29 Aralık 2008 Pazartesi

SWAHN VE TABELALAR

Yan tarafta resmini gördüğünüz yaşlı adamın ismi, Oscar Swahn. 20 Ekim 1847, İsveç doğumlu. 1908 yılında Londra’da düzenlecenek olan olimpiyat oyunları öncesinde İsveç Olimpiyat Komitesi yetkilileri, sıkı bir avcı ve nişancı olduğunu öğrendikleri Swahn’ı ziyaret ederler ve ondan olimpiyat oyunlarına katılmasını isterler. Oyunlar için çok yaşlı olduğunu söyleyen ve katılmak istemeyen Swahn’ı komite yetkilileri ikna eder ve Swahn oyunlara katılır.

60 yaşında katıldığı ilk olimpiyatta Swahn, 2 altın ve 1 bronz madalya kazanarak, dünyanın en yaşlı olimpiyat şampiyonu olur. Dört yıl sonra kendi ülkesinde düzenlenen oyunlarda Swahn, 1 altın, 1 de bronz madalya ile yine ülkesini gururlandırır. 1920’de Antwerp’de düzenlenen oyunlarda 1 gümüş madalya kazanan Swahn, 72 yaşında olimpiyatlara katılan en yaşlı sporcu ünvanını alır. 1924 Paris oyunlarına hastalığı nedeniyle katılamayan Swahn, üç yıl sonra 1927 yılında hayatını kaybeder ve bir olimpiyat efsanesi olarak edebiyete intikal eder.

Görmüş olduğunuz tabela ise Stockholm belediyesinin, Swahn’ın olimpiyat şampiyonluğunun 100. yılı anısına Stockholm’deki olimpiyat müzesinde sergiye açtığı, 1908 Londra olimpiyatlarında vurmuş olduğu tabela....değil elbette!

Muhtemelen yüksek promil seviyesinde, “olm aha bak, bu tabelayı şu tepenin arkasından vurmazsam adam değilim, giriyon mu lan iddiaya” şeklinde cereyan eden bir muhabbetin ürünü.

Peki atıcılıktaki hünerlerini şehirlerarası tabelalarda ispatlayan memleket insanının atıcılık diye olimpik bir sporun varlığından haberi var mıdır? Yoksa neden yoktur? Atıcılık federasyonu, topu kendilerinden iki satır bile bahsetmeyen medyaya atar, medya da bu topu, spor haberleri altında GS idmanında kemik sesleri, BJK divan toplantısı yapıldı, vs.. haberleri ile auta atar.

Bize göre ise sorumlu, her fırsatta sporu devlet politikası olarak kabul etmeleri gerektiğini söyleyen ancak ne hikmetse bir türlü kabul edemeyen yönetimdir tabi ki.

Silaha düşkünlüğü ile de bilinen Karadeniz yöresinde yılın belli zamanlarında yayla şenlikleri yapılır, bilirsiniz. Bu şenliklerden herhangi birinde Türkiye şampiyonasının bir etabını düzenlemek ya da tamamen gösteri amaçlı bir müsabaka tertip ederek en basitinden insanlara “beyler/bayanlar dağlara, taşlara, tabelalara ateş edeceğinize, gelin bu işi spor olarak yapın” mesajını vermek çok mu zordur?

Başka seçenekler de mevcut tabi ki. Hayal gücünün dizilerle sınırlandığı, tüm fayda ve kazanımların para ile ölçüldüğü bir devirdeyiz. Olimpiyat oyunlarında şampiyon olan sporculara devlet az buz değil tam 750 cumhuriyet altını ödül veriyor. Zafere giden her yol kutsaldır mantığıyla, bir kampanya düzenlenir; kampanya afişinde ellerinde silahları ile bir tarafta Polat, diğer tarafta Memati, sırt sırta verip nişan almışlar, altında büyük puntolarla “Kim 750 cumhuriyet altını ister? Müracaat : Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü” yazar, sonra gelsin dünya şampiyonlukları gitsin olimpiyat rekorları. Bu konuda ciddiyim, yani bu bile iyi kötü bir hamledir.

Yıllardır Alp Kızılsu haberleri izledik TRT Spor bültenlerinde adamcağız da yaşlandı artık, neyse ki şimdilerde Oğuzhan Tüzün isminde henüz 26 yaşında başarılı bir genç var. Bir 10-15 sene de onun sırtına bineriz, daha genç nasıl olsa...

by gorky.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Yıllardır üzerinde düşündüğüm konuları aynı cümlelerle bloglarda görmeye bayılıyorum yahu. Teşekkür ediyorum bu yazı için. Mesajı alması gerekenler de okusa keşke.

CaRtMaNtR dedi ki...

Kapkaççılardanda iyi sprinter çıkar aslında hem kendileride topluma kazandırılır :D

Her Yol Roma dedi ki...

mehmet demirkol'un atıcılık ile ilgili söyledikleri dikkate değer;

http://heryolroma.blogspot.com/2009/01/mi-acaba.html