22 Şubat 2009 Pazar

BİR GROTESK MASALI: ANKARA – 2
















Yaşamayı, Büyükşehir olmayan bir yerde öğrendiyseniz, Ankara vb. grotesk motropolümsülerde yaşamaya başladığınız ilk günlerde hayrete düşmeniz kaçınılmazdır:

- Dolmuşlarda ön sırada oturanların arka sıradakilere muavinlik hizmeti vermesi bir vatandaşlık görevidir.

- Ankara simidi en ideal öğrenci yemeğidir. Ama abartmayınız; hafiften yanık olduğu için ilerleyen yaşlarda gastrit vb. mide rahatsızlıklarına sebep olabilir.

- “Çölme çakmak” deyiminin aslında “çelme takmak” olduğunu öğreniniz.

- “Lan bebe” ile başlayan bir cümle duyuyorsanız biliniz ki karşınızda kavgaya hazırlanan bir Angaralı vardır.

- İlköğretim ve lise düzeyindeki gençlerden (cinsiyet ayırmaksızın) bol küfürlü cümleler duymaya tez zamanda alışınız.

- Asla doğma büyüme bir Ankaralı ile arkadaşlık etmeyiniz; ailelerinden ne gördülerse onu yaşamak gibi idealleri vardır.

- Metrodaki ter kokusuna şaşırmayınız. Bunlar, işleyen demirin kokusudur. Çok rahatsız oluyorsanız Ankaray güzergahında bir semtte oturunuz; ama en güzeli kendinize çeki düzen veriniz.

- Çinçin mahallesini merak ederseniz, Ankara kalesine çıkıp Çankırı yönüne bakmanız yeterli. Daha fazla yaklaşmamanız şiddetle tavsiye edilir.

- Gezecek doğal güzellik beklemeyiniz. Timur’dan sonra doğal güzellik adına yapılan çalışmalar gönüllü ağaç dikme (ve bir ay sonra kurutma) festivalleri ile Melih Gökçek’in şaheser niteliğindeki şelalerinden ibarettir. İlla ki gezeceğim diyorsanız, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki mumyalar en kayda değer seçenektir.

- Şoför ya da yaya olarak ışıklara çok da uyulmasını beklemeyiniz. Ankara’da yol müsaitse ve polis yoksa geçilir.

- Sosyoekonomik tespitler yapmak isterseniz, Ulus’tan Kızılay’a doğru yürümeye başlayın. Daha sonra Tunus Caddesi’nden Tunalı ve Çankaya’ya doğru devam edin. Bu ülke hakkında çok şey öğreneceksiniz.

- Ankara’da ne yapılır diye sormayın: Kızılay-Tunalı arasındaki barlara, sinemalara takılın. Başka da şansınız olmadığını baştan kabul edin.

- İstanbul’dan geldiyseniz “Ankara’da akşam 8’de tüm sokaklar bomboş kalıyor.” diye boşuna ağlamayın. Dünyanın çok az yerinde sabah 5’e kadar sokaklarda insan görebilirsiniz; bu durum, İstanbulluların şansıdır. Ankara’da ise akşam 8’den sabah 4’e kadar canlı müzik devam eder; sokaklara veda edip kapalı mekana girmekten başka şansınız olmadığı için üzgünüm.

- Ankaralı Turgut, Namık vb. müzisyenlerin tadını çıkarmayı, onlar eşliğinde Ankara havası oynamayı tez zamanda öğrenin. Gerçekten eğlenceli.

- Üniversitelerin şenliklerini kaçırmayın; ayrıca, Saklıkent’te en az bir kere mutlaka konser izleyin.

- Kışın bir yerinizi açıkta bırakmayın, düşebilir.

- Yeşile hasret kaldım diyorsanız 3-5 parktan başka şansınız yoktur. O parklara gidin ve ormanda olduğunuzu hayal edin; yoksa bunalıma girersiniz.

- Toplu taşıma araçlarında gencinden yaşlısına yolcuların habire otobüs şoförü ile tartışmasına şaşırmayın. Ankaralılar haklarını en iyi, otobüslerde savunurlar.

- Ankaralıların İstanbullular gibi şehirlerini delicesine savunmalarını beklemeyin. Bu konu üzerine kafa yorduklarını bile sanmıyorum. Şehirlerinden memnun, kendi halinde insanlardır ve hayat çizgileri daha en başından bellidir.

- "Şu tepeyi aşınca deniz varmış gibi geliyor." cümlesini, sonradan Ankara'ya gelen hemen herkes kurar. Boşuna ümitlenmeyin; bazı belediye başkanlarının çılgın hayalleri olmakla birlikte Ankara'da deniz hala yoktur.

İşin özü, tüm genellemeler yanlıştır. Ama sosyal bilimlerde tanı koyabilmek için genelleme yapmak kaçınılmazdır. Kişisel algılanmaması toplumun yararınadır.


by Gand

10 yorum:

aşkın dedi ki...

Bari evler renkli olsaydı.O kahverenginin en iğrenç tonu zaten pis puslu kenti daha da beter ediyor.Burası Grönlan, fark burada:

http://mikeely.files.wordpress.com/2008/12/greenland-town.jpg

Jester dedi ki...

Elinize sağlık, güzel bir yazı ama doğma büyüme bir Ankaralı olarak bir şeyleri düzeltme ihtiyacı hissettim affınıza sığınarak :)
- Yeşile hasret kalanlar için parklar dışında çok güzel bir ODTÜ ormanı mevcut ki Ankara'nın büyükçe bir bölümünü kaplamakta kendisi. ORAN tarafından giriş yapılabiliyor.
- Deniz yok ama Eymir ve Mogan gölleri var. Mogan çevresi Büyükşehir'in harika tesislerine sahip ama alkol yasak maalesef. Bence daha iyi olan seçim ise her zaman Eymir'dir, ODTÜ mensubu değilseniz tesise girmek biraz zorlu ama günbatımında denize karşı balık ekmek-bira şansınız var her daim :)
- Bu düzeltme değil ama, kışın hakikaten bir yerinizi açıkta bırakmayın. Çok önemli bu :)
- Bir de Kızılay-Tunalı dışında benim pek tutmadığım Bahçeli var. Bir de parası olanlar için yeni meşhur hale gelen Park Caddesi.

DunaDarko dedi ki...

Ankara' da toplasan ancak 7 gece geçirmi$imdir fakat kendi tespitlerimin çoğuna burada rastlamak aslında Ankara' nın ne kadar bayağı bir "büyük$ehir" olduğunu anlamaya yetiyor.

Ama bir madde var ki, direkt 12' den vuruyor:

"- Asla doğma büyüme bir Ankaralı ile arkadaşlık etmeyiniz..."

3 yıl boyunca has bir anGaralıyla aynı evde geçen ya$amın ardından, $imdi Ankara kelimesini duyduğum yerden anında kayboluyorum.

Blogu da terkediyorum $imdi : )

Gand dedi ki...

sayın ankaralı,
asıl ben sizin affınıza sığınırım.
olumlu yönlerini sıralasaydım, yazdığımın gezi rehberinden öte bir değeri olmazdı.
oysa biliyorum ki, taşduvar da olsa insanın memleketi gibisi yoktur.
tabi, memleket kavramının genişliği bireysel bir tercihtir.

tryy dedi ki...

Saklıkent'te konsere gidin fakat öncesinde biraları bol bol tüketmeyi atlamayın. İçerde pahalı. Sıra beklerken hemen yandaki büfeden de bir miktar daha yüklenebilirsiniz.

Adsız dedi ki...

Ankara'da fazla gezilecek bir yer yoksa da çevre, günübirlik gidilebilecek harika yerlerle doludur. Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı, Beypazarı, Ilgaz, Elmadağ Kayak Tesisleri...

muhder dedi ki...

tüm enerjisini sese veren ikarus marka egolar antik bir havadadırlar bu arada.

erdemkursat dedi ki...

sonradan ankaraya gelen istanbul lular bir de tüm tanıştıklarının memleketlerinin : çankırı yozgat tokat olmasıyla kusma noktasına gelir.

Adsız dedi ki...

"Ankara’da ne yapılır diye sormayın: Kızılay-Tunalı arasındaki barlara, sinemalara takılın. Başka da şansınız olmadığını baştan kabul edin"

Kusura bakma ama sevgili Gand,bunu Ankara'ya olan cehaletinize yada negatif önyargınıza bağlıyorum.Zaten "Saklıkent'e konsere gidin" diye öneride bulunan bir bünye, Ankara'da eli yüzü düzgün hiç bir mekana girmemiş demektir.

Yazıyı kaleme alan senin ve diğer blog ahalisinin affına sığınarak yazıyorum; Yazıyı okuyan arkadaşlar ciddiye almasınlar bu yazılanları.Bir bilene sorsunlar yada kendileri keşfetmeye çalışsınlar.

Murpy's,Gate 66,Siyah-Beyaz,Manhattan,Newcastle,Ivy,Airport,Overall,The Pub,James Cook,Pampero ve sayamayacağım bir çok değişik müzik türüne ve beğeniye hitab eden mekanlar var.Ve bu mekanlar Ankara'nın dört bir yanına dağılmış vaziyettedir.Ve fiyatlar son derece ucuzdur.Bira'nın ortalama fiyatı 8-10 TL arasındadır.


Ankara gezi ve konaklama rehberi yazamayacağıma göre şöyle bitirelim; Yazının içinde son derece doğru tespitler de var elbette.Ama unutmayın her şehir orada yaşamasını bien insanlar için güzeldir.Yoksa hayranı olduğum İstanbul bile yapacak hiç bir şeyi bilmedikten sonra dünyanın en sıradan şehrine dönebilir.

Severek ve itina ile yaşayınız...

Minero dedi ki...

8-10 lira olan bira fiyatlarına ucuz diyen öğrenci değildir :)