21 Ocak 2009 Çarşamba

EXECUTIVE BOX



















Yazıdaki resimler herhangi bir vatandaşın yemek odası veya salonu değil. 2 adet VIP Salonu. Futbol stadyumlarından tabi ki. Öncelikle şunu belirteyim, "endüstriyel futbola hayır" sloganının son birkaç senedeki kullanılış amacından rahatsızım fena şekilde. İlk başlarda güzel bir amaca hizmet ediyordu, şimdi züğürdün çenesini yoran bir içi boş slogana dönüştü. Daha fazla para kazanmak için asırlık kulübü Wimbledon beldesinden Milton Keynes'e taşıyan ve yeni stad inşa edip 25 tane VIP suiti yerleştiren Milton Keynes Dons yönetimine başkaldırıda kullanıldığında veya Doğuş Oto reklamları kapanmasın diye Fenerbahçe Stadı'na pankart asılmasına izin verilmediğinde bir anlamı oluyor bu cümlenin. Ama Japonya'da kulüp mağazası açan takıma da "endüstriyel futbolun cilvesi" yakıştırmasının yapılmasına karşıyım. Bu Türkiye'de daha da beter. Her kavramı anlamını sorgulamadan ithal ettiğimiz gibi bunu da olur olmaz her şeyde kullanmaya başladık. Kulüp mağazası başka yerden şube açmayı bıraktım, yeni ürün çıkarsa veya kulüp stadyum bölgesinde bir markete işletme hakkı verse bile "endüstriyel futbola hayır" saçmalıkları ortaya atılmaya başlandı. İlkinin adı globalleşme ikincisinin de ticaret. "Endüstriyelleşme" kelimesi endüstri devrimine köklerini dayayan bir kavram zaten.Kökü 18. ve 19. yüzyıldaki tarımsal toplum yaşamından fabrikalara, daha az sayıda insanla daha fazla üretimin elde edildiği makineleşmeye doğru gidişi anlatıyor kaba tabiriyle. Zaten endüstriyelleşen endüstriyelleşti. Bunun futbolda kullanılmasının sebebi yeşil sahaların ve stadyumların bir ticarethane haline gelmesi. Ha bunun da sınırları var. Stadyumun altına market açmanın, kulüp mağazası açmanın ne sakıncası var anlamıyorum. Ben mantar gibi türeyen market zincirinden alışveriş yapmaktansa Fenerbahçe'li olarak Fenerbahçe Migros'tan alışveirş yapmayı yeğlerim mesela. Buradaki çizgiyi tam ayarlayamadık.














Ama şu resimlerdeki hadise futbolun ruhuna ters. Sizi bilmem ama ben televizyondan film izlerken de maç izlerken de ekrandan gözlerimi ayıracak her şeyden kaçınırım. Yemek çok fazla yemem, abur cubur yiyorsam yediğim şeye bakmam, pek fazla etrafımdakilerle konuşmam. Konuşsam da ekrana bakarım. Stadyumda olunca zaten meşgul olacağınız şeyler 2 katı. Tezahürat yapmak, tüm bir stadı gözlemek vesaire. Bu VIP suitlerinde oturanlar oraya niye geliyor anlamış değilim. Etrafınızda tanıdığınız bir VIP suiti sahibi varsa sorun, cevabını not düşün merak ediyorum. Şimdi maç izlemek bir amaç olamaz. Çünkü maçı izlemiyorlar, yok eğer suitin önündeki koltuklardan hiç ayrılmıyorlarsa o zaman o arkadaki bar ve koltuk takımına ne ihtiyaç var. Business Seats'de de aynı havayı alabilirsiniz. Yemek masasına hiç girmeyeceğim, McKenzie'ler Şükran Günü yemeğine geliyor sanki. Yani bir evin oturma odasında alabileceğiniz zevki, stada gidip, arabanıza binip trafiği çekerek yarıya indirip alıyorsunuz. Üstelik oturduğunuz yere de tribün demek mümkün değil. Kongre salonu. Dolayısıyla bu VIP Suit ya da Executive Box denen hadiseyi hiçbir zaman anlayamayacağım. Kulübe para getiriyor mu? Evet. De parayı veren düdüğü çalamıyor bu sefer. Hatta düdüğü duyamıyor bile....

5 yorum:

Troilos dedi ki...

Loca sahibi olarak değil de, Fenerbahçe stadındaki localardan fazlası ile nimetlenmiş birisi olarak söyleyebilirim ki, aslında o kadar da kötü yerler değiller. (Reklem yasak değilse, Henkel sağolsun :))) Bir kere yazıda da belirtildiği gibi,iç kısım ve dış kısım olarak ikiye ayırmak lazım bu locaları. Dış kısmın koltuklarının biraz daha geniş ve rahat olmasından başka bir farkı yok. Aynı şekilde maçı izleyebiliyor, tezahürat yapabiliyor, bağırıp, küfür edebiliyor, gol olunca Henkel Genel Müdürü'nün üzerine atlayıp, başlama vuruşu ile omuz omuza tepinebiliyorsunuz. İç kısım ise tamamen maç öncesi ve sonrası sosyal bir ortam. Bildiğim ve de gördüğüm kadarıyla, maç günleri loca sahipleri bir kaç saat önceden stada gelip, yemek yiyip içki içerken arkadaşları ile laflıyorlar, iş bağlıyorlar vs. yani şurada buluşalım, haldır haldır yemek yiyelim, sonra da koştur koştur maça yetişelim derdi yok..Diğer bir kullanımı da ofis fonksiyonu. Hiç görmedim ama bazı toplantılarını hafta içi Fenerbahçe stadında yapan kişiler varmış..O koca masalar da öyle değerlendiriliyor...Mesela bazısı maç esnasında içeceği çok tüketir..66. dakikada kolanız bitmişse, mutfağa gidip, doldurup gelmek büyük bir eziyettir. Locada bu sıkıntınız olmaz. Görevliden istersiniz, gözlerinizi sahadan ayırmadan kolanız önünüze gelir.

Ha, bu anlattıklarımın hepsinin ne kadar lüks kaçtığının da farkındayım. O noktada yazıda belirtilen endüstriyelleşme, ticarileşme kavramları işin içine giriyor.

Açıkçası bu açılardan da bakınca localara karşı değilim. (Valla arada girmemle alakası yok..) Sonuç olarak, sahaya uzaklık, rahatlık, numaranda oturabilme vb. kriterler ile zaten normal koltuklar arasında bir fiyat farkı var. Bu farkı biraz daha arttırıp zengin taraftarlara daha rahat ortamda maç izlettirmenin futbolun ruhuna aykırı olduğunu düşünmüyorum. Tamam Doğuş Otomotiv reklamı için pankartlara yasak gelmesin. Ama Doğuş Otomobil Genel Müdürü de parasını verip, yemek yiyip, içki içerek camın arkasından maç izleyebilsin. Zaten oldukça sınırlı sayıda ve istisnai bir durum bu.O nedenle de bir problem yarattığını düşünmüyorum.

Bilmem anlatabildim mi?

Adsız dedi ki...

ben katilamiyorum bu defa. endustriyel futbol'a hayir kavraminin icinin bosaltilarak olur olmaz yerde kullanildigina katiliyorum. fakat, vip suitler sezonluk kiralaniyor ve kiracisinin kullanimina sadece mac gunu degil, her gun acik. yani resimdeki suiti kiralayan sahis burayi haftaici de, veya dilerse bir ofis gibi de kullanabiliyor. ilk resimdeki toplanti masasinin amaci da bu olmali. burayi sezonluk kiralayan sahis, doktugu kucak dolusu paranin karsiligini sadece mac gunu almiyordur muhtemelen. "toplanti carsamba gunu saat 10'da saracoglu'ndaki ofisimde" cumlesini her isadami kullanmak ister herhalde. kisacasi, mac gunu 90 dakika boyunca o suit sahiplerinin mac izlemek disinda birsey yaptiklarini dusunmuyorum. paralarinin asil karsiligini bu suiti tum sezon boyunca istedikleri gibi kullanarak aldiklarini dusunuyorum. kulube onemli maddi katkisi var, kiralayana da prestij getiriyo. alan da memnun, satan da.

varol döken dedi ki...

kalsın iyidir, biz de gideriz belki bir gün, hşttt yan loca, kola ısmarlasın size bu loca veya o locadan bu locaya çirkef sıçramış tezahüratı yaparız:)

Adsız dedi ki...

valla banada garip geliyor açıkçası.hatta düzenli takip ettiğim bloglardan golatankalaye.blogspot.com da helsinki den bir buz hokeyi maçının resmi var ve millet salonun içindeki saunadan izliyor maçı.blogun 2. sayfasında kalmış bu yazı ilgili blogda.

Radical Media dedi ki...

Kadıköy'de 2 kere o ortamda maç seyrettim. Senede 3 maç ( TV dahil ) seyretmeyen göbekli bi takım abiler ve sarı boya standart (zeka opsiyonel ) ablalar arasında, yapılan yorumlar ve futboldan anlar görünmek adına yapılan şebeklikler yüzünden çıldırıcak gibi oluyorsunuz. Kesinlikle "Futbolsever" veya "taraftar" işi değil. Ama taraftarlığı haftasonları birahanede , restoranda bağırıp çağırmak zanneden bir takım sonradan görmenin ütopyası olabilir. No Offence ( kimse alınmasın )