9 Mart 2009 Pazartesi

11

























46-45-45-43-43. Beşinci sıradaki takım ile lider arasında 3 puanın olduğu bir lig. Her sene işler hafiften kızışınca Şansal Büyüka Maraton'u "eveeeet sevgili izleyiciler, uzun yıllardır görmediğimiz bir çekişme yaşıyoruz, ne diyorsun Erman hocaaaa" diyerek açardı. Açardı da aslında işin kızıştığı falan olmazdı, zira yıllardır iş 3 takım arasında geçiyor ve Beşiktaş 27-28. haftalar civarı havluyu atıyordu. Bu sefer 11 hafta kala 5 takımın iddiası var. Tunchay'ın yaptığı araştırmadaki puan ortalaması alt rekoru kırılacak gibi duruyor. Zira ortalama 2 puana inmiş durumda, lider Sivasspor'un 23 maçta 46 puanı var. Eğer 5-6 hafta kala hala 5 takımı potada görürsek muhteşem bir son düzlük yaşayacağımızın göstergesi olur. Gidiş de onu gösteriyor. Hal böyle iken bu hafta sonundan da hareketle genel duruma ve geleceğe bakmak lazım.

Kayserispor-Fenerbahçe maçını 90 dakikasını izledik. Maçın ilk 30 dakikası içinde Fenerbahçe'nin bulduğu 2 gol bu sene sarı lacivertlilerin benimsediği, oyunu kendi yarı sahasında kabul edip rakibi üstüne çekerek hücumdaki nokta adamı bulma taktiğini iyice ortaya çıkardı. Bu sürede hücumdaki 2 adam Semih ve Alex topu ayaklarına her aldıklarında maksimum fayda sağlayan işler yapınca da maçın sonunu getirdiler. Maç boyu Kayserispor rakip sahada görünse de Mehmet Topuz'un şutları dışında organize gelişen ve gol pozisyonuna dönüşen tek bir pozisyonları var, o da Cangele'nin karşı karşıya kalıp Gökhan Gönül'ün önlediği girişim. Bu tabloda özellikle Diego Lugano'nun muhteşem oynadığını belirtmek lazım. Uruguay'lı tehlike yaratabilecek en az 10 tane atağı kritik müdahalelerle önledi. Basında yer alan yorumları okumadım ama Volkan'ın kartının ağır olduğunu düşünüyorum. Dikkat ederseniz pozisyon sonucu bir hayli acı çeken Volkan, rakibinin üzerinden kalması için tabanıyla hafifçe ittiriyor. Sakatlamaya yönelik veya intikam alma amaçlı sert bir hareket yok. Kaldı ki böyle bir amacı olsa Volkan'ın çileden çıkan ve çok sert karşılık veren bir adam olduğunu biliyoruz. Geçen seneki Lincoln ve Koller hadiseleri hafızamızda. Dolayısıyla kartın ağır olduğunu düşünmekteyim. Kalan maçlara bakmak lazım. 5 takım içinde fikstürü en zorlu görünen ekip Fenerbahçe. Barad-dur dün konuşurken "fikstürün önemi yok bence, bizimkiler isteyince kazanıyor" dedi. Tabi bunu söylerkenki dayanağı 2007 şampiyonluğundaki son haftalardaki benzer zorlu fikstürün kayıpsız geçilmesi ve takımın son yıllarda büyük maçlardaki gayet iyi karnesi. Ankaraspor, Bursaspor, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor ile deplasmanda oynayacaklar. Bu kalan 11 maçın 5 tanesini ilk 8 sıradaki takımlarla deplasmanda oynamaları anlamına geliyor. Bir Galatasaray'lı olarak böyle bir fikstüre sahip olmak istemezdim lig biterken. 2 sene önceki performans bir ölçü olabilir ama kenar yönetim, oyun planı ve rakip sayısının 1 veya 2 değil 4 olduğunu ve Fenerbahçe'nin bu maratona lider olarak değil dördüncü sırada başladığını da unutmamak gerekiyor.

"Sivas'ın balonu söndü" lafları yine ortaya atılmaya başlandı haliyle. 2 haftada kaybedilen 5 puan. Bülent Uygun'un dünkü çizdiği profilin bir tek açıklaması var. "Korku". Yoksa lider olan ve bakıldığında en iyi fikstüre sahip ekibin (ligin son haftasına kadar maratondaki 2 rakibiyle oynayacaklar ve 2 maç da içeride) hocasının bu derece çileden çıkmasını açıklamak imkansız. Uygun da Türkiye'de Anadolu'dan bir takımın maratonu son ana kadar sürdürmesinin ne kadar zor olduğunun bilincinde. Ama tabi bu kenardaki acaipliklerinin bir açıklaması olamaz. Yedek kulübesinin duvarlarına kum torbası muamelesi yapması kendi sorunu ona karışmam, bu gözler Christoph Daum'un malzeme çantasını top diye oynadığını gördü. Ama maç sonu açıklamalarında hakemlerin ismini rahatsız edici bir üslupla kullanmaya başladı. 2 sene boyunca ülke futbolunun merkezine oturup elde tek kupa olmadan bu süreçten çıkma ihtimali onu elbet sinirlendiriyor. Sivas'ın kupadaki ömrü de yarı finalde bitecek gibi. Mart ayının sonuna dek Ankaragücü deplasmanı ve Beşiktaş maçları var. Bu 2 maç onlar hakkında bir bilgi verecek.

Beşiktaş ile ilgili son yıllarda "ne zaman lider oldu bu adamlar" ya da "ne zaman buraya geldi bu adamlar" lafını kaç kere duydum unuttum. Sezona her zaman kötü başlarlar, ortalarına doğru sessiz sedasız, üstüste 3-4 galibiyetle zirveye ortak olurlar, daha sonra son 5-6 haftada da havluyu atarlar. 2009'da mağlubiyetleri yok. Gençlerbirliği, Sivasspor ve Kayserispor şeklinde bir fikstür bekliyor onları önümüzdeki 3 hafta. Bobo ve Nobre ikilisinin aynı anda gol atabilmesi önemli. Beşiktaş genelde bu forvetlerden nöbetleşe verim alırdı. Formunu her geçen hafta yükselten ve ağırlığını koyan Tello'yu ve bu sene oldukça iyi oynayan İbrahim Toraman'ı da bir kenara ayırmak gerekiyor. Beşiktaş'ın zorlu fikstürü Mayıs ayında bitiş düzlüğünde. Ankaraspor, Fenerbahçe, Galatasaray maçları ile Ankaragücü ve Denizlispor deplasmanları. O ana kadar tepeye çıkabilirlerse 2 İstanbul derbisini içeride oynamanın avantajıyla ipi göğüsleme şansları var. Mustafa Denizli turnuvaların sonlarına doğru oynanan önemli maçlardan iyi sonuçlar alma konusunda becerili bir adam. Sizi bilemem ama mevcut tablo siyah beyazlıları son yıllardaki en iddialı oldukları yarış olduğunu gösteriyor bu yılın. Tabi oynadıkları çok kötü Konya maçını atlamamak lazım. Kötü oyun-iyi sonuç çizgisi genelde son birkaç haftada hoş görülebilir, 10 hafta kalmışken değil.

Trabzonspor'un kaderi bu hafta belli olacak gibi. Galatasaray maçı onların çizgisini gösterecektir. Şampiyonluğa giden bir takımın kendi evinde 3 maçı üstüste kaybettikten sonra toparlanabilmesi çok zor. Konyaspor maçını izledim. Trabzonspor'un problemi şu. Maçın geneline bakıldığında rakibi boğan bir hücum anlayışları var ki bu Ersun Yanal'ın takımlarının genel özelliği. Ancak yine o genel özellikten hareketle saha içindeki yerleşmeleri çok dengesiz. Artık günümüz futbolunda bir takımın rakip sahanın son metrelerinde iken dahi defans hattının yerleşmesine dikkat etmesi lazım, Trabzonspor'da rakip sahadaki en az 3 orta saha oyuncusu serseri mayın gibi hareket ediyor. Pozisyona göre yerleşemiyorlar ve örneğin sol kanatta 4 kişiyle geliştirilen bir atakta kaptırılan bir top sağ kanada açılan bir uzun topla bir anda tehlikeye dönüşüyor. Konya maç sonunda bu şekilde en az 3 ani atak geliştirdi ki bunlardan birisiyle kazanılan korner ağlara gitti. Tabi yerleşim problemi böyle bir takımda duran toplarda da kendini gösteriyor. Şampiyonluğa oynayan bir takımın 85. dakikada kendi ceza sahasına atılan bir kornerde arka direkte 2 rakip stoperi bomboş bırakması affedilemez. Takımın hücum hattında bir problem olduğunu ya da Umut-Gökhan Ünal ikilisinin yetersiz olduğunu düşünmüyorum. Mourinho Chelsea ile Premier Lig'de şampiyon olduğunda forvet ikilisi Gudjohnsen ve Drogba gibi (o zamanlar) yeni tanınmaya başlamış 2 tane adamdı. Trabzon arkadaki desteği dengeli kurduğu sürece önde sonuç alacaktır ama ben maratonda en az şansa sahip takım olarak görüyorum.

Kendi takımımla kapatayım. Fenerbahçe'den sonra en zorlu fikstür Galatasaray'ın. Hatta önümüzeki hafta oynanacak 2 hafta dahi kaderini çizebilir takımın. Trabzon deplasmanında alınacak bir mağlubiyet, son 2 haftasında Beşiktaş deplasmanı ve bu sene hiç mağlup edemediği Sivasspor fikstürünü içeren bir 10 haftaya 6 puan geride girilmesine yol açabilir. UEFA Kupası'nın varlığı da başka bir problem. Üstelik ortada bir sakatlık gerçeği var. Galatasaray'ın defansının ortası veya orta sahasının ortasında yaşanabilecek ilave 1-2 sakatlık felakete yol açabilir. Düzenli olarak sakatlanan Lincoln ve Kewell'ın da kalan 11 haftanın tümünde oynayabileceklerini düşünmüyorum. Cuma günkü Bursa maçındaki futbolu "Galatasaray kendisini Hamburg'a sakladı" zırvasıyla açıklamak imkansız. Birincisi perşembe günü oynanacak bir maç için cuma gününden bir takım kendini saklamaz, ikincisi de Galatasaray tarihi boyunca Avrupa ve Türkiye maçlarını hep birbirinden ayırmıştır. Bursa maçının son 10 dakikasındaki oyun dehşet verici ki, son 5 dakika Galatasaray'ın ceza sahası içinde geçti. Hamburg maçıyla ilgili öngörümüzü perşembe günü yazarız. Yurt içindeki görüntü şu. Nisan ayının tümü ve Mayıstaki Beşiktaş maçı arasındaki sürede oynanacak 7 maçtaki en zor olan Fenerbahçe derbisinin Ali Sami Yen'de olması önemli. Bu 7 maçlık periyoddan çıkacak 17-18-19 civarındaki puan Galatasaay'ı son düzlükte oldukça iddialı yapar. Milli maç arasının bu trafikte en çok yarayacağı takımın Galatasaray olacağını söylemek gerek.

Eğer bir ligde şampiyonluk yarışındaki herhangi bir takım, diğer takımlardan ikisinin maçının beraberlikle bitmesini istiyorsa o lig rayına oturmuş demektir. Galatasaray-Trabzonspor maçının berabere bitmesi diğer 3 takıma yarayacak Aynı şekilde Sivas-Beşiktaş maçının da ve diğer tüm derbilerin de. Mayıs ayına girdiğimizde şu andaki tablodan çok farklı bir durum beklemiyorum. Belki Fenerbahçe ile Trabzonspor yer değişebilir. Lig sonu için konuşmak imkansız, herhangi bir takım için şu tabloda 11 hafta önceden "şampiyon" diyen adam ya sayı saymasını bilimiyordur ya da Emre'den kafa kesme hareketi yememiştir. Favori Nurbatur, plase Rüzgarın Kızı gibi bir yoruma da girmeyeceğim. Tek bir isim vermem istenirse 11 hafta önceden Beşiktaş derim ama bunun adı sadece tahmin olur. Ne olacağını göreceğiz, ay sonunda her şey altüst olabilir.

11 yorum:

varol döken dedi ki...

okurken heyecanlandım, emre kafamı kessin istedim:)

barad-dur güzel söylemiş, daum zamanından beri takımın ruhuna yerleşmiş bir şeydi bu... 75. dakikadan sonra açılırdı fener... ama aragonesle bu tempoyu kaldırabilir mi bilmiyorum... nerede kollarını göğsüne kavuşturup kazanmamız gerekiyorsa kazanırız diyen büyük zico, nerede yenilginin nedenleri göğüs kıllarında arayan küçük aragones?

sivasspor alsın isterim bu temennim, galatasaray alır demiştim o da tahminim...

teletabi dedi ki...

Volkan'ın kartını ağır bulmak kavramını anlayamıyorum ben de. Dün de bazı spor programlarında söylendi ama buradan duyacağımı hiç tahmin etmezdim. Yani bir futbolcu acı içinde olursa rakibine krampon sallayabilir ve kasten tekmede(şiddetinden bagımsız) karta gerek yoktur mu diyeceğiz. Bence burada kırmızı kart kesinlikle doğrudur "ağır" falan değilir. Ne demekse bu ağır. Kırmızı kart görme nedeni Çek Cumhuriyeti maçında olduğu gibi başıboşluk değil diyebiliriz belki ama o kartı eleştiremeyiz diye düşünüyorum. Kırmızı kart görmesi için illa "kasten" tekme attığı adama bir şey olması gerekmiyor. Ortada bir KASTEN tekme var. Bunun girişimi bile karttır.

Neyse benim de favorim bu hafta Beşiktaş oldu öte yandan. Şü üç haftada çıkabilecek bir 7 puan Mustafa Denizli'nin 27. hafta teorisinde Beşiktaş'ı en iddialı yere getirebilir. Sivasspor'un psikolojik açıdan son haftaların stresini kaldırabilmesi çok zor. Hele dün görüğüm Sivasspor'un. Beşiktaş'tan sonra ikincilik için adayım Fenerbahçe. İkinci yarıda müthiş toparlanmış bir Fenerbahçe izliyorum. Aragones bile artık saha kenarından bagırıp çağırıyor. Bu gazla, son hafta Beşiktaş ve Fenerbahçe arasında geçer ve son haftada Trabzon'un 95-96 intikamı ile Beşiktaş şampiyon olur diyorum. :)

alessandro del piero dedi ki...

biraz alakasız olacak ama en iyi futbol blog sahiplerinin neredeyse hepsinin galatasaraylı olması çok hoş bir duygu, bir gslı için.. bu alanda da önde gidiyoruz bir bakıma :)

Adsız dedi ki...

ya del piero haziranda dutchman'ın yanına gidiyorum...vurdurtucaksın bana o olucak :))

alessandro del piero dedi ki...

emre belözoğlu öğrencim olur diyosun yani :)

91 dedi ki...

Turbatur abi o, Turbatur.

Adsız dedi ki...

Trabzonspor her türlü şampiyon olacak. Flying Dutchman, bu kadar iddialı konuşuyorum. Sezon sonu bunu yeniden hatırlatacağım.

turhanatakan dedi ki...

herhalde herkese kendi tuttuğu takım biraz daha kötü görünüyor. çevremde galatasarayın en büyük şampiyonluk adayı olduğunu söyleyen fenerli çok veya beşiktaşı şampiyonluk adayı olarak görmeyen beşiktaşlı. belki de çoğunluk ayak yapıyordur:)

fikstür ise genelde ters tepiyor. görünürde zor maçlar, o zor maçlardaki rakipler hedefsizleşince kolaylaşabiliyor. misal gaziantep veya bursa ile ilk haftalarda oynamak farklı sonlarda bu iki takım da düşme korkusu yaşamazsa oynamak farklı.

hemen her sene şampiyonluk yarışını sarsan bir performansa gelir alttakilerden, 6-7 hafta falan kala. bu sene o periyodu dikkatli geçen takım galiba şampiyon olacak.

geçen sene galatasaray müthiş bir finişle ipi göğüslemişti. birkaç hafta önce seri galibiyetler elde eden takım çıkmaz görüşündeydim. beşiktaş biraz yanıltır gibi oldu beni ama bana hala şampiyonluk alışkanlığı gibi bize özgü bir avantajla galatasaray ve fenerbahçenin de beşiktaş kadar şansı olduğunu düşünüyorum. üstelik iki takım da kör topalken bile yarışın içinde kaldılar, beşiktaş ise seriye erken başladı.

Lâ Mekân dedi ki...

bu yıl şampiyon tombaladan çıkacak gibi duruyor burdan bakılınca ama gidişat bjkyi gösteriyor.
bjknin kadrosu ve TD'si muhtemel krizleri kaldırabilecek durumda. fb ve gs dişli bir rakip karşısında kolay çözülür.
trabzon kör topal ilk 3'ü zorlar ama sivasın bu şansı bile yok...

varol döken dedi ki...

volkan kartı o kadar hak etti ki ben hakem olsa röportaj verirken bir de hastanede çakarım kartı... bu yorumu hollandalı'nın fenerbahçe düşmanı değilim aslında ben bilinçaltına bağlıyorum:)

fenerbahçe seven galatasaraylı olmaz abicim, galatasaray'ı sevenden de fenerli olmaz!

Flying Dutchman dedi ki...

yahu varol ben zaten fener düşmanı değilim, ne işim olur düşmanlıkla müşmanlıkla :))

volkan kartı bize göre doğru değil diyoruz...fener düşmanı değilim bilinçaltı

sabriyi eleştiriyoruz...benim oyuncum eleştirebilirim psikolojisi...

her şeye freudyen yaklaşımlar getirmeyiniz arkadaşlarım, kafamızdan ne geçiyorsa onu yazıyoruz....

Tavukçuna molotof attırırım bak...:))