12 Aralık 2008 Cuma

ROTTERDAM LİMANINDAKİ SİS PERDESİ

















Doğrulamadı bu sene bir türlü Feyenoord. Sezona 3-1'lik Heracles Almelo mağlubiyeti ile başladıklarında kötü bir sezon olacağının belirtileri de hissedilmişti. 13 Eylül-2 Kasım arası oynadıkları 6 lig maçında 4 mağlubiyet ve 2 beraberlik aldılar ve sezonun profili çizildi zaten. Şampiyon olamadan geçirilen 10. yıl olacaktı bu. 20 Ekim'de uzun yıllar gerçekleşmemiş bir hadise de oldu ve şehrin minör takımı Sparta, esas oğlanın üstüne çıktı sıralamada. Sonraki haftalarda ne zaman toparlanma sinyalleri verseler ertesi hafta takıldılar. UEFA Kupası'nda Deportivo, CSKA Moskova ve Nancy karşısında 3 maçta 3 mağlubiyet ile çoktan topu attılar. Ellerinde bir tek geçen sene de kazandıkları Hollanda Kupası var ama onun da bu oyunla garantisi yok. Sunderland ve Blackburn Rovers'a yaptığımız incelemeyi söz verdiğimiz gibi Feyenoord'a da yapalım.

Miyadını doldurmuş oyuncular: Roy Makaay, Giovanni Van Bronckhorst, Danny Landzaat, Kevin Hofland, Jon Dahl Tomasson, Michael Mols. Bu oyuncuların hepsi 30-37 yaş arasındaki oyuncular. Yurt dışında bir çok takımda oynayıp, bazı önemli başarılar kazandıktan sonra ülkelerine döndüler. Bir tür re-union politikası. Bu politikaların kaç tanesi bugüne kadar tuttu ki bundan sonra da başarılı olma garantisi olsun? Sadece milli oyuncu Tim De Cler belli bir istikrarda oynuyor (o da bir geri dönüş değil, tüm kariyeri Hollanda'da geçti). Bu tür oyuncuların 1-2 tanesini kadroda bulundurmak ve ara sıra kullanmak çok büyük sorun yaratmayabilir ama yukarıdaki 6 oyuncunun (Mols dışında) 5 tanesini ilk onbir oyuncusu yaparsan olacaklara hazır olmak gerekir. Van Bronckhorst çok iyi bir Euro 2008 geçirmesine rağmen Feyenoord'da o görüntüsünden çok uzak. Verbeek'in Biseswar, Wijnaldum, Manteiga, Leroy Fer ve ilginç isimli Kermit Erasmus gibi gençleri kadroya monte etmesi lazım.

Teknik direktör istikrarsızlığı: Daha önce yazmıştık Hollanda kulüpleri bir hocayı kovmadan önce 5 defa düşünürler ve istikrara inanırlar diye. Feyenoord'da son 5 sezonda 5 hoca değişti. 2004'ten bu yana Ruud Gullit, Erwin Koeman, Leo Beenhakker, Bert Van Marwijk ve son olarak Gertjan Verbeek. Verbeek kötü bir hoca değil kesinlikle, onun kaderi biraz Ersun Yanal gibi, ortak arar takımlarda çok büyük işler başardıktan sonra büyük bir kulübün başına geçti ancak Heerenveen'deki dönem geride kalmış gibi görünüyor. Toparlanması için gereken zaman bu istikrarsızlık ile kendisine verilmeyebilir. Söylentiler dolaşmaya başladı ama taraftarlar arkasında. Tabi şunu da belirtmek lazım Ajax ve PSV de son yıllarda çok uzun süre aynı hoca ile çalışmadılar ama her ikisi de 4 yıllık bir Koeman ve Hiddink dönemini geçirdiler 2001-2006 arası ve iyi bir iskelet kurdular. Ayrıca hepsinin kulüpte yer alan ve stepne hoca pozisyonunda akıl hocaları var. Adrie Koster ve Sef Vergossen gibi. Van Gaal'in 4 sezondur AZ'in başında olduğunu belirtelim.

Sakatlıklar ve kadro istikrarı: Ufak bir etken ama önemli. Tamam "sahaya 11 kişi çıktığınız sürece mazeret kabul edilmez", ama bir ara Feyenoord tam anlamıyla Florence Nightingale hastanesine dönmüştü. İyileşen ilerleyen hafta hemen sakatlanıyor, sakatlanan bir daha sakatlanıyor ve hepsinin iyileşme süresi en az 3-4 hafta alıyordu. Galatasaray sezon başında sakatlıklarla boğuşuyordu ama Feyenoord onunla çok rahat yarışacak düzeydeydi. Tam 10 oyuncusu (bunların 8'i kaleci Timmer dahil ilk onbir oyuncusu olmak üzere) sakattı kırmızı beyazlıların. Hala Tomasson, El Ahmaedi, Landzaat gibi isimler sakat. Takım sezon başından beri iki maç aynı kadroyla çıkamadı nerede ise. Böyle olunca da bir kadro iskeletinin oturması imkansız hale geldi. PSV, AZ ve Ajax genelde hücum hattındaki Afellay, Sulejmani, Huntelaar, Amrabat, Dembele gibi oyuncuların sakatlanmasına rağmen arkadaki mevkilerin bir arada oynaması ile çok fazla etkilenmediler.

Prestij Kaybı: Bunu anlatmak zor olabilir ama sanırım ayrıntılı düşününce anlayacaksınız. Büyük bir kulüp 10 sene boyunca şampiyon olamayınca basının bakışı, taraftarların umudu ve rakip takımların tavırlarında farklılıklar oluyor. Basın artık Feyenoord'un makus talihine kendini inandırmış gibi, taraftarlar umutlarıı kaybettiler, en önemlisi de rakip takımlar Feyenoord karşısında Ajax ve PSV deplasmanlarında oynadıkları gibi temkinli oynamıyorlar ve açık alanda taarruza çıkıyorlar. Yani büyük takımın isminden ve formasından duyulan korku azaldı Feyenoord için. "O formayı sahaya ser maçı kazanır" denir ya, işte o hala PSV ve Ajax için geçerli ama Feyenoord için geçerli değil artık. Örnek vermek gerekirse Atletico Madrid, PSG, Roma, Beşiktaş gibi takımların da benzer sorunları var bana göre.

Fortis: Son faktör ama bence en etkisiz olanı. Tüm dünyayı vuran ekonomik kriz Fortis'i de fena halde vurdu tabi. Ocak ayında transfer bütçesi ne olur, ya da olur mu bilemiyorum. Eldekilerle idare edecekler. Seneye Fortis'in tamamen çekilmesi gündemde. Ekonomik destekçilerinin de durumu pek iyi değil Feyenoord'un.

11. sırada Feyenoord. 32 puanlı lider AZ'in 16 puan gerisinde. Ajax ile 13, PSV ile de 9 puan farkı var. Öyle bir oyun oynuyorlar ki onlar 32 puan olana dek AZ 64 olacakmış gibi duruyor. Dolayısıyla bu sezon kayıp bir sezon oldu. Benim tavsiyem Verbeek'in görevde tutularak genç oyuncuları kadroya monte edip bir şekilde mağlubiyetsiz 9-10 maçlık bir seri yakalanarak, tekrar "biz buradayız" hissi verilmesi. Yoksa De Graafschap gibi görece oldukça güçsüz takımların De Kuip'ten güle oynaya 3 puanı aldığı maçlara hazır olmak gerekiyor.

3 yorum:

Lev Kom dedi ki...

Cska maçının ilk yarısını izleyebilmiştim-gs maçıyla çakıştığı için-
Hücumu sürekli Wijnaldum üzerine yıkıyorlardı ismini hatırlamadığım sağ bekleri de pek katkı sağlamayınca çocuk orada debelenip durdu. İlk defa uzun uzun izledim kendisini ama aşırı yetenekli olduğunu söyleyemem ama (aynı ligden belirtirsek) Babangida'dan daha iyi potansiyeli var ve artık jogging forvet olmuş Makaay yerine daha iyi bir hücum elemanıyla iyi iş yapabilir. (en azından duvar paslarını). Defansının cepheden gelen yüksek toplarda pek açık verdiğini söyleyemem
-tabii ki aklı karışık van bronckhorst'un orta sahadan kafayla geri pası vereceğini kimse tahmin edemezdi- ama yedikleri ilk gol tam bir fecaat. Sol kanatlarında kim oynuyor haberim yok zira maçta hiç oradan oynamamaları dikkatimi çekmişti bir de Cska maçının ilk yarısında rakip ceza sahasına sadece golü attıkları pozisyonda girmişlerdi. Bunun dışında galibiyet için tek şansı ceza sahası dışı şutlarının kaleye bulma oranının yükselmesi olarak düşünmüştüm devre esnansında ama love bir tane de ikinci yarı atıp maçı 3-1 e getirmişti. Rezalet bir ilk yarıydı neticede, zaten cska futbolu bayıyor.

Adsız dedi ki...

PSG mi :D

Flying Dutchman dedi ki...

PSG