15'e yakın film izlemişimdir,
henüz Güney Kore sinemasından kötü bir filmin çıktığını görmedim. Uzakdoğu sineması son 10 yılda Japonya-Çin-Kore üçgeninde inanılmaz bir atılım yaptı. Gore Verbinski'nin Japonya'nın "Ringu" serisini Amerikan sinemasına uyarlaması o ana kadar uzak diyarda Akira Kurosawa dışında kimseden haberi olmayan kitleyi harekete geçirdi ve bu hareket 2 grup yarattı. Japon gerilim filmleri ile kalmayıp uzakdoğu sinemasının tümünün keyfine varmak iteyenler ve animasyon filmlerinin büyüsüne kapılanlar. İlk grup Takeshi Kitano, Chan-wook Park, Kim Ki Duk gibi ustaların izinden giderken ikinci grup Hayao Miyazaki'nin öncülüğünde rüya alemine daldı. Ben her iki gruba da bir yerden tutunduğumu söylemeliyim. Ama Kore sinemasını ayrıca bir yere ayırmak lazım. Günümüzde sinema salonundan çıktığınızda "özgün bir şeyler gördüm" diyebileceğimiz filmler çok azaldı. İşte Koreliler bize bunu sağlıyorlar. Hemen her filmlerinde o ana kadar görmediğimiz bir anlatım, kurgu ve senaryo var. Sinema sektöründe yaratıcılığın bu derece azaldığı dönemdeki çıkışları için teşekkür etmek lazım onlara. Bana sorarsanız dünyanın en iyi 3 sinema ekolünden birisi an itibarıyla. Bana sorarsanız gelmiş geçmiş en iyi 10 sinema eserinden birisi olan başyapıt
Oldboy'dan daha önce bahsetmiştik.
Ülkenin harika çocuklarından Kim-Ki Duk'un "
Bin-Jip"inden bahsedelim. Türkiye'de "Boş Ev" adıyla gösterime giren film, yabancıların evlerine girerek günlerini geçiren, ama girip yemek yediği ve uyuduğu bu evlerin temizliğini de yaparak karşılığını ödeyen bir adamın, bir gün yanlışlıkla evliliğinde problem yaşayan bir kızın olduğu eve girmesi ile aralarında doğan ilişkiyi anlatıyor. 90 dakikalık film boyunca bazen aşkı belirtmek için sözcüklere gerek olmadığını görüyorsunuz. Zira söz konusu aşkın iki kahramanından erkek olan film boyunca hiç konuşmuyor, kız olan ise sadece 1 kez konuşuyor. Onda da ağzından çıkan cümle "seni seviyorum". Eşsiz bir dili var filmin, dingin, sakin, hafif. Zaten final sahnesi de bu hafifliğe enfes bir gönderme. Ufak tefek kusurları ve sıradan bir sinema izleyicisinin inandırıcılık ölçüsünü zorlayan sahneler olsa da Natacha Atlas'ın film boyunca birkaç kez çalan Gafsa şarkısı eşliğindeki jenerik aktığında yüzünüzde hoş bir gülümseme bırakıyor. Kim-Ki Duk sineması ile ilgili bir kaç yazı daha okumak isteyen Uzakdoğu Sineması'na özel bir ilgisi olan
Noat SamisA'nın bloguna buyursun.
Not: Noat SamisA yetişip bir de güzel haber verdi. Yorumda bırakmayıp yazıya taşıyalım dedik.
Uzakdoğu Sineması'na ulaşmakta zorluk çekenlere bu akşam TV8 muhteşem bir paket sunuyor.15 Ocak Perşembe, yani bu akşam 20:30'da önce Japon yönetmen Takeshi Kitano'nun kendi tarzını aştığı muhteşem film ''Dolls'' yayında. Bin-jip'i beğenen bunu da beğendi, durumu vardır; Venedik'ten Altın Ayı ile dönmüştür bu harika film.Anlatımı, görselliği, hikayesi ile çok başkadır.Ardından 22:30'da bu kez sıra Güney Kore'nin, Ki-duk Kim'in: Hwal/The Bow/YayHer film orjinal dilinde izlenmelidir, hususunu bir kural sayarım.Bu sebepten de tvde yabancı film izlemek pek hoşuma gitmez.Ama bu iki filmde de dublaja, söylenenlere pek ihtiyacınız olmayacak.Saatler TSİ tabii, yanlışlık olmasın.Tuncay Güney kesin bir kanala daha çıkar bu akşam, boşverin film izleyin. :)
9 yorum:
Zamanlama çok iyi Dutchman. :)
Uzakdoğu Sineması'na ulaşmakta zorluk çekenlere bu akşam TV8 muhteşem bir paket sunuyor.
15 Ocak Perşembe, yani bu akşam 20:30'da önce Japon yönetmen Takeshi Kitano'nun kendi tarzını aştığı muhteşem film ''Dolls'' yayında.Bin-jip'i beğenen bunu da beğendi, durumu vardır; Venedik'ten Altın Ayı ile dönmüştür bu harika film.Anlatımı, görselliği, hikayesi ile çok başkadır.
Ardından 22:30'da bu kez sıra Güney Kore'nin, Ki-duk Kim'in: Hwal/The Bow/Yay
Her film orjinal dilinde izlenmelidir, hususunu bir kural sayarım.Bu sebepten de tvde yabancı film izlemek pek hoşuma gitmez.Ama bu iki filmde de dublaja, söylenenlere pek ihtiyacınız olmayacak.Saatler TSİ tabii, yanlışlık olmasın.Tuncay Güney kesin bir kanala daha çıkar bu akşam, boşverin film izleyin. :)
old boy iyi bir film olmasinin otesinde, sinema sanatina ne katmistir da tum zamanlarin en iyi 10 filminden bir olmustur merak ettim dogrusu. (tabii ki zevkler tartisilmaz ama merak ettim iste ustad!)
sinema tarihinden 10 larca film arkandan aglar, bu beyanatin uzerine :)
TV8'den bahsetmisken: gerçekten çok yazik ediyor yayimladigi o güzelim filmlere. Sinema konusundaki yayin politikasina can kurban, ama keske su altyazi kültürü de bir yerlesse diyorum...
Son zamanlarda özellikle G.Kore sinaması bir duraklama devresine girdi bu çok açık.Daha doğrusu Amerikanlaşmaya başladılar.Neyse üzerine 3 sayfa yazı yazmayayım şimdi,çok hırslandırdılar beni netekim. :(
Uzak doğu sinemasının yüz akı filmlerinden,mutlaka izlenmesi gereken bir filmin tavsiyesi ile bitireyim mesajımı;
"Guizi lai le" aka. "Devils on the Doorstep"
asya sinemasi denilince atlanilmamasi gereken bir diger onemli sahsiyet(ki bu sahis benim hayatimi degiştirmiş olup,daha önce taiwan/thailand ayrimini yapamaz bir cahil iken okulumu,ailemi,istanbulu bıraktırıp taiwana yerlesmeme neden olmus kişidir aynı zamanda) TSAI MING LIANG
asya sinemasiyla daha bi ilgili olan noatsamısa muhtemelen duymustur..
ben bu adamla ilgili hemen herseyi topluyorum röportaj,dvd,videokaset,vcd,poster,fotograf,flyer etc malezyadan arjantine,italyadan turkiyeye kadar her dilde.
simdilik 300 e yakın bir tsai ming liang koleksiyonum olustu(yaklasik 50 kadari imzali)
ne yazik ki turkiyede sadece altyazi dergisinde bir iki soyleşisi ve atilla dorsayin bir iki makalesi arşivimde. tr den hala aramakta oldugum bir kaç nesriyat var(istanbulfilm festivali broşuru mesela)
elinde olan yada elinde tsai ile ilgili farkli bir şey olan benimle xtapecassetx@hotmail.com dan iletişime gecerse çok mutlu olurum.
ps:dutchman bu commentkonuyu biraz degistirdi kusura bakma;D
Ming-liang Tsai isminin geçmiş olması çok iyi oldu, bu filmlerin yeni bir takipçisini dahi görmek beni çok mutlu ediyor.
Konu aslında değişmedi, gayet güzel bir noktaya temas edildi.Kendisinin Ki-duk Kim üzerindeki ağırlığı gayet keskindir.Bu çok geniş bir konu aslında; Uzakdoğu'daki felsefi akımlara, Ming-liang Tsai'nin yaşamına ve Ki-duk Kim'in Fransa günlerine mutlaka değinmek gerekir.Bunu yorum bölümünde anlatmaya çalışıpta ortaya çalakalem bir şey çıksın istemesem de en azından teğet geçelim.
Ai Qing Wan Sui, yani daha çok bilinen adıyla ''Vive L'Amour'' 1994'te Ming-liang Tsai'ya Venedik'te Altın Aslan (ilk yorumda Venedik ödülüne ''ayı'' dedik, kusura bakılmasın) getirmiştir ve yönetmen dünyaya adını duyurmuştur.Bu filmden esinlenen Ki-duk Kim; 10 yıl sonra Bin-jip'i yazmış, yönetmiştir.Filmler ikiz kardeş olmasalar da Ki-duk Kim'in Bin-jip'ini beğeneni mutlaka içine çekecektir.Keza iki yönetmenin de külliyatını art arda izlediğinizde pek çok ayrıntıyı benzeştirebiliyorsunuz.Shi-gan'da örneğin, hikaye özgün olsa da ikisinin de sinemasına hakim olan döngü unsuru çok benzerdir.Bunun da kaynağı Budizm ve reenkarnasyon inancı, bu da oldukça kapsamlı bir konu tabii.Aynı şekilde Ki-duk Kim'in son filmi Bi-mong'da bir kelebek tasviri vardır, filmin en can alıcı sembolü bu kelebektir.Bir Türk, bir Avrupalı eğer Doğu felsefesinden bihaber ise ya da Ming-liang Tsai'nın Hei Yan Quan'ını izlemediyse o kelebeği olması gerektiği gibi anlamlandırması imkansızdır ve son sahne eğer olması gerektiği gibi anlaşılmaz ise filmin yaratacağı etki küçülür, akılda pek çok soru işareti kalır.Oldurmak için saçmalamaya başlarsınız ki zaten Ki-duk Kim filmlerinin beni en çok cezbeden yanı üzerine düşünülebiliniyor oluşudur, aynısını Ming-liang Tsai için de pekala söyleyebiliriz.
Ben Türkiye'de Ming-liang Tsai filmlerine erişebildiğime şükrediyor durumdayım, internet olmasa haftasonlarım her gördüğüm dvd dükkanına dalmakla geçerdi.
Konuya yaptığınız katkı için teşekkürler, Ki-duk Kim isminin geçtiği yerde mutlaka Ming-liang Tsai ismi de anılmalıdır.
ayrica Tsai Ming'i belirten arkadasa da burdan tesekkur ediyorum. asil ustad unutulmus olacakti.
Bu arada gecmis dogum gunun kutlu olsun dutchman, yetisemedik :)
dünyanın en mütevazi adamı belki de kim-kiduk..
42. altın portakal film festivalinde görevliyken hillside'ın lobisinde yanında tercümanıyla otururken gördüm yanına imza istemeye gittim..çok güleçti.şansıma kalem yazmıyodu adam kalktı yerinden gitti kalem aradı barmenden istedi sonra imzasını verip eğilerek selamını vermişti ben tutuldum "oha be nasıl lan" diye..hala duvarımda durur o koca güzel imzası...bi de hiç şapkasız görmek nasip olmamıştı..
tsai'nin isminin gectigi yerde hayat arkadasi lee kang sheng(aka hsiaokang:D) ten bahsetmeden geçmek olmaz,tsainin yapimciligini ustlendigi lee'nin yazip-yonetip oynadigi 2. filmi''bang bang wo ai shen'' bazi sitelerde yetiş eros ismiyle indirilebilecek durumda.
ben taiwana yerlestikten sonra tsainin mezun oldugu okulda(chinese culture university) traditional chinese egitimi almaya basladim o donemlerde noatsamisanin bahsettigi hei yan quan in taiwanda promosyon calismalari cercevesinde bir kac sunum yapilmisti bu vesileyle arsivimin en nadiede parcalarini kapip bu konusmalardan birine katildim.tsai gercekten bloglarda ve forumlarda yzildigi gibi cok cana yakin ve guleryuzlu bir adam sikilmadan onune serdigim herseyi imzaladi.(diger ulkelerdeki film afişlerinden eski videokaset ve vcd formatindaki filmlerine kadar)
lee kang sheng ise biraz daha ''cool'' takilmakta(sanirim bundaki en onemli etken sunumda bulunan onlarca lee kang sheng hayrani taiwanli citirlardi) buna ragmen az da olsa konustu ve bir kaç şey imzaladi.filmleri hakkinda konusmaya pek hevesli degil 2side istanbuldan geldigimi ogrenince yaklasik 20 dkka istanbul muhabbeti yapildi.
lee kang shengin kendi blgunda istanbul ziyaretlerinden fotograflar bulunuyor ilgilenenleri soyle alalım;
http://album.blog.yam.com/lks&folder=2619861
daha once tsai ni filmlerini izlememiş olup meraksalan izlemeye karar verenler varsa
baslangic olarak hei yan quan(i dont want to sleep alone) fena bir tercih olmaz.
ama gercek bir solen istiyorsaniz what time is it there? ve ardindan wayward cloud izlenmeli. hernekadar tek basina what time is it there? bir kult olsada filmin devami niteliginde ki wayward cloud bence lee kang sheng'in en iyi performans gosterdigi kilitleyip birakan vurucu bir film.
Yorum Gönder