"UEFA Pro Licence" denen bir hadise var biliyorsunuz. Bilmeyenler için kısaca geçelim. Genel olarak herhangi bir üst düzey takımda teknik direktörlük yapmak isteyenlerin UEFA tarafından açılmış, en az 240 ders saatini içeren ve aşağı yukarı 1 seneyi bulan teknik direktörlük kursunu bitirmeleri gerekiyor. Pro Licence'ın altında sırasıyla A lisansı, B lisansı ve C Lisansı bulunuyor. Bu kural ana hatlarıyla sabit olmakla birlikte ülkede ülkeye değişiklik gösteren durumlar var. Örneğin İngiltere'de herhangi bir kulübü 12 haftadan fazla çalıştırmak için bu izini almak zorundasınız. Ama istisnaları olmadı değil. Tabi istisnalar biraz da başarıya yönelik oldu. Gareth Southgate 2006 yılında göreve geldiğinde bu kursları bitirmiş değildi. Avram Grant'ın böyle bir diploması hiç yoktu. Paul Ince göreve geldiğinde bırakın Pro Lisans'ı Blisansı bile yoktu ama federasyon ona kursları bitirmek için 2 yıl süre verdi. Aynı hadise Newcastle United-Glen Roeder atamasında da tekrarlandı.
Almanlar bu konuda daha katılar. Son olay bunun göstergesi. Markus Babbel Stuttgart'ın başına geçtiğinden beri takım yenilgi yüzü görmedi. Ancak ortada bir sorun var ki Babbel bu göreve Alman federasyonunun özel izniyle geldi çünkü Pro Lisans'ı yok. Alman futbol federasyonunda direktör olarak görev yapan
Matthias Sammer 2009-10 sezonu için özel iznin uzatılmasının imkansız olduğunu, zira teknik direktörlerin bu kurslara katılarak becerilerini geliştirmeleri gerektiğini belirtti. İlginç olan Sammer'ın Borussia Dortmund'un başındayken Pro Lisansı'nın olmaması sebebiyle benzer bir özel izinle sezon sonuna kadar görevde kalıp takımı şampiyonluğa taşıması. Türkiye'de de benzer örnekleri gördük. Rıdvan Dilmen ve Oğuz Çetin söz konusu kursları bitirmedikleri için takım elbise giyemiyor, eşofmanla maçları izliyorlardı. Hatta Rıdvan Dilmen bu kuralı çiğnediği için bir maç sonrası federasyondan uyarı bile aldı.
Bu kural için ne düşündüğümü bilmek ister misiniz?
Koca bir zırva. UEFA'nın açtığı lisans kurslarında teknik beceri, online öğrenme gibi birçok kurs tamamlanıp 1 hafta da Coventry'deki Warwick Üniversitesi'ndeki eğitim programından sonra diplomanızı alıyorsunuz. Kursta örnek olaylar da inceleniyor. Örneğin "
Tottenham ile UEFA Kupası 2. turunda CSKA Moskova deplasmanında oynuyorsunuz, 2 sol kanat oyuncunuz da sakat, kaleciniz de cezalı, oyunda 2-1 geridesiniz, ne yaparsınız?" gibi. Oyuncu avcılığı, altyapı takımlarını kullanma, oyuncu iletişimi, antrenman programları gibi bir dolu konu da işleniyor. Eee peki. Otomatikman Sepp Herberger mi oluyorsunuz? Matematiğe, fiziğe kabiliyeti olmayan bir adama isterse Albert Einstein 240 değil 1240 saat İzafiyet Teorisini anlatsın (hoş onun da matematiği okulda iyi değilmiş ya) o adam o teoriyi çözemez. Ben kendimden biliyorum, bir savaşın gelişimini kitaptan okursam onun tüm ayrıntılarını hatırlayacak kadar insanlık tarihine ilgim vardır ama birisi bana 30 yıl savaşları boyunca integrali anlatsaydı anlamazdım. Bu iş biraz da Allah vergisi yetenek işi. Kursların yaptığı şey yeteneği hiç olmayan bir adamı, taktik deha haline getirmek değil, zaten futbolculuktan veya asistan hoca olduğu dönemde, ustasından aldığı tecrübelerden belli bir seviyede olan adamın eline bununla ilgili resmi bir kağıt vermek. Dolayısıyla sıfırdan bir hoca yaratmak gibi işlevleri yok, amaçları da yok. Ha tabi güzel bir amaçları var, bu kurslara giden tüm kursiyerlerin belli bir ücret ödemeleri gerekiyor. Ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de C lisansı 1000, B Lisansı 1200, A Lisansı 1600, Pro Lisans ise 2000 euro civarında. Ülke federasyonlarının ülkedeki tüm teknik adamlara bu lisansı aldırmaya çalıştıklarını düşünülünce ortaya güzel bir meblağ çıkıyor elbet.
Bu iş biraz dana ciğeri, horoz ibiği, sığır hücresi ile futbolcuları mucizevi şekilde tedavi eden Hans Mueller Wohlfarht'ı diğer doktorların kötülemesine benziyor. Ortada bir yetenek ve bunu kullanan bir adam varsa, bu tür saçma sapan bürokratik sınırlamalar getirmenin hiçbir mantığı yok. Bunun yerine göreve başlayan her teknik adamın minimum 1-2 sene herhangi bir takımın kulübesinde yardımcı görevlerde oturması gerektiğini şart koşarsanız olur biter. 240 saatlik kursta ben size nasıl ateş edileceğini, kolların nasıl hareket etmesi gerektiğini, tüfeğin parçalarını anlatayım, teorik bilgileri alın, elinize tüfeği vereyim, siz de ateşleyin. Tüm bildikleriniz hikaye olur, kendinize 2 saat gelemezsiniz. Aynı hesap. 240 saat masa başında, örnek olayları inceleyin, Steve McClaren'in efsane 1999 Şampiyonlar Ligi finalinde Alex Ferguson'un yanında iken 5 dakikada edindiği tecrübeyi size kazandırmaz. Bu iş sahada öğrenilir. Dolayısıyla Alman federasyonunun Markus Babbel hakkındaki son kararı da olmak üzere bu tür sınırlamaları çok saçma bulduğumu belirteyim.
1 yorum:
abi takım elbise giyen oguz cetin'di 1 ay ceza almıstı diye hatırlıyorum ama yanlısım yoksa.
Yorum Gönder