Televizyonda reklamlar: TV uydusu olmaksızın hayatının kararacağını söyleyen aileler, 5 yaş altı çocuklar için her şeyi ama her şeyi yapabilecekleri basit program ve klavyeler…
Şehrin daracık sokaklarına sıkıştırılmış ilköğretim okulları (çoğunun ne bahçesi ne de spor salonu var), gürültülü caddelerin ufacık köşelerinde uyduruk çocuk parkları, “lan lun” enflasyonist çocuk dizileri…
Aile kurumunun gerekliliği göreceli bir konu olsa da yaşadığımız dünyanın özünün aslında doğa olduğunu unutmamız an meselesi. İnsan nesli çoğaldıkça toprakla tanışıklığımız azalıyor. Gerçekliğimiz, insan yaratısı sanallıklar haline geliyor. Muhafazakar yaklaşımla bu durumun kendi sonumuzu hazırlamaktan başka bir şey olmadığını söylemek çok kolay. Belki de kabullenmek ve narsist insan nesli makinesinin yedek parçası olmak da güzel bir seçenektir. Yakında “çocuk yetiştirme çiftlikleri”ni görmek hiç de şaşırtıcı olmayacak. İlk denemeler, çocuk yuvaları ile yapılmıyor mu zaten… Çocuk çiftlikleri programlanmış insanlar yetiştirebileceği gibi ebeveyn mülkiyetçiliğinin sonunu getirerek kan bağı olmaksızın topluluk halinde yaşamayı da öğretebilir. Hangisinin gerçekleşeceği tamamen içeriğe ve tesadüflere kalmış.
Şehrin daracık sokaklarına sıkıştırılmış ilköğretim okulları (çoğunun ne bahçesi ne de spor salonu var), gürültülü caddelerin ufacık köşelerinde uyduruk çocuk parkları, “lan lun” enflasyonist çocuk dizileri…
Aile kurumunun gerekliliği göreceli bir konu olsa da yaşadığımız dünyanın özünün aslında doğa olduğunu unutmamız an meselesi. İnsan nesli çoğaldıkça toprakla tanışıklığımız azalıyor. Gerçekliğimiz, insan yaratısı sanallıklar haline geliyor. Muhafazakar yaklaşımla bu durumun kendi sonumuzu hazırlamaktan başka bir şey olmadığını söylemek çok kolay. Belki de kabullenmek ve narsist insan nesli makinesinin yedek parçası olmak da güzel bir seçenektir. Yakında “çocuk yetiştirme çiftlikleri”ni görmek hiç de şaşırtıcı olmayacak. İlk denemeler, çocuk yuvaları ile yapılmıyor mu zaten… Çocuk çiftlikleri programlanmış insanlar yetiştirebileceği gibi ebeveyn mülkiyetçiliğinin sonunu getirerek kan bağı olmaksızın topluluk halinde yaşamayı da öğretebilir. Hangisinin gerçekleşeceği tamamen içeriğe ve tesadüflere kalmış.
Kısa bir giriş yapıp hevesi kursakta bıraktığım bu konunun açılımlarını aşağıdaki şaheserlerde/eserlerde bulabilirsiniz:
- 1984
- Mülksüzler
- Cesur Yeni Dünya
- Fahrenheit 451
- V for vendetta
- Watchmen
- 1984
- Mülksüzler
- Cesur Yeni Dünya
- Fahrenheit 451
- V for vendetta
- Watchmen
By Gand
11 yorum:
Neden?
Çünkü, her ne kadar edebi bir eser olmasa da, Zeitgeist.
Ayrıca bu 'dystopia' mevzusunda Google'a ilişkin bir "Big Brother" durumu söz konusu ki, Blogspot.com civarında volta atıp kendi kendimize bir paradoks yaratmaktayız. İyi yayınlar ve tabii ki 'hadi hayırlısı'...
Realitede
Celine - Gecenin Sonuna Yolculuk
V for vendetta ve Watchmen mutlaka çizgi roman olarak okunmalı... Alan Moore'un insan olmadığını düşünüyorum...Hastasıyız...
Alan Moore ve George Orwell isimlerini hatırlamak bile yetiyor insana :D
zeitgeist de çok başarılı evet... ama daha çok komplo teorisi...
zeitgeist tartıştığı şeyle dalga geçerek, olayını kendi yorumunu katmış ve tarafsızlığını kaybetmiş bir yapım bence...
cesur yeni dünya, yeteri kadar cesareti olan yaşasın!
tarafsızlığın tespitinde de taraflı olunabileceğine göre taraflı da olsa zeitgeist iyidir. ve hatta bilerek taraflı yapılmış olması yüksek ihtimal.
ben çok eğlendim, espiriler yaratıcıydı. :)
zeitgeist, devrim planlamasi yapmasiyla komik duruma dusmustur. devrimin plani mi olur?
daha önce karalamıştım bununla ilgili bir şeyler, bir kısmını alayım buraya... yazanlar sadece beni bağlar pek tabi seven sevebilir, sadece bana ruhsuz geldi çok...
Zalimin zulmü varsa, zamanın ruhu var-mış… Daha kendi ruhunu bulamamış adamım ben, ne anlarım zamanın ruhundan! Ama sağıma bakıyorum soluma bakıyorum, bir bakıyorum herkes aydınlanmış yüzlere nur gelmiş, Rabbim sana şükürler olsun. Aslında bir an önce bu yazıyı bitirip Habeşistan’daki ruh kardeşim ile el ele tutuşmak ve Nick Cave’den “Hallelujah’ı” söylemek istemiyor da değilim. Böylece kendimin ve ruhumun farkına varacağım, zamandan çalıp Kasımpaşa-Eminönü vapurunu kaçırmayacağım. Çok yaşa sen Zeitgeist!
Filmde dine gülüyorlar ondan sonra diyorlar ki, ramazan vakti oruç tutanları dövüyorlar… Döverler tabi abiciğim, tok kafana aç odunu indirirler, sen inananı böyle rencide edersen… Söylediklerinin doğru olmasının hiçbir önemi yok, öyle bas bariton kahkahalar eşliğinde ancak Seinfeld’i izleyip anlar insan. Kaldı ki söylenenler; az buçuk Susanna Miller biraz kenarından Zagor Tenay okuyup, küçükken de din var mı yok mu diye soracak kadar bilince ulaşmışsan pek yeni ve ilgi çekici gelmiyor. Hoş adam ne yapsın, gidip gökten “bunlar yalan abiciğim, votka gerçek valla bak, biz yukarıda keyfimize bakıyoruz, takılma sen de” diyecek adam indiremeyeceğine gore böyle Kör Çoban’ın Kınalı Kuzu’suna anlattığı gibi anlatıp duracak. Ama açık söyleyeyim ben ilk 7 dakikadaki Windows Media Player fonu gösterisini bütün filme tercih ederim.
Part 2’ye gelince ya kardeşim bugün çık Üsküdar Meydanı’na çevir kuş yemcisi Selahattin Abi’yi, “abi 11 Eylül’ü kim yaptı” diye sor, “vallah onu Amerika yapmıştır, sırf petrol bulmak için, para için kendi vatandaşını keser bu kansızlar, yem alcan mı yem” diye sana çemkirir. Tabi herkesin en azından tahmin ettiği bu gerçeği tarihi bilgilere dayandırmaları falan güzel bir şey ama ertesi gün sanmıyorum kimsenin sokakta birbirini çevirip “Federal Bankası’nı kim kurmuş hacım biliyon mu, gel el ele tutuşalım, Madagaskar’dan Habeşistan’a kadar aydınlanma zinciri kuralım” diyeceğini sanmam. Ha keza bütün bunlar filmin geri kalanı için de geçerli.
Şöyle toparlayayım, filmin adı Zamanın Ruhu ama bu filmin ruhu eksik, doğru bilgiyi yanlış şekilde geçiriyor, amacına hizmet etmiyor. Müzik kullanımları ve voice over’lar korkunç hatalı, süre gereğinden çok uzun, kurgusu dinamik değil ama şimdi burada malumatfuruşluk yapmayalım ne de olsa Tibet’ten Batı Alaska’ya kadar hepimiz ortak bir organizmanın ürünüyüz ama nedense organik patlıcanı hep bizim zengin üst komşu yiyor. Siz bunu okurken ben gideyim bu filmi onunla izleyeyim, RFID çipi bilmem ama bu Rockefeller çakması PS3’e çip taktırmış bütün kaçak oyunlar oynanıyor!
Varol Döken
Ruhsuz Adam
Tavsiyem Cesur Yeni Dünya ile 1984'ün önce kitaplarını okumaları. Hatta Hayvanlar Çiftliği de öncesinde iyi olur bunların. Bir de Otomatik Portakal var tabii.
fikm olarak 2002yapımı "Equilibrium" u çnebilirim disütpya üzerine güzel bir filmdir tabi kitaptan senoryalaştırıldıysa bilemiyorum. Bütün zevklerin önlenmesi için bir ilaç var ve bu işleri denetleyen ajanlar ajanlardan birinin bir gün ilacını almaması ile başlayan olaylar silsilesi diyerekten hafif spoiler tatlı konusu
Yorum Gönder