9 Şubat 2009 Pazartesi

AFRİKA'DAN AVRUPA'YA
















Afrika kıtası genellikle; savaş, hastalık, soykırım, felaket ve açlık gibi olumsuz olgularıya yansır gündemimize. Ancak siyah adamın(Kuzey Afrika’yı hariç tutuyorum.) renkli yanları da vardır oysa. Afrika futbolu bunların başında gelir mesela. Afrika Uluslar Kupasını izlemek çok zevklidir. Hem futbolcusu, hem taraftarı renklidir Afrika’nın. Afrikalı futbolular renkli kişiliklerinin yanında güç, mücadele, bağlılık, hız gibi daha çok fiziksel yetenekleriyle de Avrupa futbolunda çok önemli bir yere sahiptir. Afrikalı futbolcular bugün Avrupa’nın her düzeyindeki takımında kendilerine yer buluyor. Bunun sebebi alt düzeydeki takımlar için sadece ucuz işçilik oluyor, ancak takımların seviyesi yükseldikçe işin içine Afrikalı futbolcunun genetiği ve yeteneği gibi unsurlar da giriyor.

Afrikalı futbolcu için Avrupa liglerinde oynamak, her şeyden önce daha iyi yaşam koşulları demek oluyor. İlk aşamada Avrupa’nın diğer olanakları göz önünde bulundurulmuyor. Zaten son yıllarda Afrika’dan Avrupa’ya ilk adımı atma yaşı da giderek düştü. Çocuk sayılabilecek yaşta önüne Avrupa’da oynama imkanı sunulan birinden, daha fazlasını düşünmesini beklemekte hayalcilik olur zaten.

Bosman sonrası Avrupa’da sayısı daha da artan Afrikalı oyuncular için Avrupa’da basamak görevi gören kulüpler mevcut. Bu işten çok iyi paralar kazanmış olan Avrupa kulüpleri var. Afrikalı futbolcular üzerine eğilen takımların benimsedikleri 3 yol var. Bunlardan birincisi; gelişmiş bir gözlemci ağı kurarak Afrika liglerini izlemek ve buradaki genç yetenekleri keşfedip transfer etmek. İkinci yöntem, seçilen Afrika ülkelerinde futbol okulları açıp, Afrikalı gençlerin eğitimini oralarda gerçekleştirip, sivrilen gençleri takıma taşımak. Üçüncü yöntem ise, bazen ikinci yöntem ile bir arada yürütülüyor, ki bu da Afrika ülkelerinin takımlarıyla pilot takım bağlantıları kurmak şeklinde açıklanabilir. Bu üç yöntemi de bir kulüp politikası olarak belirlemek ve üçünüde bir arada kullanmak mümkün.








Belirttiğim 3 yöntemi bir arada, başarıyla uygulayan Ajax kulübü ilk fırsatta hemen aklımıza gelecektir. Ajax takımı hem Afrika genelindeki gözlemcileriyle, hem futbol okuluyla, hem de pilot takımlarıyla Afrikalı yeteneklerin Avrupa’ya geçişini sağlıyor. Ajax kurduğu bu sistem ile çok ucuza mal ettiği Afrikalı futbolculardan hatırı sayılır paralar kazanmayı amaçlıyor. Ajax takımının Güney Afrika’da Ajax Cape Town isminde bağlaşık kulübü var. Ajax, Ajax Capetown kulübüne maddi, organizasyonel ve teknik anlamda destek sağlıyor. Bu bağlantının sonucunda Ajax daha önce Benni McCarthy, Steven Piennar, Stanton Lewis ve Eyong Enoh’u kadrosuna katmıştı. Hatırlanacağı gibi, Piennar Ajax’ta çok başarılı bir performans sergileyip, B. Dortmund’a transfer olmuştu. Benni McCarthy ise İspanya ve Portekizde gösterdiği başarılı performansın ardından İngiltere de Blackburn takımında oynuyor. Ajax uyguladığı “scouting” sistemi ile de Nwankwa Kanu ve Finidi George gibi çok önemli siyahi oyuncuları Avrupa’ya taşımıştı.

Siyahi oyuncuların, Afrika’dan Avrupa’ya ilk adımlarını attıkları yer genellikle Fransa oluyor. Geçmişte Afrika’da birçok sömürgesi olan Fransa, futbol yönünde sömürüsünü hala sürdürüyor. Fransız takımları daha önce belirttiğim yöntemleri başarıyla uyguluyorlar. Bugün Fransa’nın sadece birinci ligi değil, alt ligleride Avrupa’nın yetiştirici ligi konumunda. Fransa’nın birinci liginden en alt ligine kadar her takımında birçok Afrikalı oyuncu var. Fransız kulüpleri Afrika’dan gerek futbol okulu, gerek pilot takım, gerekse de gözlemcileri vasıtasıyla Fransa’ya taşıdıkları Afrikalı oyuncuları parlatıp büyük liglere pazarlıyor. Yetiştirilen futbolcuların birinci alıcısı altyapı konusunda bir türlü işlevselliği yakalayamamış olan İngiliz takımları oluyor.

İngiltere’de ise bu işi en iyi yapan kulüp kuşkusuz Arsenal. Arsenal daha çok ilk adımın adresi olmuyor. Londra takımı onun yerine Fransa ligini sürekli gözlemleyerek, burada parlayan oyuncuları transfer ediyor. Arsenal’in 2006 yılında bitirdiği Beveren bağlantısını da hatırlatmak gerek. Arsenal bu bağlantı dâhilinde Belçika kulübüne para aktarmıştı ve bu yüzden az daha ceza alıyordu. Bu bağlantının kaynağı Fildişi Sahillerinin ASEC Mimosas takımına dayanıyordu. ASEC’ten yetişen genç futbolcular buradan, Belçika’nın Beveren takımına transfer oluyordu. Beveren’de hem Avrupa’ya uyum sağlayıp, hem de 3 yıl içinde Avrupa vatandaşlığını kazanan oyuncular içinde parlayanlar ise Arsenal’e geçiş yapıyordu. Bu bağlantıyı takip ederek Arsenal’e ulaşan tek oyuncu Emanuel Eboue oldu. ASEC Mimosas ile şu an Arsenal’in bir bağlantısı kalmadı ancak ASEC’in artık Charlton Athletic ile bağlaşık kulüp ilişkisi var. Charlton daha önce, bu ilişkiler kapsamında ASEC’den defans oyuncusu Bakary Soro’yu transfer etmişti.












Kuzey Avrupa takımları da giderek artan bir şekilde Afrikalı futbolculara yöneliyorlar. Örneğin Danimarka’nın FC Midtjylland takımının bu alanda ciddi yatırımları var. Ülke olarak Nijerya’yı kendine seçen FC Midtjylland, oradaki uydu takımlarından genç oyuncuları kendi takımlarına katıp, buradan da Avrupa pazarına sunuyorlar. İskandinav ülkelerinden Norveç’in takımı Lyn Oslo ise, Afrika’dan Avrupa’ya birçok genç futbolcuya ilk adım şansı tanımıştı.(Bunun detaylarını Nijerya örneğinde yazacağım.)

Türkiye baktığımızda ise, futbolumuzun hiçbir kademesinde karşılaşamadığımız sistem veya politika bu safhalarda da mevcut değil. Ama konu Afrika’dan Avrupa’ya bir futbolcu ise, hala anlat anlat bitiremediğimiz Geremi aklımıza geliyor. Ancak şöyle bir durum var ki, Geremi ülkesi Kamerun’dan önce Paraguay’ın Cerro Porteño takımına transfer olmuştu. Geremi o takımda birkaç maç oynadıktan sonra 19 yaşında Gençlerbirliği’ne gelmişti. Transferdeki plansız yapısına rağmen futbolcudan anlayan adam İlhan Cavcav bir dönem futbolcu tercihlerini genç Nijerya’lılara çevirmiş, ancak bu plan kalıcı olmamıştı. Bu dönem dahilinde Gençlerbirliği Isaac Promise ve David Abwo transferlerini gerçekleştirmişti.

Afrika’dan genç futbolcuları transfer edip, onları parlatma modeli Ankaraspor tarafından giderek uygulanmaya başlıyor gibi. Sezon başında Liberya milli takımında da oynayan 1990 doğumlu Theo Weeks’i transfer eden Aykut Kocaman yönetimindeki Ankaraspor, devre arasında da genç bir Liberyalı oyuncu daha transfer etti. Devre arasında transfer edilen 16 yaşındaki Tonia Tisdell eğer Theo Weeks gibi iyi performans gösterirse, Ankaraspor Liberya’daki faaliyetlerini genişletebilir.

Theo Weeks (Ankaraspor)

Theo Weeks (Ankaraspor)

Afrika’da ilerleyen süreçte ciddi organizasyonlara gideceğini düşündüğüm Türk takımı ise Trabzonspor. Zaten bunun ipuclarını da Burundili genç oyuncu Faty Papy transferiyle verdiler. Ersun Yanal vizyonu çok geniş bir teknik direktör. Sezon başında önce Karadenizspor takımını kuran, ardından da Hollanda ikinci liginden MVV ile pilot takım ilişkisi kuran Trabzonspor(bu konu hakkında Flying Dutchman yazmıştı.), ilerleyen dönemde Ersun Yanal yönetiminde bu faaliyetlerini geliştirecektir.

Avrupa’nın üst düzey ligleri dışında kalan liglerdeki (Hollanda, Belçika,Portekiz, Yunanistan, Türkiye vs.) takımların kısa dönemde belki verimi az olacak, ancak uzun dönemdeki getirileri sayesinde büyüyebilecekleri bu sistemi mutlaka benimsemeleri ve takım politikası haline getirmeleri gerekmektedir. Futbolda artan gelirler sayesinde büyük takımlar altyapılara olan ilgilerini kaybetmiş, yetişmiş ve hazır oyuncuların transferine yönelmişlerdir. Özellikle İngiliz takımlarının oyuncu yetiştirmek yerine, yetişmiş oyuncuların transferinde gayet cömert davrandıkları gözden kaçmamalıdır. Afrika üzerinde geliştirilecek faaliyetler ve kurulacak doğru sistemler küçük takımların Bosman’dan yedikleri darbenin etkisinden kurtulup, düzlüğe çıkmalarına imkan tanıyacaktır.

by LeFoot

4 yorum:

Ice-Man dedi ki...

Çok önemi yok belki ama söyleyim yine de Faty Papy Burkina Fasolu değil Burundili.

LeFoot dedi ki...

@ Ice-Man
teşekkür ederim uyardığın için. Yazarken dalmışım. Düzelttim.

alchoburn dedi ki...

Hocam daha önce Galatasaray'ın Senegal'de bir kulüple anlaşma durumu vardı interneti taradığımda "St. Louis" ismi karşıma çıkıyor fakat daha fazla veri elde edemedim. Bu da sanırım bir girişim olarak kayda geçebilir.

http://www.galatasaray.org/gsdergi/arsiv/haber/733.php

"Senegal Aslanları" şeklindeki haber. ayrıca Osman Tanburacı'nın da bir yazısında mevzubahis olmuş.

Minero dedi ki...

Güzel bir yazı olmuş LeFoot teşekkürler. Gittikçe sana daha çok ısınıyoruz. Benim aklımda kalan Afrikalı birkaç futbolcuyu daha paylaşayım. Sen dahil çoğumuz biliyoruz ama sanırım yazıyı fazla uzatmak istemedin.

İlki Galatasaray'a gelen 8 Ganalı gençten elimizde Kingston'ın kalması. Hikaye uzun ama ben Kingston'u hep Elazığ'daki turuncu kaleci kazağı ile ve Faruk Gürsoy olan adı ile hatırlıyorum. Buna rağmen ülkesinde saygı gören ve Milli Takım ile Dünya Kupası'na katılan bir isi.

Bir diğer isim de Ömer Kaner'in çalıştırdığı Kamerun'daki Fenerbahçe Yaunde yolu ile Altay'a oradan da Elazığ Ankaragücü Malatya gibi takımları gezen renkli kişilik Effa Owana. Onu da Malatya forması ile kaçırıp bize saç baş yoldurduğu pozisyonlar ve Elazığ'da iken verilen penaltı sonrası Ali Aydın'a sarılması ile hatırlyorum. Daha bir çok hikaye var ama yetiştirme deneme ve genç yetenek olarak Türkiye gelen Afrikalılar denince bu isimler geliyor aklıma...