29 Aralık 2008 Pazartesi

ŞEHRİN MAVİ YAKASINDA REFORM


















Sırasıyla Sunderland, Blackburn Rovers ve Feyenoord için yaptık bu incelemeleri. İlk ikisinin hocası dikkat çektiğimiz noktaları düzeltmeye fırsat bulamadan gitti. Zaten biz ilgili yazıları yazdığımızda koltukları 6.5 şiddetinde sallanıyordu. Feyenoord devre arası tatiline 3-1'lik NAC Breda galibiyetiyle girdi ve taraftarların güveninin hiç kaybetmediği Gertjan Verbeek şimdilik ikinci yarı için koltuğunda oturacak. Bugün değerlendireceğimiz takım Manchester City. Abu Dhabi United Group'un takımı satın alması ve Tayland'lı Thaksin Shinawatra'dan sonra Dr. Sulaiman-Al Fahim'in başkan olmasından sonra transfer piyasası çok eğlenceli bir kişiliğe kavuştu, zira Al Fahim Kaka'dan Robinho'ya, Buffon'dan Messi'ye Drogba'dan Ronaldo'ya herkesi potansiyel transfer hedefi olarak belirledi. Bu gazla yola çıkıldığında 38 maçlı ligin 20 maçı bitirildiğinde göze çarpan 13.lük hiç de iç açıcı bir performans değil. Peki bu sene İngiliz futbolunun 4 büyüğü arasına girmesine ihtimal verilen City neden küme düşme hattının sadece 2 puan üzerinde....Bakalım

Zorlu maçlardaki başarısızlık: Manchester City'nin ligde 6 galibiyeti var, skorları şunlar: 3-0, 3-0, 6-0, 3-0, 3-0, 5-1. Yani City kazandığı zaman rakip takımı perişan ediyor bi nevi. 6 maçta atılan 23 gol ve yenilen sadece 1 gol. Bu yüzden de ligin son 10 sırasındaki takımlar arasında attığı yediğinden daha fazla olan tek takım. Hatta tüm ligi ele aldığınızda en iyi gol averajına sahip altıncı takım. Ama aynı City başabaş giden maçlarda gerekli hamleleri yapamıyor. Kaybettiği 10 maçın 6 tanesini tek farkla kaybettiler. Yani mavilerin bir nevi zoru görünce sıkışma problemleri var. Tabi bu faktörün çözümü de diğer maddelerde.

Baskın oyuncu eksikliği: Bu başlığı aynen Blackburn Rovers yazısından kopyaladım. Hep savunduğum bir gerçek vardır yıllardır. Brezilyalı oyuncular patates kızartmasının üstündeki ketçap gibidir. O olmadan patatesin hiçbir anlamı olmaz sanarsınız ama aslında o tadı veren patatesin orada olmasıdır. Patates olmadan sadece ketçap yiyen bir adam gördünüz mü hiç? Brezilyalılar herşey iyi giderken takıma önemli güç katarlar ama asla maç çeviren, sorumluluk alan, işler kötü gittiğinde "topu alayım" diyen adamlar değillerdir (ilginç şekilde Cassio Lincoln son 2 aydır bir Brezilyalı gibi oynamıyor bu manada). Robinho'dan iyi bir transfer yaratabilirsiniz ama asla bir lider yaratamazsınız. City'nin Roy Keane, Gerrard, Lampard veya Terry gibi sahanın genellikle orta bölümünde oynayıp oyunu yönlendirecek bir oyuncuya ihtiyacı var ve bu ne Robinho, ne Elano ne de Stephen Ireland. Hatta garip gelecek ama bu kadroda bu işi yapabilecek tek adam 35 yaşındaki Dietmar Hamann ama o da artık kariyerinin sonunda.

Performans istikrarsızlığı: Stephen Ireland sadece 3 gün önce takım Hull City'i 5 golle sallarken adrese teslim 3 asist yaptı ve bir de gol attı. Muazzam bir performanstı. Dünkü Blackburn maçında sahada yoktu. Robinho ilk 20 maçın ortalarını sakatlıkla geçirdi. Shaun Wright Phillips 2 maç üstüste iyi oynayıp 1 maçta geziniyor. City sezona Kasper Schmeichel ile başladı, şu anda kalede John Hart var. Geçtiğimiz sezonun flaş isimlerinden Elano bu sezon o denli ön planda değil. Manchester City takımı 11 tane Sergen Yalçın'la çıkıyor sahaya bir nevi. Sergen'in bilirsiniz böyle bir huyu vardı. 1 hafta Maradona'yı bize izletir, sonraki 2-3 hafta oyundan çıkarken "Sergen oyunda mıydı yahu?" dedirtirdi. City en iyi oyuncularından dahi seri çıkaracak bir oyun alamıyor. Bu nedenle sezon başından beri sadece bir kez 2 maç üstüste kazanabildiler. O da ikinci ve üçüncü hafta.

Kapıda Bekleyen Galacticos Sendromu: Bu 2009'da ortaya çıkacak bir problem. Transfer dönemi açıldığında en az 3 mevkinin yeni oyuncularla doldurulacağını düşünüyorum. Bu sayı Arap sermayesine göre 4 veya 5 bile olabilir. Real Madrid Beckham, Zidane ve Figo'yu sahaya sürerken yanlarında Mkalele'yi de bulunduruyordu ve ayrıca asıl farkı yaratacak şekilde kulübede bir "baba" oturuyordu. Vicente Del Bosque. Mark Hughes yaratılacak bol yıldızlı kadronun dengesini bozmadan bir nevi herkesin ağzına bir parmak bal çalarak dengeyi koruyan bir hoca mı? Şüphelerim var. O koltukta Bobby Robson otursaydı farklı düşünebilirdim. Ama Hughes, saha içi taktik disipline bağlı, Sir Alex Ferguson ekolünden gelmiş bir adam. Çok sayıda büyük egolu oyuncu transferi yönetimsel zorlukları da beraberinde getirebilir.

5 yorum:

Doğu Eroğlu dedi ki...

El Classico değil de Galacticos demek istediniz galiba?


yazılarınızı beğeniyle izliyorum, hepinize iyi çalışmalar.

Saygılar

Unknown dedi ki...

ne man. city'den ne de ata demirer kılıklı şeyhten bir yol olur 5 ile 10. basamak arasında gider gelirler...

L dedi ki...

bir bilgi düzeltisi yapacağım:makelele varken figo ve zidane evet ama, beckham yoktu. aynı zamanda oynamadı o ikisi.

CaRtMaNtR dedi ki...

Ara transferde yaşı ilerlemiş yada gelecek vaadeden saha içi generali olarak adlandırabileceğimiz birilerini kadroya katabilirlerse kalan maçlarda daha iyi performans göstereceklerdir. Mesela bir Viera yada Ballack bu bakımdan takıma sınıf atlatabilir.

Radical Media dedi ki...

Bence koparılan yaygaranın 10'da biri kadar bile transfer yapmayacak City. Araplar argo deyimiyle " rüzgar " yapıyorlar ve City üzerinden başka bir mecraya zıplanacak artık PL naklen yayıncılığına ortaklık mı yoksa bahis sektörüyle ilgili bir açılım mı olacak onu zaman gösterir.City ve karanlık bahis organizasyonları üzerine , Tayland'lı alana kadar çok şayia vardı. Zaman göstericek ama bu işden bırakın Yeni Bir Chelsea'yi yeni bir Shaktar çıkacağı bile şüpheli görünüyor bana.