2 Şubat 2009 Pazartesi
HAFTASONU NOTLARI - 1
Eskiden nasıl bir motivasyon varmış kardeşim bende. İnternetin bilmemkaç tane yerine binlerce mesaj bırakırmışız. Yıllarımızı omuz.net forumlarında geçirdik, şimdi eski yazdıklarımızı okumak pek keyifli oluyor. Bazen nasıl sinirlendiğimizi, bazen ne saçma şeylere kızmış olduğumuzu görüp gülümsüyoruz. Yine de futbolu daha çok sevmemde internet forumlarının etkisini es geçmemek lazım. 99-2002 antu, 2001-2006 omuz.net.. Sonrasında oradan tanıştığımız adamlarla elden geldiğince iyi işler yapmaya çalıştık. Flying Dutchman'le hala hayatımfutbol'un eski sayılarına bakıp iç geçiriyoruz. Neyse fazla derinlere dalmayalım.
Üstteki paragrafı bir giriş yazısı gibi algılayın. Eskileri karıştırırken 2002'de birkaç kez becerebildiğim "haftasonu notları" yazılarımı gördüm. Futbol namına sağda solda gördüklerimizi paketleyip enteresan şeyler yazarmışız o zaman. E şimdi tekrar başlayalım, sonra da her pazartesi devam edelim.
* Haftasonuna dair tek stadyum izlenimi Kadıköy'den. 7 günde 3. kez düştük Kadıköy'ün yoluna. Genelde Kadıköy'de maç izlemeyi özlerdim, bu aralar meyhanede maç izlemek özlettirdi kendini. B blok'ta da ikinci sırayı paylaşan 4 adam bu sene eve digiturk bağlatmayıp deplasman maçlarını şehrin meyhanelerinde geçirmeye karar verdik. Sezonun başlarındaki Fenerbahçe'nin kötü gidişini bazı mekanların uğursuzluğuna yorduk, en sonunda Merih'te üstüste gelen başarılı sonuçlar, arayışı sonlandırdı. Yolu düşenleri de bu fırsatla masamıza bekleyelim.
* Kadıköy'de gündüz maçı heyecanlandırdı bizleri. Saracoğlu'nda hava kararmadan başlayan maçları ya Ağustos'ta görürsünüz, ya Mayıs'ta. Arada böyle sürprizler olunca keyifli oluyor. Stada yürüyüş yolunda etraftakileri daha renkli izleyebiliyorsunuz mesela. Heyecanlı veletler, aylar sonra ilk kez maça gelen adamların yüzleri daha iyi seçiliyor.
* Fenerbahçe tribününün bu seneki durumu malum. Bir başkan-taraftar savaşı aldı başını yürüdü. İyiden başlayalım. Bu sıkıntı daha bir kenetlendirdi tribüncüleri. Son bir yılda, gerçekten yüzümüzü güldüren tezahüratlar duymaya başladık. Anti tezahüratlardan, aşkını anlatan şarkılara bir geçiş oldu ciddi bir şekilde. Eh bazıları fazla arabeskleşiyor ama yine de iyidir, tercih edilir. Kötü olan sonuç ise can sıkıcı. Her kötü sonuç sonrası, yönetim istifa tarzı seslenişler, fazla akbabalık gibi geliyor bana.
* Her şeyi anlattık maçı anlatmadık değil mi? 7 günde 3 maç diyoruz ya. Trabzonspor maçının ilk yarısında vardı birkaç pozisyon. Ama ikinci yarısından itibaren toplam 225 dakikada herhalde toplasak 3 pozisyonu falan vardır Fenerbahçe'nin. Savunma sağlamlaştı diye sevinirken, araya atılan toplarda da facialar gözlenmeye başlandı. Gidişat pek iyi değil, pozisyon girişimleri sıkıntılı; bir sağbekin eksikliği bile ciddi hissediliyor takımda. 2006'da gol atma heveslisi, şu anda Premier Lig gol kralı olan adamın yedek kaldığı maçlarda kimsenin itiraz etmediği takımdan elimizde kalana bak. 2006'da 18. hafta sonunda 46 gol atmış takım, 2005'te 44, 2004'te 41; bu sezon ise sadece 32! Üstelik 3 derbi maçı da içeride oynandı.
* Cumartesiye dönelim. Akşamüstü eve dinlenmeye geliyorum, televizyonda Napoli-Udinese maçı. Napoli 5 dakika içinde 2-0'ı yakalıyor. Udinese de devre bitmeden 2-2'ye getiriyor. Not alınması gereken ise şu görüntü: Quagliarella'nın olağanüstü golü, mutlaka izleyin..
* Güzel gol dedik de. Bu hafta şahane goller var hakikaten. Özellikle büyüklerin skorerleri başarılıydı. Bence en güzeli Gökhan Ünal'ın attığı gol. Yoktan varedilen golleri seviyorum. Tello'nun da ondan aşağı kalır yanı yok. Alex ve Nonda'nınkilerde ise son vuruşların güzelliğinin altını çizmeliyiz. Diğer maçlarda da var güzel goller. Gençlerbirliği'nin Djite ile bulduğu ikinci gol hazırlanış bakımından çok başarılı. Konyaspor'un 2. golünde Cihan'ın çalımı ve son vuruşu kendinden beklenmedik derecede güzel. 3. golde de Veysel'in o cüsseyle şahane bir deparı var.
* Pazar maçı erken bitince yemeğe Mackolik'e geçtik. Maç öncesi çok takılmıştım orada, ama maç izlemeye pek yolumuz düşmemişti. 3 ayrı ekranda 3 maçın ikinci yarısı takip ettik bir saat. Liverpool-Chelsea, Racing-Barca ve Bordeaux-Lille. Kafa karışıyor tabi. Nereye bakacağını bilemiyor insan. Üstelik epey de hareketliydi. Bir yanda Racing öne geçiyor, öbür tarafta Lampard atılıyor, Lille devre başlar başlamaz 1-0'dan 2-1 yapıyor. Sonra Messi giriyor, Barca maçı çeviriyor, Bordeaux eşitliği yakalıyor, Torres son dakikalarda duble yapıyor. Sonuç: Lampard'a ve Racing'e yazık oldu.
* Gece tarifesinde de Lazio-Milan maçı var, haftayı kapatıyoruz. Lazio topu tutuyor görünüyor ama, Milan gelince tam geliyor. Beckham kaçıyor, 'orta nasıl yapılır'a ders olacak bir pas, Pato'nun ayağından da ağlara. İkinci yarının bir kısmını Eses'in gollerini izleyeceğiz diye kaçırıyoruz. Milan bu kadar kötü başladığı sezonda farkı 6'ya indirdi. Kalan 16 maç çok şeye gebe.
* Biraz da özetlerden konuşalım. Eskişehir bir araba gol atmış ama, maç bir acaip olmuş. İlk penaltı çok samimi gelmiyor, hele kırmızı kart hiç normal değil. Yalnız karşı karşıya gol atamayan adam, Youla, nasıl penaltıcısı olur bir takımın? Neyse ki ikisini de atmış. Batuhan da iki maçta 3 gole ulaştı. 45'teki olay da komik. Eskişehirli adam yatıyor kenarda, Engin Baytar gol peşinde. Epey de ciddi bir pozisyon yakalıyor. Abdullah Avcı ve Arif Erdem kenarda çıldırıyor. Engin'le atışıyorlar. Sonra Engin'e sarı kart. Özetlerden gördüğümüz kadarıyla o dakikaya kadar epey iyi oynayan Engin, Barbosa'nın yanından geçerken ne hikmetse ayağına vuruyor rakibinin. Hakem yakalayınca direk atıyor tabi.
* Bursaspor-Ulaş maçında gol olmaması hakikaten mucize. Bursa forvetleri çok beceriksiz, Ulaş çok formda, hakem saçmalıyor. Sonuç olarak Hacettepe bir puanı şans eseri kurtarıyor. Ama Erdoğan Arıca'nın basın toplantısında dehşete kapılmamak elde değil. "Takım olarak sahanın her yerinde vardık, çok iyi mücadele ettik, iyi oynayan taraftık!". Gerçekten aptal mı sanıyorlar insanları?
* Ankaragücü taraftarı yine delirdi, Kocaelispor geçen hafta yeşeren umutları bu hafta yine çökertti. Haftanın en iyi Anadolulusu bence Gaziantep. Haftanın hakettiği yere gelememiş futbolcusu hatırlatması Erman Özgür'den. Djehoua, Zapo olmayınca şenlendirememiş ortalığı. Galatasaray nasıl bu kadar kolay gol atıyor? Ankara mı kötüydü, Trabzonspor mu çok iyi? Alanzinho fıs mı? Bu soruların yanıtını da önümüzdeki haftalarda takip edelim.
Hadi bakalım..
by tunchay
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
Çok iyi olur Tuncay,haftanın bir panaroması gibi, böyle civcivli.
Okunması en renkli yazılar . Bütün bloglarda okurum .
ah be tuncay abi, niye akbaba dedin şimdi bize..kendimden konuşayım, burama geldi artık. soğudum, bıktım, yıldım. biz fenerbahçe'yle nefes alan insanlar, soluma güçlüğü çekiyoruz artık. ben tekrar mayıs'ta aziz yıldırım'ı başkan olarak görmek istemiyorum abi, çok şey mi istiyorum. fenerbahçe kişilerin üstündedir be abi, yanlış mıyım? egoları yüzünden zarar veriyorsa gitmelidir. dönülmez yollara girdik, tamir edilemez yaralar aldık bu hayali kurumsallaşma ayağına. genç nesili kaybettik, fenerbahçe coşkusunu kaybettik, maça etki etme gücümüzü kaybettik. taş, beton, ortega, alex eyvallah ama hani vefa, hani adalet, hani halkın takımlığı, hani..varsın şampiyon olmayalım aziz yıldırım'ın gitmesine sebep olucaksa..1 sene kaybederiz, 10 sene kazanırız..ben fenerbahçe ülker'in başarılarını istemiyorum be abi..güraylarla zazaları istiyorum..devşirme takım yaratıp başarıya konmayı yediremiyorum kendime..halit deringör'ü tanımayan asbaşkan istemiyorum..lisanssız ürünü var diye fotoğraf çektirmeyen asbaşkan istemiyorum..elektronik ıslık, dj desteği, yapay alkış makinası şakşağı, gerçek genç fenerlileri, hep destek tam destek çorumlular derneğini istemiyorum..futbolu hepinizinden iyi biliyorum gibi gözü kararmış açıklamaları istemiyorum..vefa gösterilmeden bu kulüpten gönderilen harbi fenerli sporculara yapılanları hazmedemiyorum..hep aynı şeyleri yazıp çizmekten düşünmekten kafa yormaktan gına geldi artık..akbaba deyince bi anda parladım abi, olmaz..deme..antudakilerin her adama rantçı demesi gibi bişi oldu bu suçlama..ben var ya ben abi, çok seviyorum bu fenerbahçe'yi çok..gözümü açtım onunla, hala peşindeyiz hala tutkuyla seviyoruz..akbaba olmadı..
eline sağlık abi. bu arada gb'li engin tek bir maçla sezonun çirkef/çamur oyuncusu ünvanını alır sanırım. o ne performans öyle.
canoğlan kardeşim yanlış anlama beni. burak abin en iyi bilir, 2006'daki istifasinda aziz yıldırım bitmiştir benim için, uzatmalar fazla uzun sürüyor. mesele o degil, o konuda hemfikiriz zaten.
tek kizdigim sey, sadece isler kötü giderken konusmamak. biliyorum boyle zamanlarda daha cok firsat geliyor, daha cok kalabalik cekiliyor, ama gercekten hos olmuyor.
rakip cikaralim karsisina aslan gibi carpistiralim, ama evet isler kötü gidince yonetim istifa demek cok gerikafalilik, akbabalik gibi geliyor bana maalesef.
Tuncay abi Engin Baytar'ın atılmasında Arif Erdem'in de suçu var. Birden doğru adam kesildi başımıza haspam! Oyunun durması ve sakatlanan oyuncu konusunda insiyatifi hakeme bırakmayı bir tek biz beceremedik. Barbosa'nın da Engin'i itip kaktığı özetlerde gayet net. Bu gidişle İBB'nin kümeye gideceği gayet net.
fenerbahçenin gol istatistikleri gerçektenden kaygı verici.
Yazı için teşekkürler, yakalayamadığımız detaylar hakkında iyi bir bülten olucak her hafta bundan böyle..
Haftasonu ile ilgili bir not da ben ekliyim; az önce ntvspor un sitesinden Premier League özetlerinden son maç olarak Aston Villa-Wigan Athletic maçını izledim. İzlememiş olanlar bi göz atmalı bence. Wigan Çanakkale geçilmezi oynamış, iki pozisyonda üstüste ikişer kez topu çizgiden çıkartmalar falan.. Dehşet bişey.
0-0'la 1 puan kopatmışlar ama yakışmamış yani.
Yorum Gönder