24 Eylül 2008 Çarşamba

KEK BİTELİ ÇOK OLDU BE ABİ






Türk milletinin kanında, yapısında vardır, mazlumun, güçsüzün yanında olmak. Bu hayatının her alanına işlemiştir. Doğal olarak spora bakışına da. Hangimiz geçen sene Zenith Bayern'i dörtlediğinde, Rusya flaş takım Hollanda'yı saf dışı ettiğinde sevinmedik ki (hoş Rusların pek mazlum yanı yok ya), ya da hangimiz Euro 2000'deki efsane Hollanda-İtalya maçında 1 buçuk saat boyunca eksik oynayan İtalya için dua etmedik ya da 1990 Dünya Kupası'nı Kamerun kaldırsın istemedik. İçimizde var bu. Sporun her alanında. Bunu bir kenara koyuyorum.











Diğer yanda da şu var. Dünya futbolu son 10 yılda çok önemli bir değişime girdi. Bunu blogda sıkça belirtiyoruz. Büyük kulüpler ve milli takımlar ile ufaklar arasındaki güç farkı bu süre zarfında giderek kapandı. Yukarıdakiler aşağı indi, aşağıdakiler de biraz yukarı tırmandılar. İstikrarlı olarak bu akım sürdü ve 2004 yılındaki Yunanistan şampiyonluğunda bu akımın vardığı zirve noktasını gördük. O turnuvanın bize öğrettiği bir şey vardı. 1982 Brezilyası gibi bir takımı bir daha ömrümüz boyunca göremeyecektik ama 2004 Yunanistan'ı gibi bir takımdan bir dolu örnek olacaktı hayatımızda. Çünkü yaratıcı oyuncu fazlalığı, sonunun ne olacağını düşünmeden hareket etme gibi kavramlar artık giderek güç kaybetmeye başlamıştı. O tarihten bu yana ekol kendini daha da geliştirip olgunlaştırdı. Bundan 5 yıl önce birisi "4 defans adamının önüne 3 tane de emniyet sübabı ile sahaya çıkacağız" dese adı "Çanakkale Geçilmez" olurdu. Bugün "44 yıl sonra İspanya'yı şampiyon yapan sağlam taktik" deniyor. Yaratıcılık, göz zevkinden ziyade muhafazakarlık ve kontrol öne çıkan terimler. Hal böyleyken de futbol maçlarında özellikle uluslararası müsabakalarda, büyük farkları, bir takımın bir diğerine gözle görülür ezici üstünlük kurduğunu görme ihtimalimiz oldukça azaldı.Yavaş yavaş sadede gelelim. Türk insanı, futbol izleyicisi, basını ve genelindeki bu "....... takımdan da 3 gol yenir mi", "..... da takım mı bunlar kim yahu?", "yazıklar olsun şu takımdan gol yiyoruz" çıkışlarını oldukça temelsiz ve anlamsız buluyorum. Bunun son örneği Bellinzona üzerinden yapıldı. "Bellinzona kim?"....Peki bundan 15 yıl önce Manchester United taraftarı için Galatasaray kimdi? 2 sene önce bir Bayern Münih taraftarı için Getafe ve Zenith Petersburg kimdi?. Avrupa futbolunun gidişi bu yönde. Anorthosis gibi bir kaç yıl önce "Kıbrıs:'ta lig mi var?" şeklinde yaklaştığımız bir ülkeden çıkan takım Yunanistan'ın "Olympique Lyon'u" Olympiakos'u Şampiyonlar Ligi dışına itti. Daha 1 hafta önce İsveç Ligi'nin orta sıra takımlarından Kalmar FF, Avrupa devi Feyenoord'u Hollanda'da mağlup etti. Bu tür skorlar daha da artacak. Çünkü futbol giderek basit, gösterişsiz bir oyun haline gelmeye başladı ve yaratılanı bozmanın, yaratmaktan çok kolay olduğu ve bunun yetenek sahibi olan olmayan herkesin uygulayabileceği gerçeğinden hareketle, var olan büyük farklar azaldı.

Kısacası artık ortada üzümlü kek yok. O meşhur kura çekimlerindeki "keklerimiz". Kimse kekin hamuruna ek bir şey koymaya cesaret etmiyor. Herkesin keki aynı. Bunu görememek mutfağın genelini görememek anlamına geliyor ki bunun yaratacağı yorum kargaşasından kaçmak lazım.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Fotodaki kek on numara ,gel de beni yeme dermişçesine.
Ahmet