25 Mart 2009 Çarşamba

BELÇİKA FUTBOLU ve "ALTIN NESİL"


Belçika milli takımı 2004 ve 2008 Avrupa Şampiyonalarına ve 2006′da Almanya’da düzenlenen Dünya Kupasına katılamamış bir milli takım. Bu kez hedef 2010 Dünya Kupası’na katılmak. Zira, Flaman ülkesi uluslararası turnuvalarda oynamamaya alışkın bir ülke değil. Ancak 2010′a katılamamaları halinde 10 yıl uluslararası futbolun üst düzey arenalarından uzak kalmış olacaklar. 2010 Dünya Kupası elemelerinde de, Türkiye ile birlikte 5. grupta yer alıyorlar. Grupta İspanya 12, Türkiye 8 puanda. Onların ardından ise üçüncü sırada 7 puanlı Belçika var. Belçika’nın Türkiye ile ikincilik koltuğu için kapışacağı baştan beri belliydi. İkincilik yarışı da son maçlara kadar süreceğe benziyor. Kırılma noktası ne zaman olur kestirmek mümkün değil. Ancak Belçika bu yarışa yeni nesli ile girmiş durumda ve bu genç oyuncular 2010 hakkını kaybetseler bile, 2012′de kendilerinden fazlasıyla bahsettirecekler gibi.

Belçika’nın yakaladığı bu takım altın nesil olarak nitelendiriliyor. Bu nesil bir planlamanın ardından ortaya çıktı aslında. 2002 sonrası düşüşe geçen ülke futbolu, yeniden yapılanma sürecine girdi ve şanslı bir şekilde bunun meyvelerini kısa bir dönem içinde toplamaya başladı. Belçika şu an Avrupa’nın en iyi genç oyuncularına sahip ülkelerinden biri. İspanya ve Fransa gibi büyük liglere sahip ülkelerin seviyesinde henüz olmasalarda, ellerindeki genç ve yetenekli ekip Avrupa futbolunda giderek yükseliyor.

Belçika ve Türkiye futbolda ilginç kesişmeler yaşamış iki ülke. İki ülkenin takımları da yakın dönem içinde birçok kez karşı karşıya geldi. Mesela, Euro 1996 sonrası oynanan bir maç vardı. Sergen oyuna sonradan girerek 5 dakikalık oyun dilimine bir gol, bir müthiş orta, bir tükürük ve bir kırmızı kart sığdırmıştı. Fransa 98 Dünya Kupasına katılmak isteyen Türkiye maçı Sergen’in golüne rağmen 2-1 kaybetmişti. Fransa 98′ onlar gitmişlerdi. Sonra Hollanda ile ortaklaşa düzenledikleri Euro 2000′de Türkiye ile B grubunda yer aldılar. Gruptaki ilk maçında İtalya’ya 2001 kaybeden Türkiye, ardından İsveç ile 0-0 berabere kalmıştı. Son maç 3 puanlı evsahibi Belçika ile oynanmıştı. Herkesin uzun süre daha unutamayacağı, Hakan Şükür’ün, -inanılmaz yükselerek- kafası ile attığı gol ve sonuç; maç 2-0 bitmişti. Bu kez Türkiye, Belçika’yı safdışı bırakmıştı. Hem de kendi evindeki turnuvada.

2002 Dünya Kupasında ise Belçika 2. turda, Brezilya’ya elenirken, aynı Brezilya Türkiye’yi yarı finalde eleyebilmişti. 2002 Dünya Kupasından sonra ise iki ülkenin futbolu keskin bir düşüş yaşamaya başlamıştı. İki ülkede 2004 ve 2006 turnuvalarına katılamazken, Türkiye 2008 Avrupa şampiyonasında tekrardan sahneye geri dönüyordu. Ancak Belçika yaptığı tüm hazırlıklara rağmen Euro 2008′e katılamamıştı. Euro 2008′de olamamanın acısını Pekin Olimpiyatlarında çıkardılar. Pekin Olimpiyatlarını 4. sırada bitiren Belçika milli takımının yaş ortalaması 21.15 idi.

Belçika, Güney Afrika’da düzenlenecek olan 2010 Dünya Kupası elemelerinde de Olimpiyatlara katıldığı kadroya kattığı birkaç tecrübeli oyuncu ile devam ediyor. Birçok yetenekli oyuncudan oluşan altın nesil ülke futbolunun en üst kademesine taşınmış durumda ve artık milli takımın çekirdek kadrosunu oluşturuyorlar. Belçika uzun yıllardır yetiştirdiği oyuncular yanı sıra, devşirdikleri ile de dikkat çekmiş bir ülke oldu. Belçika liginde yabancı oyuncu sınırlaması olmaması ve 3 yılda ülke vaandaşlığının alınabilmesi sayesinde milli takımda her daim devşirme oyunculara yer verildi. Belçika, özellikle eski sömürgesi olan Afrika ülkelerini futbol anlamında sömürmeye devam etti ve ediyor da. Bu alanda en çok sömürülen ülke Demokratik Kongo Cumhuriyeti oldu. Ülke tarihinde çok önemli bir soykırıma imza atan Belçika, Demokratik Kongo’nun futbolunu da yıllardır baltalıyor. Son yıllarda Belçika da bir başka model daha uygulanıyor. Belçika Ligine transfer olan Brezilyalı oyuncular, ligte 3 yıl oynadıktan sonra vatandaşlık hakkını elde ediyorlar, sonrada seviyeleri yeterliyse Belçika milli takımı adına oynamaya başlıyorlar. Brezilya milli takımına çağrılma şansı yok denecek kadar az olan bu oyuncular, Belçika milli takımında oynama şansını geri çevirmiyorlar. Şu anki Belçika milli takımında bu duruma örnek olarak Igor De Camargo gösterilebilir. Standard takımında oynayan Brezilya asıllı oyuncu henüz 17 yaşındayken Genk takımına transfer olmuş ve yıllar içinde Belçika milli takımına yükselmişti.

Belçika’nın, Brezilya’dan devşirdiği futbolcu olarak aklıma ilk gelen isim ise 90′lar Belçika’sının önemli oyuncusu Luis Oliveira. Brezilya asıllı oyuncu Anderlecht’te geçirdiği başarılı dönemin ardından uzun yıllar İtalya liginde top koşturmuştu. Dönemin Belçikasının en korkulan futbolcularından olan Oliveira, 31 kez Belçika milli takım formasını giymişti.(Luis Oliveira, Belçika milli takım kariyerinde attığı 7 golün 4 'ünü Türkiye'ye atmıştı.)

Belçika liginde 3 yıl oynayan oyuncular, ülke vatandaşlığını, dolayısıyla da AB vatandaşlığını alabildiğinden, Belçika ligindeki birçok takım Avrupa’nın büyük takımlarının pilot takımı konumunda. Özellikle İngiliz takımları, çalışma izni sorununu bu şekilde çözme yoluna gidiyorlar. Genç yaşlarda transfer edilen oyuncular, 3 yıllığına Belçika’daki pilot takımlara kiralanıyor. 3 yılın sonunda Belçika ve AB vatandaşı olan oyuncular beklenen seviyeye ulaştıysa bağlı olduğu kulüplere geri dönüyorlar. Eğer gereken seviyede değillerse, pilot takımlarda bazen cüzi paralara bazen de bedavaya kalıyorlar. Bu arada Belçika vatandaşlığını elde etmiş oyuncu eğer doğduğu ülkenin milli takımında oynamamışsa, Belçika milli takımında oynama hakkını da elde ediyor.

Belçika futbolunun çok güvenilen altın neslinde gerçekten değerli oyuncular var ve bu gruba dahil oyuncular sürekli basamak atlıyorlar. Defansta oynayan Thomas Vermaelen ve defansif orta saha oyuncusu Jan Vertonghen, Ajax’ta oynuyorlar. Özellikle Vermaelen iyi bir defans oyuncusu ve Ajax’ın oyuncu yetiştirmedeki üstün başarısını düşünürsek yakın bir zaman dilimi içinde Avrupa’nın üst düzey bir liginde onu izleyeceğimizden şüphem yok. Defansta oynayan Kompany ve Vanden Borre ise herkesin Football Manager oyunundaki gözdeleri. Kompany yaşadığı ağır sakatlıklar sebebiyle bir türlü Anderlecht’teki seviyesine ulaşamadı. Kompany’nin Manchester City’de oynaması da bana göre gelişiminin önündeki en önemli engellerden. Vanden Borre ise çok küçük yaşta oynamaya başladığı Belçika milli takımına artık sürekli çağrılmıyor. Birçokları için o artık "overrated" bir oyuncu.Vanden Borre’nin artık bazı şeyleri kanıtlaması gerekiyor.

Defansın solunda oynayan Sébastien Pocognoli için ise herşey yolunda gidiyor. Hollanda Liginin şu anki açıkara lideri AZ Alkmaar’da düzenli olarak forma giyiyor ve Olimpiyat milli takımının da en önemli oyuncularından biriydi. AZ Alkmaar’ın bir diğer önemli Belçikalısı Moussa Dembélé. 1987 doğumlu oyuncunun olimpiyatlarda İtalya maçında attığı gol hala hafızalarımızdaki yerini koruyordur.

Belçika milli takımının en can alıcı bölgesi kuşkusuz orta saha. Ortasahada oynayan en önemli üç oyuncu da Standard kökenli. Standard’ın 25 yıl aradan sonra 2007/08 sezonunda kazandığı şampiyonluğun baş mimarlarından Marouane Fellaini, bu sezon başında Everton’a transfer olmuştu ve yükselişini İngitere’de de sürdürüyor. Hala Standard takımında oynayan Steven Defour ve Axel Witsel ise birçok büyük takımın gözetimi altında gelişimlerini sürdürüyorlar. Defour 2006/07 sezonunda Belçika’da yılın oyuncusu seçilirken, 1 sezon sonra aynı ünvanı Witsel kazanmıştı.

Belçika’nın Fransa’daki temsilcileri ise Kevin Mirallas ve Eden Hazard. İki oyuncunun da Fransa’ya adım attığı takım Lille oldu. Mirallas sezon başında Lille’den, Saint Etienne takımına transfer oldu. 1987 doğumlu Mirallas, Saint Etienne’de 20 maçta forma giymesine rağmen sadece 1 gol atabildi. Mirallas’ın seviyesini daha yukarıya taşıması gerek. Fransa’daki bir diğer oyuncu 1991 doğumlu Eden Hazard. Hazard’ın gelişiminde müthiş bir ivme var. Sanki her maç biraz daha üstüne koyuyor. Lille takımının en gözde genç oyuncusu ve genç yaşına rağmen adım adım düzenli ilk 11 oyuncusu olma yolunda ilerliyor. Hazard’ın birkaç yıl içinde Avrupa futbolunda küçük çapta bir Messi etkisi yaratacağını düşünüyorum.

by LeFoot

2 yorum:

Burçin Baygül dedi ki...

Her ne kadar daha önce olimpiyat dördüncülüğü gibi bir başarı olmasa da daha önce de Belçika hep gelecek vadeden gençler çıkarmış ancak bu isimlerin gelişimleri beklendiği gibi olmamıştır. Belçikalı genç oyuncuların Brezilyalı gençlerden sonra en overrated isimler olduğunu düşünüyorum

cavs dedi ki...

verheyensiz bi belcika belcika degildir benim gözümde :)