimlerde ne kadar etkili olduğunu görecektir. O dönem derneklerin organizasyonunda olan deplasman maçları, tribünde tezahürat yapan amigolar,taraftar gurubu organizasyonları boşlukta kaldı. Bir fikir olarak doğan taraftar gurubu, destek gördü yönetimden. Bu gurup bırakın kongre üyesi olup yönetime oy baskısı yapmayı maç bileti almak için gereken paraya dahi sahip olmayan gençlerden oluşan bir guruptu. Yönetim derneklerin çekilmesiyle oluşan boşluğu gidermek, tribünlere biraz olsun heyecan getirmek için destekledi bu gurubu. Bilet verildi birçok maç için, deplasman maçlarına gidiş için maddi destek sağlandı. Bu noktada şunu anlamalı herkes, Aziz Yıldırım bu gurubu desteklerken, kendi adına bir beklentisi yoktu bu guruptan. Aziz Yıldırım için yaptıkları bir çok eylemide gene Aziz Yıldırım sonlandırmıştır. Benim adımı değil Fenerbahçe adını bağıracaksınız demiştir.


Ancak Aziz Yıldırım bu desteği, alın yürüyün, tribünler sizin hakimiyetinizde olsun, siz ne derseniz o olsun diye vermemiştir. Stada istediğiniz gibi girin, beğendiğiniz koltukta oturun, oraya parasını ödeyip kombine alan adam size yer vermezse vurun yumruğu yer sizindir dememiştir. Deplasman maçlarında bilet kuyrukları sizden sorulsun, sıraya sizden önce gelen birileri varsa , 200 kişi bir olup dövün sıradan çıkartın biletleri siz alın, onlar gidince yeterince bağırmıyor onlar gitmesin siz gidin dememiştir. Kendinize kurduğunuz internet sitesinden ürün satışı yapın, parasını kazanın dememiştir. Üyeleriniz Feneriumun kapısından girmesin, sadece sizin ürettiğiniz ürünleri satın alsın dememiştir. Ancak gelinen noktada taraftar dernekleri başta GFB olmak üzere kendilerine yeni görevler biçmiş, zaman içerisinde kulübün kendilerine olan ilgisinin azalmasıyla yeni rollere soyunmuş ve varolma mücadelesi verir hale gelmiştir. Bu uğurda yönetimle ciddi bir çekişme havası içinde olmuşlardır.

Hitlerin Almanyasından örneklerle süslemişsiniz yazınızı, belliki iyi bildiğiniz bir konu. Alman denildiğinde ‘ Hitler ‘ aklınıza geldiğine göre, Almanlar hakkında bildiğiniz her şeyin temeline koyduğunuz Hitleri incelemişsinizdir. Hitlerin yönetim modelinin temelinde ‘ big lie ‘ taktiği olduğunuda biliyor olmalısınız. 2. dünya savaşı sonrasında yapılan incelemelerde belgelenmişti bu taktik. Bilmeyenler için açalım, nedir bu ‘ big lie ‘ ?

1. Hiç bir zaman kitlenin olayı unutmamasını sağla.
2. Hiç bir zaman hata veya yanlışı kabul etme.
3. Hiç bir zaman düşman tarafında da iyiler olabileceğini söyleme.
4. Hiç bir zaman başka seçeneklerin olabileceğini kabul etme.
5. Düşmana konsantre ol, kötü giden her şeyden onu sorumlu tut.
6. Bunları yeterince yaparsan, insanlar eninde sonunda inanır.

Yazınızı okuduğumda sizinde bu taktiğin adımlarını uyguladığınız gerçeği çarpıyor gözüme. Milyonlarca $ lık kaynak oluşturmayı beceren, Fenerbahçeyi her alanda maddi manevi geliştiren başkanı, canavarlıkla itham edebiliyorsunuz. Tiranlardan bahsediyorsunuz. Tiran hükümranları sadece kendi olanaklarını geliştirir. Yani, stadı büyütmek yerine bilet fiyatlarına zam yapmayı gerektirir Tiran mantığı. Tiranlar halkın maç seyrederken ısınmasınıda önemsemezler. Stada girerken ayakları çamur oluyormuş seyircinin, bu stadı adam edelim demezler. Tiran hükümdarları ve komutanları, saat 02.00 de, 03.00 de yataklarından kalkıp yaptırdıkları stad inşaatına gidip beton dökülmesini denetlemezler. Oy hesabı yapar tiran hükümdarları, eski çarklara çomak sokup kendi varlığını tehlikeye atmazlar. Tek isim hakimdir Tiranlarda, Hükümdarın ismidir o. Asla benim adımı değil, Fenerbahçenin adını öne çıkarayım demezler. Peşinde koşan gazetelere, Tv lere çıkıp reklam yapmak yerine, sadece Fenerbahçe demez tiran hükümdarları. 20 – 30 sene sonrasına yatırım yapıp arsalar satın alalım, kulübün geleceğini garanti edelim demezler onlar. Sadece kendini düşünen hükümdarlar, kendi kulüplerindeki haksızlıklarla mücadele etmeyecekleri gibi, 40 dönüm arsanın yeterli olacağı bir stad için başkalarının devletten nasıl olupta 396 dönüm arsa talep ettiğinide önemsemezler. Hatta destek vererek başkalarınada şirin gözükme fırsatını tepmezler. Yüzme, boks, atletizm, kürek, masa tenisi, voleybol gibi ilgi alaka olmayan spor alanlarına değil, yalnızca onbinleri çekebildikleri arenaya yatırım yaparlar Tiranlar.

Kısa bir süre için hayal dünyanızdan sıyrılıp aslında orada neler yaşandığını düşünün. Kulübün resmi internet sitesinde yayınlanan bir çok şikayet faxı var, bunlarda insanlar yaşadıkları gerçek olayları anlatıyorlar. Kafalarında kurduklarını değil. Bunları Fenerbahçe internet sitesinde okuyabilirsiniz. Ücretini ödeyerek satın aldığı koltuğa oturmasının engellendiğini yazıyor insanlar. Tehdit edildiklerini anlatıyor. Oluşturulan kaos ortamında insanlara korku salarak yerlerinin gasp edildiğini anlatıyorlar. Buradaki binlerce Fenerbahçe taraftarını tehdit ederek sindirmeye çalışan, 200 kişilik gurubun önde gelen isimlerinin kombine biletlerinin iptal edilmesini : ‘Bunun adı düpedüz “haydutluk”tur ve “insan haklarina tecavüz”dür.’ diye nitelendirebiliyorsunuz. Öyle ya konu Fenerbahçe ise her yolu kullanıp saldırmalıdır. Mantığın, insan haklarının yerini kaos edebiyatı almalıdır. O gurup orada olduğu için diğer bloklardan tel örgüleri aşarak oraya toplanmaya çalışan gurup üyelerinin, oranın asıl hak sahiplerinin yerlerinin gasp etmesi, insanların tehdit edilmesi normaldir sizin gözünüzde. Konuyu Avrupa insan hakları mahkemesine taşınmalı ilan etmeniz konuya ne kadar boş baktığınızın göstergesidir. İnsanların bu kişilerce tehdit edildiğini anlatan faxlardan yalnızca bir tanesini o mahkemenin önüne koysanız çıkacak kararın ne olacağını tahmin etmekte zorlanmazsınız. Bu olayları engellemek için geçen sene sık sık tribüne gelen, konuyla ilgili geçen seneden beri çözüm arayışında olan Aziz Yıldırımı, taraftarın boğazına sarılan başkan ilan etmeniz konuya bakış açınızın net örneğidir benim için. Siz ne isterdiniz? Kombine biletleri satarken bilek güreşi yaptırıp, kazanan istediği yerde otrusunmu demeliydi Aziz Yıldırım? Yada Boks şubesinden bir ring ayırıp, iyi olan kombineyi kazansınmı demeliydi. Yada konuyu tesisleşmeye bağladığınız gibi, ben tesisi yaptım, kim nerde isterse otursun, ben Tirana giren paraya bakarım, yesinler birbirlerini mi demeliydi?

Birde size acı gelecek ama görmezden geldiğiniz bir gerçek var ; O maratonun göbeğinden Tuzlalılar, Pendikliler, Bostancılılar, Suadiyeliler, KFY, gibi onlarca gurup geldi geçti. Hiçbir zaman boş kalmadı Fenerbahçe tribünleri. Bu gurup gittiğindede binlerce taraftar göreceksiniz orada. Bir çok maçı çeviren 50 bin Fenerbahçeliyi 200 kişiden oluşan bir tribün gurubu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu olayın sonunda Fenerbahçe tribünlerinin biteceğini düşünmek fazla iyimser bir hayal olur sizin ve sizin gibi düşünenler için.

Geniş bir hayal dünyanız olabilir, hatta insan çaresizlik içine düştüğünde başta üzerinde yalan söylediği konulara bir süre sonra inanır olur, gerçekleri göremez duruma gelebilir. Bu duruma düştüğünde en küçük kırıntı dahi yeter insana. Bir bardak suda fırtınalar kopartabilir, 25 seyircinin kombinesinin dondurulması milyonlarca taraftarın sonudur diye düşünebilir. Tiranlar, SS kıtaları cirit atabilir beyninizde, çaresizlik böyledir. Karşınızdaki büyük bir güçtür, hayranı olduğunuz en büyük güçler rant peşinde koşarken bozguna uğramıştır o güç karşısında. Suya sabuna dokunmadan yüzlerce milyon $ rant elde edebilecekken, oyuncaklarınızı, hayallerinizi elinizden almıştır o güç. Böylesi bir güce karşı Şahlar , Vezirler iş yapamamışsa, son kalanlar piyonlardır. Onlarıda sürersiniz oyununuza , sürün durun bakalım kaç piyonunuz kaldı ?