5 Kasım 2008 Çarşamba
EFSANE GERİ DÖNDÜ KORKSUN ALEX'LE TÜMER!
Evet yukarıda gördüğünüz benim. Hile değil alın teri hem de(saçlar dışında)! Hakederek giydik o formayı. Yüksek ihtimalle Pro Evolution Soccer'ı biliyorsunuz. Konami ya da Winning Eleven diye de bilirsiniz. Playstation'ı her genç evine sokan oyun budur. Sabaha kadar bitmek bilmeyen turnuvalar, el ağrılarıyla bırakılan gamepad'ler.. Konsolda PES bu kadar güçlüyken, PC'de Fifa'nın etkinliği epeyce sürdü. Birkaç yıldır PES, PC'ye de el attı. Bu sezonki oyunla da tanışmamız PC aracılığıyla oldu.
Oyunun detayları hakkında fazla bilgi vermeyeceğim. Güzel oyun işte. Zaten iki kişi karşılıklı Empire Soccer bile oynasan eğlenceli olur derim hep. Bu da öyle. Tek kişi ise, uzun süre oynayamam bi oyunu(FM'yi ayırmak gerek tabi.).
Gelelim esas konuya. Bu sene yeni eklenen "Become A Legend" kısmı. Oyuna başlarken, öncelikle kendini baştan yaratıyorsun. Taranmış bir resminizi ekleyebilirsiniz, ya da webcam'den yeni bir resim çekebilirsiniz. Buradan aldığınız görüntü gözler ve ağzı oluşturuyor. Ten rengini, saçları, çene, burun, göz yapısını düzenleyerek kafayı hallediyorsunuz. (saçım olsa nasıl olurdumu denemek için ) Sonra vücutla ilgili detayları da yapmak gerek(Kendi kilomu girince hantal bişey oldum diyorsanız, ideal ölçülerinize kavuşmak için fırsat!). Sırta ismi yazıp formayı şortu da ayarladıktan sonra mevkiyi seçiyorsunuz ve işte hazırsınız.
Şimdi sıra hangi takımda oynayacağınızda ve özelliklerinizin nasıl olacağında. Zaten oyunu ayıran en önemli özellik de bu. Bu konuda bir seçme hakkınız bulunmuyor. Amatör takımınızla bir maça çıkıyorsunuz ve bu maçı da tüm futbol simsarları izliyor. O maçta ne kadar iyi oynarsanız, iyi bir takıma gitme şansınız o kadar artıyor. Tabi o maçta yaptığınız hareketler de özelliklerinizi belirliyor. İyi dripling yaparsanız, onun puanı yükseliyor, iyi şut atarsanız onunki.
Ben bir gol atıp asist yapınca Espanyol'dan gelen teklif sürpriz olmadı. Espanyol'la sözleşmeyi imzalayan 17'lik genç Tuncay'ın önünde De la Pena gibi bir yıldız vardı. Önce antrenman maçlarında hocanın gözüne girip 18'e daldım. Sonra son 15-20 dakikalarda iyi performans sergileyip de la Pena'yı kenara çektim. Artık düzenli oynama şansı buluyordum ve oynadığımda da takıma faydalı oluyordum. Sezon arasına geldik, transfer sezonu açıldı. Teklifler arasında Fenerbahçe'yi görünce fazla düşünme şansı kalmadı bize. Kabul ettik.
Neyse, Fenerbahçe'de iş daha zordu. Ama bir süre sonra Alex'in, Tümer'in yerine sahaya dalmaya başladım. Güiza'ya asist yaptım, Semih'le verkaç yapıp goller attım.
Tabi not olarak bunu söyleyelim. Oyunun en büyük özelliği, maç içerisinde sadece kendinizi oynamanız. Sürekli pas beklemek, boşa kaçmak, pres yapmak işiniz. Tavsiye ederiz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder