22 Şubat 2009 Pazar

BİR GROTESK MASALI: ANADOLU – 3


















Ömrünüzde Büyükşehirlerden başka yerde yaşamayıp da günün birinde Anadolu’da bir kente bir şekilde yolunuz düşer ve orada bir süre yaşamak zorunda kalırsanız, hele de o kentte kayda değer bir üniversite öğrencisi nüfusu yoksa başınıza geleceklere sakın şaşırmayın:

- Komşularınızın size verdiği selamlara mutlaka karşılık verin ama septisizmi de esirgemeyin. Selam vermeleri Anadolulu ahlakından ve insaniyetinden olabileceği gibi renksiz, tekdüze hayatlarına renk getirecek yeni bir dedikodu objesi olarak da görülüyor olabilirsiniz.

- Mümkün olduğunca sıradan görünün. Kendi halinde bir kasabanın alışık olmadığı zevklerinizi evinizde gidermeye çalışın. “Kasabalıların alışık olmadığı şeyler” listesinin de sizin sandığınızdan çok daha kabarık olabileceğini unutmayın. Zamanla belli farklılıklarınızı ortaya çıkarırsınız; size alıştıktan sonra da onlar da fazla tepki göstermez.

- Kadınsanız, çalıştığınız yere bir ordu teyzenin gelip, uzun eteğinizi kaldırmak suretiyle bacaklarınıza bakmasını sapıklık olarak yorumlamayın. Bu bir gelin adayı seçme kriteridir.

- Erkekseniz, kapınızı ara ara çalıp size lezzetli yemekler, tatlılar getiren teyzelere fazla yüz vermeyin. Maaşlı koca adayı olarak görülüyor olma ihtimaliniz her zaman mevcuttur.

- Anadolulu misafirperverliğini en kısa zamanda siz de edinin ve salt değerlerini koruduğu için size düşünceli davranın insanların değerini bilin. Metropollerde rastlayamacağınız, soyu günden güne tükenen türlerdir bu insanlar.

- Yöresel ve doğal yemeklerini en kısa zamanda keşfedin. Böylesine doğal beslenme şansını Migros’un organik reyonu bile sunamaz.

- Anadolu’nun hemen her kentinde, adı çok da duyulmamış tarihi kalıntılar vardır. Yaşadığınız yere yakın olanları en kısa zamanda keşfedip mutlaka geziniz. Bir daha buralara kolay kolay yolunuz düşmez. Sonra elalemin gavurlarından dinlersiniz ülkenizin güzelliklerini.

- Tüm septisizme ve temkinliliğe rağmen, seviyeli bir samimiyeti yöre halkıyla kurmak, hayatta edinemeyeceğiniz tecrübeleri size kazandıracaktır.

- Kasabanın tatlı dilli, hoş sohbet yaşlılarını bulup onlardan güzel hikayeler dinlemeyi ihmal etmeyin. Ne de olsa bu topraklardaki en yerleşik olan, sözlü tarihtir.

- Dedikodunuzun yapıldığını hissetseniz bile asla sinirlenip ciddiye almayın. Siz, o insanların tekdüze yaşamlarından geçen bir yolcusunuz ve ne siz ne de onlar birbirinizin hayatında geri dönülemez değişiklikler yapamazsınız.

- Anadolu’da hemen her kent-kasaba, gündüz de gece de metropollerden çok daha güvenlidir. Tadını çıkarınız; yine göze batmadan.

- Burada yapacak hiçbir şey yok, çok sıkılıyorum, mutsuzum, depresyondayım diye ağlanmayı tez zamanda bırakınız. Bakış açınızı biraz genişletirseniz 1-2 sene metropol dışında yaşamak, müthiş bir deneyime dönüşebilir. Ama mümkünse bu zamanı fazla da uzatmayınız; yöre halkına dönüşmeniz çok da zor olmaz.

- Yöre halkının değerlerine saygılı olmayı unutmayınız. Eğitiminiz onlardan yüksek diye hayat tecrübenizi de yüksek sanmayınız. Her şeye rağmen aldığınız eğitimi yeterli dozda paylaşmak insanlık görevidir, bunu da bir yere not ediniz.

- Kimi Anadolu kentlerinde dini baskı yoğundur. Ne olursa olsun bu baskının size uygulanmasına izin vermeyin. Şiddetli çatışmalardan kaçının ama inançlarınızın ayaklar altına alınmasına da izin vermeyin. Aksi halde onarılamaz yaralar açılır benliğinizde. Sonradan öğretilmiş yobazlığa rağmen, karşınızda tarihinde farklı etnik öğelerle bir arada asırlarca yaşamış insanlar olduğunu ve bu insanların içinde orta-doğu’ya has bir hoşgörünün hiçbir zaman ölmeyeceğini (ya da henüz ölmediğini) unutmayın. Bu güzellikleri ortaya çıkarmak, yaşamı sizin için daha katlanılır kılacaktır.

- Yöresel ağızları az biraz kapınız; yaşamınızı kolaylaştırdığı gibi gelecekte hikaye anlatırken çok yardımı dokunur.

- Çok ücra bir kasabaya ya da köye tayininiz çıktıysa, şehre yakın bir yerlerden ev tutup her gün çalıştığınız yere araçla gitme sıkıntısını mutlaka göze alınız. Aksi halde mahrumiyet duygusu yakanızı bırakmaz.


By Gand

5 yorum:

Adsız dedi ki...

1. Anadolu kentlerinde -dünyanın pekçok küçük kentinde olduğu gibi- oraya ait olmayanı küçümseme eğilimi vardır. Bu tam da "biz hancıyız onlar yolcu" ifadesiyle açıklanır. Bu eğilim sonucunda ise yabancı-yerel olmayan aşağılanır ve aptal yerine konur (aleni ya da gizliden). Aslında "köylü kurnazı" diye ifade edilen, şark kurnazı da denilen streotipin anadolu versiyonudur bu. Turistlere yüzüne sırıtarak küfür etmek, türkçe bilmedikleri-anlamadıkları için gerizekalı olduklarını zannetmek de bu eğilimin sonuçlarındandır. Burada yabancılar için olduğu kadar yerli gezginler için de aynı muamele geçerlidir.

2. Artık iyiden iyiye "şehir efsanesi" olduğuna inandığım "hoşgörü"yü görebildiğim bir kent daha bilmiyorum. Bireysel olanları genellenemeyecek kadar az karşıma çıktığı için müünferit tutuyorum. anadoluda "hoşgörü" kocaman bir yalandan ibarettir.

3. Eğer ticaret yapıyorsunuz 1. maddenin ticari versiyonu karşınıza çıkar ve en hafif tabiriyle aldatılırsınız. Unutmayın bu ülkenin bir kısım kenti ticari dolandırıcılıklarıyla ve kurnazlıklarıyla gurur duymaktadır. Eğer emekçi iseniz paranız asla zamanında ödenmez. üç aylık asgari ücret alacağı için altı ay vadeli çek verildiğini gördü bu gözler!

4. "Sosyal hayat", ondan ne anladığınıza göre değişir. "Canlı müzik" sizin için önemli bir sosyal hayat göstergesi ise Çorum dolaylarını tavsiye ederim. sabahın köründe kafeler çalışmaya başlar ve sabahın köründe sazlı sözlü canlı müzik vardır. Aynı durumu Van'da da gördüğümde artık şaşıracak pek fazla bir şey kalmadığını düşündüm.

5. Yine bahsi çokça geçen "yerel mutfaklar"ın güzelliği çok farazi bir kavramdır. Ancak kesin olan, bu "yerel tad"lara sindirim sisteminizin uyum sağlaması zaman alacaktır. bana sorarsanız en iyi yemek otagarda, dönüş otobüsünden hemen önce yenen çubuklu krakerdir.

6. Alıştığınız kentten çıkmayın kardeşim, yaşadığınız şehir dışındaki heryerin çivisi çıkmış durumda.

sevgilerimle...

Minero dedi ki...

Malatya'da doğmuş büyümüş, Anne tarafından Antalyalı olduğu için yazlarını Antalya'da geçirmiş, liseyi Elazığ'da yatılı okumuş ve üniversite için 4 yıldır İstanbul'da yaşayan biri olarka çok güzel bir yazı dizisi olmuş diyorum. İlk yazıdaki olumsuzluklar çok doğru tespitler içeriyor. Ankara düzenli ama gri bir kent. İstanbul ise koşuşturmaca ve kaosun başkenti ama "zevkli rezillik". Anadolu içinse ayrı parantez açmalı çünkü hala haftada en az bir kere Malatya rüyalarıma giriyor. Her ne kadar demografik yapı hemen hemen heryerde bozulsa da doğu başkadır diyorum...

muhder dedi ki...

fotoğrafın van şehrine ait olması bir rastlantı mıdır yoksa yazarımızın van'da geçirdiği seneler olmuş mudur? işe bak yahu masal3 doğduğum yer, masal2 yaşadığım yer=)

Gand dedi ki...

Van'da hiç bulunmadım. Görmek isteyip de göremediklerim arasında olduğundan bu fotoğrafı seçtim.

UÇAN SALİH dedi ki...

resimde akdamar adası'nı görüyoruz.tam karşısında buluna güzelkonak köyündeki güzelkonak yibo'da 4 yıl öğretmenlik yaptım.şimdi istanbulumuza döndük çok şükür.ama orda ki yıllar,öğrenciler,aileler,kurulan dostluklar hep aklımda .sanırım ilerde mesleğimin en güzel yılları diyerek istanbul'dakileri değilde van'dakileri hatırlıycam.giderken tek düşüncem "havaalanı var istediğim zaman atlar uçağa iner sabiha'ya giderim saraçoluna"idi.çok para döktük tabi uçak bileti - maç bileti derken.ama 6s'lilerin orda çok olmasına ayar olmuşumdur hep.ve de anlayamamışımdır.