3 Aralık 2008 Çarşamba

CEO


Futbol Direktörü, Sportif Direktör, Menajer, Genel Koordinatör....Bir dolu adı var o mevkinin. Ama ad değişse de görev aynı. Kısaca tanımı "başkanla teknik direktör arasındaki köprü adam". Son 10 yılda popüler oldu dünya futbolunda, son 5 yıldır da bir kaç sima ile Türk futboluna giriş yaptı. Ali Dürüst, Bülent Tulun, Adnan Sezgin, Sinan Engin, Abdürrahim Albayrak gibi isimlerle. Arada kalan bir adamın taraf tutmaması çok zordur. Hele bu gibi durumlarda. Dolayısıyla bu isimler de dahil olmak üzere bu köprü adamlardan bazıları başkana daha yakın oldular (Sinan Engin, Adnan Sezgin gibi), bazıları da teknik direktöre (Abdürrahim Albayrak, Ali Dürüst gibi). Bülent Tulun'u ayırmak lazım. Bize göre Eric Gerets-Özhan Canaydın arasında enfes bir denge kurmuştu ki onun görevden alınışı halen Galatasaray yönetiminin en büyük hatalarındandır ve bir şampiyonluğa patlamıştır. Genelde bu adamların bir kaderi var, başkanın casusu olarak görülmek. Örneğin Celtic hocası Gordon Strachan'ın "saygısızlık etmek istemem ama, bu mevki başkanın kulüpte ne olup bittiğini öğrenmek için yaratılmış bir mevki gibi geliyor" şeklinde bir demeci var. Buradan hareketle Premier Lig'deki bu köprü adamları bir inceleyelim dedik.

Arsenal'de böyle bir adam yok. Arsene Wenger halen tek adam ancak ilginç şekilde oraya bir ismi atamak istiyor. Takımın eski defans oyuncusu ve şu anda kulüpte scout olarak görev yapan Gilles Grimandi en büyük aday. Aston Villa'da da bu mevki boş. Menajer Martin O'Neill başkan Randy Lerner ile doğrudan ilişkide ve futbol takımı ile ilgili bir tavsiye almak istediğinde doğrudan antrenörler John Robertson ve Steve Walford'a başvuruyor. Blakcburn Rovers bu işi 1995'te Kenny Dalglish'le denedi. Ama takımı 2 sene önce şampiyon yapan Dalgslish yeni görevinde fazla kalamadı. An itibarı ile başkan John Williams ve Paul Ince bütün işleri beraber yürütüyorlar. Chelsea'de işler biraz karışık. Tepede sahip Abramovich altında başkan Bruce Buck, CEO Peter Kenyon, scout ekibinin ve akademinin başı ve 15 adamı kapıyı görünce kendi koltuğu da salanmaya başlayan Frank Arnesen ve teknik direktör Scolari var. Yani aşırı kurumsallaşmış bir yapı. Everton'da David Moyes ve başkan Bill Kenwright bütün transfer işlemlerini yürütüyorlar. Ayrıca Futbol şubesinin başı David Harrison ve CEO Robert Elstone'un da ufak fonksiyonları var. Fulham Roy Hodgson göreve geldiğinde futbol direktörü Les Reed'i görevden aldı ve başkan Al-Fayed ile İskoç teknik adam arasında kimse kalmadı. Sürpriz ekip Hull City'nin de tampon bölgesi bomboş. Phil Brown'un danışacağı isim yanında oturuyor, asistan Brian Horton. Rafa Benitez Liverpool'da yalnız değil. Gillett-Hicks ikilisinin yanında CEO Rick Parry de transfer işlemlerinde söz sahibi. City Mark Hughes'un üstünde Sulaiman al-Fahim, CEO Gerry Cook'tan oluşan bir çatı kurmuş durumda ve Robinho transferinde olduğu gibi her zaman hocanın fikrini almadan hareket edebiliyor. Manchester United bu mevkinin bahsinin bile geçmeyeceği tek kulüp. Sir Alex Ferguson'ın 25 yıllık duruşu kulüpte böyle bir mevkiyi imkansız kılıyor. Middlesborough'da Gareth Southgate tek yetkili. CEO Keith Lamb ve Neil Bausor bürokratik işlemleri halletmek için orada bulunuyorlar. Newcastle bu konuda en kalabalık kulüp. Teknik direktörle beraber takımın iradesini paylaşan başkan, yönetim kurulu başkanı, CEO, ikinci başkan, teknik koordinatörden oluşan bir ekip var. Zaten nerde çokluk orda tezek demişler. Kulüp senelerdir sürünüyor. Stoke City'de futbol direktörü John Rudge 1999'dan beri görevde. Genç yetenekler ve transfer görüşmeleri konusunda önemli yetkileri var. Sunderland'de bir hemşeri ilişkisi var zaten. Hoca Roy Keane başkan Niall uinn olunca CEO Peter Walker'a Keane ne diyorsa onu yapmak düşüyor. WBA'da sportif direktör Dan Ashworth menajer Tony Mowbray ile oldukça yakın ilişki içerisinde. West Ham'da Gianluca Nani göreve geldiğinde kulüp tarihinin ilk teknik koordinatörü oldu. İlk görevi Alan Curbishley'in yerine bir hoca bulmaktı. Zola'yı tuttu getirdi. O da hemşerilik ilişkisini kurdu. Wigan'da da Steve Bruce transfer görüşmeleri için genel direktör John Benson'la beraber çalışıyor.



Rapor şu 5 kulüpte böyle bir mevki hiç yok. 5 kulüpte böyle bir mevki var ama tamamen bürokratik işleri halletmek için oradalar ve büyük yetkileri yok. 4 kulüpte bu mevki teknik direktör ile büyük bir uyum içinde çalışıyor ve genelde onun direktifleri ile hareket ediyor ve genelde uzun süredir bu görevde olan güvenilir isimler. 5 kulüpte bu mevki ve hatta daha fazla görevli var. Bunlar Liverpool, Manchester City, Chelsea, Newcastle United ve Tottenham. Son ikisi zaten tepetaklak olmuş durumdalar ki onlardan Tottenham'ı kurtarma sinyalleri veren Harry Redknapp 4 sene önce Portsmouth'da iken kulüp üstüne Velimir Zajec'i oturtunca istifayı vermiş ve sonra özel şartlar ile geri dönmüş bir adam. Liverpool, Chelsea ve Manchester City büyük servetlerin üzerinde oturan isimleri tek başına bırakmak istememişler tabi. Benitez Alex Ferguson kadar şanslı değil. Kendisini kanıtlaması ve Amerikalı ikiliyi geri çekmesi için en az bir Premier Lig şampiyonluğu gerekiyor ve görünüşe bakılırsa onun bu yıl olması gerekiyor. Chelsea ve City ise mevcut sistemleri ile bir süre daha devam edecektir.

Dolayısıyla bu mevkinin olmazsa olmaz, başarı için şart olduğu gibi bir ortam yok asla dünya futbolunda. Hele İngiliz ve Türk kulüplerinin kurumsal yapısı göz önüne alındığında bu iyice ortaya çıkıyor. İngiliz başkanlar bu kulüpleri parayı bastırıp satın alıyorlar. Yani bu kulüplerin sahibi durumundalar. Türkiye'de ise başkanlar seçim sonucu göreve geliyorlar ve yanlarında önemli yetkileri olan bir dolu yönetici bulunuyor. Futbol şubesi için de zaten birisini atıyorlar. Bir de bunun üzerine gelen "menajer" adındaki kurumun neye yaradığı ve gerekliliği gerçekten tartışılması gereken bir kurum. Sadece bir futbol kulübü olan İngiliz takımlarının sadece %20'sinin özel şartlarla başvurduğu bu yöntemin ülkemizdeki örneklerinin, ortaya çıkan sonuçlar göz önüne alındığında çok da başarılı olduğunu söylemeyeyiz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

yazı sadece istanbul takımları ile ingiliz kluplerinin yonetim yapısı ile ilgili olmus. yani biraz ornekte turkiye kısmı zayıf kalmıs. anadolu kısmı atlanmıs. bu konu hakkında da acıklayıcı bir yazı gelirse sevinirim...(butun klupler tek kalıptan cıkma yonetilmiyorlar herhalde en azından siyasileri de bu dişliye ekleyebiliriz anadolu kluplerinin bazılarında)

GoKaN