"Yavrum kemik", "senin gafliğe bakıyim bi", "şşşş olm başaltı lan başaltı", "ne başaltısı lan kör müsün?", "offf kafakondik", "tütüzledim oğlum anca gidersin", "4 tane Amerikan veriyim 1 tane kemik var lan bende hiç kemik kalmadı"......Evet gittiniz yine geçmişe değil mi? Bir misket aldım can-ı gönülden, sevdiğimin sinesinde saklıdır, beş kuyumun hepsi kurudu, Kökülmek bana reva mıdır?....Zekai Tunca'dan geliyor efendim
Aşka Merakım Ezelden. Evet efendim bu şekilde bir Ayşe Egesoy girişi yaptıktan sonra bu hafta inceleyeceğimiz acaip spora geçelim. Hikaye yine aynı dostlar. Gençliğimizde oynadığımız ama bir süre sonra iş güçten dolayı bıraktığımız ne kadar oyun varsa elin oğlu bırakmamış, bu işi dünya çapında turnuvalara taşımış bir de kariyer yapmış. Biz de hala 10 yıl sonra yavşadığımız kıza melankolik bir adam olduğumuzu kanıtlamak için "Yasemin bak mahallede oynardık bunlarla, 1000 tane vardı benim ama sümük Apo bir oyunda mızıkıp hepsini çaldı" diye dert yanalım. Efendim misket oyununun benim bildiğim mors ve kuyu şeklinde 2 tipi vardı ki mutlaka daha fazla çeşidi vardır. Ümraniye yöresinde en fazla oynanan oyun kuyu ve 5 kuyu olmuştur. Oyunların ayrıntılı kuralarını hatırlamıyorum. Ama ana kural kuyuya misketinizi sokarak, içinde başka misket varsa onu vurarak dışarı çıkarmaktı. Bir de belli bir mesafeden yanyana dizilmiş bir dolu miskete atılarak oynanan bir oyun vardı ama adını unuttum, ki başta yer alan "başaltı" tabiri bu oyunda geçerlidir. İtiraf edeyim iyi bir misket oyuncusu değildim, tüm profesyonel kariyerimde misket sayım 150'yi, içlerindeki kemik sayısı da 10'u geçmedi. Genelde gençler bu oyunu oynarken biz haftaya bir Top 10'unu göreceğiniz diğer çocuk oyunlarıyla uğraşırdık. Dikkat, denge, vizyon, taktik gerektiren bir aktivitedir misket. Tahminime göre bu oyunu çocukluğunda iyi oynayanlar aynı zamanda iyi bir dart, bilardo oyuncusu ve askerde de iyi bir nişancı olurlar. Neyse geçelim elinoğlunun bundan nemalanmasına.
Efendim sporun kökü İngiltere'nin güneyindeki Sussex bölgesinin batısına dayanıyor. 1588'de iki genç adam ellerindeki bilyelerini yerde birbirlerine vurdurarak bir oyun oynamışlar. Sonra da haydi bunu gelecek nesillere taşıyalım diyerek buraya kadar getirmişler. World Marbles Championship, yani DünyaMisket Şampiyonası (bu sefer Gloucestershire'da değil) her yıl dünyanın çeşitli ülkelerinde düzenleniyor. Şimdi bu alanda 2 bilinen büyük turnuva var. Birincisi her yıl Prag'da düzenlenen Dünya Misket Şampiyonası. Diğeri de İngiltere'de "British Marbles Board of Control" organizasyonunda düzenlenen Britanya ve Dünya Misket Şampiyonası. Bugüne dek Prag'da düzenlenen 7 turnuvanın tümünü ilki dışında (2002 yılında Alman Andreas Kaubisch mutlu sona ulaşmış) Çekler kazanmış. West Sussex'de 1932'den beri düzenlenen turnuva ise bölgede publarıyla ünlü Tinsley Green beldesindeki Greyhound Pubı'nın arka bahçesinde yapılıyor. Hemen doğuda Brighton var, Joe artık bu sene gidip canlı bağlantı yapar. Gelen bilgilere göre bölgede 200 yıldır misket oyununun tarihçesi mevcut. Geçen yıl düzenlenen turnuvaya 250 kişi tanıklık etmiş. 2006 yılında Almanlar 1. MC Erzgebirge misket takımıyla 1966 Dünya Kupası'ndan 40 yıl sonra intikamlarını alıp İngilizleri kendi evlerinde mağlup ederek kupayı kaldırmışlar. Daha önce de 2002, 2003 ve 2004 yıllarında 3 kez arka arkaya şampiyon olmuşlar. Yani misket sporunun ustası Almanlar diyebiliriz bu açıdan. Katılmak için herhangi bir şart aranmıyor, gidip şahsen başvuruyorsunuz. Turnuva ödülü gümüşten yapılmış kupanın yanında 4 litre bira. Sonunda misketleri de alıyor musunuz onu bilemiyorum.
6 yorum:
http://img201.imageshack.us/img201/9247/bilyes.jpg
bunlar da benim bilyelerim, "sarı kırmızı şeyler" blogunda yakın bir zamanda yer alacak hem de :) en alttaki resimdeki maviler de süpermiş..
Kemik !!!
biz katılsak dagıtırız ortalığı. (Türk mantıgı+Türk gerçeği:D)
abi profesyonellik gelince oyun bozuldu. nerde eski amatör kuyular, avuç içiyle çizilen beşlikler..
abi bildiğin çukur bu ne marbılı.ne kavgalar ederdik bunlar için.
bi de gazoz kapağı vardı ki sorma.bu başaltı tabirini oradan daha net hatırlarım...güzel bi kaydırak bulmak için az dağ dolaşmadık.karpuz kabuğu terlik gibi iyi kayan cisimler fair play anlayışına ters olduğu için yasaktı...yavşak arkadaşımın babası istanbul'dan adını bilmediğimiz gazoz kapağını getirdi diye yüz tane efes,tuborg,sprite diktiğimiizi hatırlarım onun karşılığında
ne günlerdi be.şimdiki çocuklara bakıyorum evden çıkan yok.doğru düzgün mahalle maçı bile yapmıyolar.biz normal gündüz iki posta maç arkasından çukur ve gazoz kapağını attıkmı ardından gece ışıklandırma olmadığı için kimsenin kimseyi göremediği yerde "kıranlık" maçı dediğimiz her tür tekmenin tokatın serbest olduğu maçlar yapar günün yorgunluğunu atardık.
ben de 21 yaşındayım bu yazdıklarım 10 sene öncesi filan ama sanki 100 yılmış gibi geliyor.kuşak farkı çok bariz belli oluyo gibi.ya biz çok psikopattık ya da şimdikiler çok efendi farkı bulamıyorum
joe ayarla, geldiğim zaman bu turnuvaya katılacağım ve alacağım kupanın içine bütün buraları geri besleme yoluyla koyduktan sonra bir zamanlar üte üte topladığım 10 tanesi balyoz, 7 tane özel kemik, birçoğu da koleksiyonluk olan yaklaşık 200 misketimi elimden alan tarih öğretmeni ayşe melahat yeşilbaş'a kupamı armağan edeceğim.
sen hala aynı tarihi anlatıyorsun ayşe ama ben tarihi değiştireceğim!
Yorum Gönder