Futbol tribünde yer alan kalabalıkların takımları için yaptıkları özel bestelerle daha çekici bir hale geliyor. Televizyondan izleseniz de tribünde otursanız da futbolla müziğin, melodinin birleştiği bu anlar o maçla ilgili en güzel anılarda yer alırlar. Bunu daha da ileriye götürüp tribünlere enstrüman sokan taraftar grupları da var. Hollanda seyircisinin trompeti bir dönem Nihat Kahveci'yi izlerken Real Socieda tribünlerinde yer alan orkestra bunun en önemli örnekleri. Peki futbolu müzik stüdyolarına ve albümlerine taşıyanlar. Onlar kendilerine de bir pay çıkartmayı başarabildiler. Biz de futbol tarihi boyunca karşımıza çıkan ve bizi meşin yuvarlağa biraz daha bağlayan melodilere bir göz atalım istedik.
İlk olarak uluslararası turnuvaların resmi şarkılarıyla başlamak yerinde olacaktır. Bu anlamdaki ilk ciddi adımı, yani "official song" kavramını İngilizler 66 Dünya Kupası'yla hayatımıza soktular ve ülkelerinde yapılan kupaya yönelik 3 şarkı piyasaya sürdüler. Lonnie Donegan'dan "Where In This World Are We Going", Roy Hudd'dan "The Day We Won The Cup" ve Victor Silvester Orchestra'dan England 1966: "The World Cup Waltz". 1970 yılından sonra söz konusu şarkıları İngiliz Milli Takımı bizzat seslendirdi. Önce 1970'te "Cinnamon Stick", sonra 1982'de `This Time We'll Do It Right", 1986'da "We Got The Whole World At Our Feet / When We Are Far From Home ve 1988'de Scott Aitken ve Waterman destekli "All The Way". 1990 İtalya Dünya Kupası'nda Englandneworder "World In Motion"la İngiliz Milli Takımı'nı destekledi.
1996 yılında İngilizler yine organizasyonu kendi evlerine getirdiklerinde, Simply Red'in yaptığı "We're In This Together" videosunda Alan Shearer, Paul Gasgoigne, Stuart Pearce gibi isimlerin de eşlik ettiği bir şarkı olarak karşımıza çıktı. Bu anlamda tüm zamanların en iyi futbol şarkılarından ve videolarından biri olan ve her dinleyeni gaza getirme konusunda hiç zorlanmayan Lightning Seeds'in "Three Lions" şarkısı Simply Red'in de şarkısını geride bıraktı ve İngiltere Listeleri'ne 1 numaradan girdi. Şarkının sözlerinde yer alan "It's coming home, It's coming home, It's coming, Football's coming home" bölümü ise turnuvanın en çok hatırlanan bölümlerinden biri oldu.
Tekrar uluslar arası turnuvalara dönersek 1998 Dünya Kupası finallerinde, karşımıza Ricky Martin'in "La Copa De La Vida"sı çıktı. O sıralar "Maria"yla yeni yeni yıldızı parlayan Porto Ricolu şarkıcı organizatörlerin de çok yerinde seçimiyle son derece akılda kalıcı ve Latin ezgileriyle dolu bir şarkı yaptı. Şarkı tüm dünyada büyük ilgi gördü. Hatta o kadar ki, Martin, Güzellik Yarışması'nda sahne almak için geldiği Türkiye'de yarışmanın formatına son derece uygun (!) bu şarkıyı da repertuarına almakta bir sakınca görmedi.
Turnuvanın bir diğer ilginç şarkısı Fugees, Diana King ve Shaggy gibi isimlerin bir araya gelerek oluşturdukları Jamaica United'ın "Rise Up" şarkısıydı. Bir de videosu çekilen şarkı projenin adından da anlaşılacağı gibi tipik bir reggae şarkısıydı ve Jamaika'nın tarihinde ilk kez Dünya Kupası'na katılmasını kutlayan Jamaika kökenli müzisyenlerin bir araya gelmesiyle oluşmuştu. Kupanın diğer şarkıları ise yine popüler bir grup olan Chumbawumba'dan "Top Of The World", Grandad Roberts & His Son Elvis'ten "Meat Pie Sausage Roll" idi.
2000 Avrupa Şampiyonası'na gelindiğinde ise yine oldukça enerjik ve futbolun ruhuna uygun bir şarkı karşımızdaydı. Ancak tür Latin rüzgarından "club"a kaymıştı. E-Type'ın "Campione"si kısa sürede, sadece o turnuvada değil bir çok organizasyonda aynen "We Are The Champions" gibi lokomotif şarkı olma vasfını kazandı.
2002 Dünya Kupası'nda ise yine müzik dünyasına hızlı giriş yapan bir başka isim Anastacia seçilmişti. Ancak "Boom" bir önceki emsalinin başarısına ulaşamadı. Belki tek başına değerlendirildiğinde iyi bir şarkıydı ama Uzak Doğu'nun turnuvaya getirdiği renkliliğin yanında sönük kaldı. O yıl İngilizler kupaya Ant&Dec'in "We're On The Road"u ve Fat Les'in "Vindaloo" suyla uğurlandı.
Özellikle İngiltere'de listelere 2 numaradan giren ilki, İngiliz milli takımı için yazılmış, düzenlemesi açısından "Three Lions"a benzeyen bol "Heskey" seslerinin duyulduğu, sonuna doğru "Şenol Birol Gol"ü hatırlatan bir köprünün yer aldığı bir şarkıydı. İlginç olan yine o yıl İngiliz Milli Takımı için yapılan şarkılardan biri olan "England Crazy" şarkısını seslendiren Rider'a 1996 yılında takımın başında olan Terry Venables'ın eşlik etmesiydi.
2002 yılının asıl lokomotif şarkısı ise Dario G'nin düzenlediği ve Şampiyonlar Ligi'nin sponsoru Ford'un sık sık tema müziği olarak kullandığı ve ülkemiz tribünlerinin de "Yer Siyah Gök Beyaz Şampiyon Beşiktaş", "Kalplerde Yıldız Gönüllerde Ay, Şampiyonsun Galatasaray" gibi bir çok tezahürata uyarladığı "Carnival De Paris 2002" şarkısı oldu.
2004 yılında Portekiz'de düzenlenen turnuvanın resmi şarkısı ise Nelly Furtado'nun "Forca"sıydı. Ancak şarkı başarıyı yakalamaktan oldukça uzaktı. Hatta bu tür turnuvalarda son yıllarda çıkan parlak örneklerinin aksine bugün hiç bilinmeyen bir eser olarak bir kenara atılmış durumda. Turnuvadan geriye aklımızda kalan ise yine David Beckham'ın Yunanistan'a attığı efsane frikik golüyle açılan 4-4-2'nin "Come On England"ı oldu. Kabul etmek gerekir ki futbolun beşiği bu kadar sağlam müzisyenleri ve müzik kültürünü barındırırken bu tür hitlerin çıkması da kaçınılmaz oluyor.
2006 Dünya Kupası'nın resmi şarkısı Anastacia imzalı "Boom" ise ne La Vopa De La Vida ne de "Carnival De Paris" kadar ilgi görmedi. Şarkıda ne oyunun ruhunu yansıtan o motivasyon ne de tempo vardı. Zaten turnuvadan sonra pek kulanılmadı. Euro 2008'in şarkısı Enrique Iglesias'ın "Can You Hear Me"si ise tamamen bir felaketti. Tamamen bilgisayar efektleriyle süslenmiş ve hiçbir müzikal altyapıya sahip olmayan bu berbat pop şarkısını hatırlamak bile istemiyoruz. Üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen Ricky Martin'in hala bir çok yerde kullanılmasına rağmen bu iki şarkının ömrünün çok kısa olması da başarısızlıklarını gösteriyor.
Bu işin piri adadan devam etmekte fayda var. Futbolu çok seven bu ülkeden futbolu çok seven müzisyenlerin çıkması da bu kadar yadırganmamalı. Koyu bir Port Vale taraftarı olan Robbie Williams önce EA Sports'un FIFA 2002 oyununda "It's Only Us" daha sonra da "Let Me Entertain Thou" şarkılarıyla futbol ve müziği buluşturdu. EA Sports demişken World Cup 98 oyununda yer alan ve tüm zamanların en iyi bilgisayar oyunu şarkılarından biri olan Blur'un "Song 2"sunu anmadan geçemeyiz. Blur'un ezeli rakibi, koyu Manchester City'li Gallagher biraderlerin grubu Oasis ise şimdilik konserlerde "Who The F*** Are Man. United" şeklinde seyircilere tempo tutturmaktan öteye geçmedi. İngilizler futbol şarkıları konusunda tabi ki bu kadarla kalmadılar. Status Quo, fanatikleri oldukları Manchester United'ı "Come On You Reds"le selamladılar. Manchester United uğruna yazılmış şarkılar bununla bitmiyor. Mike Harding'in "Manchester United"ı, "Oooh Aah Cantona", "Move Move Move", "David Beckham" ve Campione'den uyarlanan "Song For Champions" bu konuda diğer örnekler.
Adadan çıkmış futbol şarkılarından bahsedip de Liverpool'la özdeşleşmiş (zaman zaman Celtic tribünlerinden de duysak da) "You'll Never Walk Alone"dan bahsetmemek imkansız. Rodgers & Hammerstein'ın sözlerini yazdığı şarkı yıllar geçtikçe Anfield Road'un resmi sloganı haline geldi.
Yine adadan çıkan, bir başka efsane isim Iggy Pop'un "Football"unu, Belle and Sebastian'ın kısa ve belki de en kasvetli futbol şarkılarından biri unvanına sahip "I Don't Want To Play Football"unu ve stadyumlardaki seyircilerden çok clubberlara hitap eden Ch!pz'in "In The Goal"unu da bu listeye eklemeliyiz.
Şu ana kadar genellikle Avrupa ve Amerika kıtalarından çıkmış şarkıların üzerinde durduk. Ancak şu anda öyle bir isimden bahsedeceğiz ki, bir albümü tamamen futbola adamış bir şarkıcı. Ali Sheybani ve albümü "Zendeh Baad Iran". İranlı şarkıcının kapağından şarkılarına kadar futbol ve eğlence kokan bu albümünü bir yerde yakalarsanız almanızı öneririz. Ancak şimdiden uyaralım bu albümü futbol maçları öncesinde değil de kına gecelerinde kullanmak çok daha yararlı olacaktır. Ümit Besen filmlerinden fırlamış gibi duran şarkılar söz konusu albümde futbol temasıyla buluştuğunda çok komik bir ahenk ortaya çıkıyor.
Bu anlamda futbol tutkusu üzerine direk yazılmasa da özellikle geniş kitleler tarafından çok sevilen şarkılar olması sebebiyle bu spor dalıyla özdeşleşen ada çıkışlı iki şarkıdan da bahsetmeliyiz.
Birincisi İtalya 90'da sık sık kulağımıza çalınan Pet Shop Boys'un hit şarkısı "Go West" diğeri de 20 yıldan fazla bir süredir literatürde yer alan ve efsane grup Queen'in elinden çıkma "We Are The Champions". Özellikle ikincisi bugün hala bir çok kupa töreni sırasında stattakilerin hep bir ağızdan söylediği bir şarkı olarak gündemden hiçbir zaman düşmedi.
Yazının bu bölümünde yukarıda bahsettiğimiz İngiltere Milli Takımı desteklemek için yapılan şarkıların yanında diğer milli takımlar ve kulüp takımları için yapılan şarkılara da değinmek yerinde olacaktır.
Dünya Futbolunun en büyük renklerinden biri olan La Bombonera diyarından gelen "Dale Dale", "Himno De Boca Juniors" ve "Machito Pince" tam da uğruna yazıldığı kulüp gibi bonbon şekeri tadında şarkılar.
Bunun dışında "Forza Milan Milan Campione", "I Campioni dell'Italia siamo noi" (A.C. Milan), Zuccero'dan "Juventus Song", "L'Internazionale", "Kings Of London" (Arsenal), "Dreams" (Tottenham Hotspur), "Himno Real Madrid", Die Toten Hosen'den "Bayern", "Un Sentimineto (River Plate), U96'dan "Football Is The Game" (Hammarby), "Fluxland" (Italy) ve Afrika Timsahlarının "I Love Football" (Cameroon) şarkıları verilebilecek birkaç örnek.
Elbette hemen her büyük kulübün bu konu söz konusu olduğunda sahip olduğu şarkıların fazlalığı göz önüne alındığında bu örneklerin şimdilik yeterli olduğunu düşünmekteyiz.
Bu arada Kulüpler düzeyinde dünyanın en büyük organizasyonu sayılan Şampiyonlar Ligi'nin resmi melodisi "Champions League Theme"in de büyüleyici atmosferini unutmamak gerekiyor. St. Martin Akademisi Korosu tarafından filarmoni orkestrası eşliğinde performe edilen şarkı ilk duyulduğundan bu yana bir çok remixle zamana ayak uydurur hale getirildi.
Ülkemize gelindiğinde ise şöyle bir tabloyla karşılaşıyoruz. Bu konuda oldukça bilinen iki örnek var. Birincisi Ufuk Yıldırım ve Ercan Saatçi'den oluşan Uf-Er'in yıllar önce Fenerbahçe'den Oğuz, Turhan gibi isimlerin eşlik etmesiyle seslendirerek yaptığı "Sarı Mavi Yeşil Meşil" diğeri ise Athena'nın ilk albümlerinden çıkan "Holigan". Özellikle ikincisi daha sonraları sadece futbolda değil ülkemizin katıldığı takım sporlarının hepsinde destek toplamak için kullanıldı.
Yazıyı bitirirken 3 büyük kulübün kulüp şarkılarına da bir değinmek gerekiyor. Bu konuda en net kulübün "Yaşa Fenerbahçe"yle Fenerbahçe olduğunu söyleyebiliriz/ Beşiktaş da aslında bu tür bir netliğe ancak birkaç yıl önce düzenlediği "Beşiktaş Sen Bizim Her Şeyimizsin" melodisiyle ulaştı.
Ancak Galatasaray söz konusu olduğunda ortada muğlak bir durum var. Son yıllarda Galatasaray 2000 yılında finale ulaşan 4 sene üst üste şampiyonluğun sonucunda "Cimbom Galatasaray" şarkısını çok kullanmaya başladı. Ama kulübün bundan 4-5 sene önce kendisinin piyasaya sürdüğü "İşte Galatasaray" albümündeki "GS Kulüp Marşı" da kulübün resmi marşı olarak o günden bu yana Ali Sami Yen'deki her maçta takım sahaya çıkarken kullanılıyor.
Bunun yanında sözlerini Hıncal Uluç'un yazdığı ve çok kullanılan "GS Şampiyonluk Marşı" da bir diğer alternatif. Yine de biz kulübün resmi marşı olarak "GS Kulüp Marşı"nı kabul ediyoruz
2 yorum:
o şarkı fifa 2002 de değil, fifa 2000'deydi, bir de sanırım carnaval de paris 98'de yapıldı, hatta 98 dünya kupası için çekilmiş bir de klibi vardı böyle ülkelerinin bayraklarının rengine boyanmış çocuklar oynuyorlardı:)
Mean Machine'i özellikle tavsiye ederim. Ne için izlenmelidir kısmına jason statham'ın mükemmel oynadığı rolünün sayko hareketleri dışında maç sırasında topla birlikte dans yaparken gol yemesi sahnesini de eklemek isterim.
Yorum Gönder