9 Haziran 2009 Salı

KADİR İNANIR ÇETESİ

















Türk futbolcusu için motivasyon oldukça önemli. Hatta birçok maçta taktik teknik varyasyonların ve bunları takıma yüklemenin çok büyük bir yarar sağladığını düşünmüyorum. Örneğin Fatih Terim UEFA Begleseli'nde 4 senelik döneminin son döneminde "çocuklarla maç öncesi bazen hiç taktik konuşmazdık, zaten ezberlemişlerdi, biz sadece onları maça hazır hale getirir motive ederdik" diyor. Zaten kendisi o zamanlar "motivasyon" konusunda oldukça iyi işler yapmış bir adamdı. O, "ben hiçbir zaman yenilginin bahanesini futbolcuda aramam" diyen adamın bugün kendi futbolcusunu "sen kendini İspanya'nın kralı mı sanıyorsun?" diye azarlama noktasına gelmesi üzüntü verici (hoş azarladığı Nihat 4 sene önce İspanya Ligi'nde gol krallığında ikinci olmuştur ya). Bu tarz sadece ona özgü değil. Rus sosyetesinin tanınmış simalarından Pyotr Listerman Euro 2008'de yarı finalindeki Rusya-İspanya maçı öncesi Rus oyunculara attıkları gol başına 2 Rus kız vaad etmişti. Bu da bir başka yönü tabi işin. Ümit Kayıhan Denizlispor'un başında olduğu dönem Fenerbahçe'yle oynayacakları bir maç öncesi, Denizli Atatürk Stadı'nda antrenman yaparken, stad hoparlöründen periyodik olarak Şükrü Saraçoğlu'nda gollerden sonra "Gooooooooool" diye bağıran Nüvit Candaner'in (ki kendisi Yalan Rüzgarı'nda Victor Newman'a sesini veren ve Tarık Tarcan'ın sunduğu ilk Çarkıfelek'te "çarkı felek kazandırmaya devam ediyoooor" diye giren şahıstır) sesini vermiş ve oyuncularını bu sesin psikolojik çöküntüsüne hazırlamak istemişti. Yine Türk teknik adamlar oyuncularını zaman zaman spor temalı filmlere götürürler toplu halde. Giray Bulak'ın da futbolculara Doğan Cüceloğlu'nun "Savaşçı" kitabını okumalarını salık verdiği söylenirdi. Dünya tarihi teknik adamların bu tür motivasyon araçlarıyla dolu. Bunlardan birkaçını aktaralım.

Eski Hırvatistan, şimdiki Bosna Hersek hocası Miroslav Blazevic'in Hırvatistan'ın başında iken bir maç öncesi, soyunma odasında kolundan Rolex'ini çıkarıp yere attığı, üzerinde tepinerek saati paramparça ettiği ve oyunculara "bu Rolex'i ezdiğim gibi sizin de rakibi ezmenizi istiyorum" dediği söylenir. Keza Alman hoca Klaus Toppmöller 1993-94 sezonunda Eintracht Frankfurt'un başında iken, şampiyonluk amacıyla, önce soyunma odasına Alman Şampiyonluk Kupası, tabak şeklindeki Meisterschale'ın bir kopyasını getirmiştir. Ardından bu yetmeyince de kulübün simgesinde bulunan kartaldan hareket ederek soyunma odasına canlı bir kartal getirtmiş ve oyunculara "rakibinizi aynen bu kartalın düşmanını pençesine alması gibi pençelerinize alanızı istiyorum, birlik (Almanca Eintracht) sizi kanatlandırıacaktır" demiştir. Sonunda takım lige iyi başlasa da haftalar ilerledikçe giderek formdan düşmüş ve Toppmöller Nisan 1994'te kovulmuştur. Frankfurt o seneyi beşinci bitirmiştir. 10 yıldır FC Basel'in başında bulunan İsviçre'li hoca Christian Gross da Grasshoppers'ın başında iken oyuncularını orta çağdan kalma bir kale gezisine götürmüş ve "stadyumumuzu bu korkutucu kaleye döndürmenizi istiyorum" demiştir.











Christoph Daum'un bir Bayern Munich maçı öncesi Bayer Leverkusen'li oyuncuları camların üzerinde yürüttüğünü bir kaç kez söyledik. Daum ilk planda bunu reddeden oyuncularına "imkansızı gerçekleştirmek için ilk önce bunu kafanıza yerleştirmeniz gerek, beyniniz futbol oynarken size üçüncü bir ayak gibi hizmet etmeli" demiştir. Demiştir de takım ligde ikincilikten yukarıya çıkamamıştır. Almanların örnekleri devam ediyor. Jurgen Klinsmann. En güncel olanı. Bu sezon başı Klinsmann Bayern Munich'in antrenamn tesislerinde bulunan ana binanın tepesine dört adet buda heykeli yerleştirdi. Bunun kendilerine pozitif enerji yüklediğini söyleyen Klinsmann, evinde sürekli buda heykellerinin bulunduğunu ve bunun kendisine bir güç verdiğini söyleyen defans oyuncusu Daniel Van Buyten'in de desteğini almıştı. Ama Katolik bir eyalet olan Bavyera halkından gelen eleştiri mektupları sonucu heykeller 2 ay sonra kaldırıldı. Zaten çok da işe yaradıkları söylenemez. Bayern en son hangi sezon 5 gol yediği 2 ayrı maç oynadı ben bilmiyorum.

4 yorum:

varol döken dedi ki...

fatih terim'in bir de kale direkleriyle bir motivasyon efsanesi var ki, ben anlatmayayım:)

motivasyon, elinizdeki taktiklerden sadece biridir... ne her maçı ne de hayatınızı onunla kazanabilirsiniz... hiddink mesela bu sene chelsea'nin başında bu taktiği çok iyi kullanmış, ballack, terry gibi oyunculara barcelona'dan küçük olmadıklarını aşılamıştır...

motivasyonu yanlış oyuncuya verirseniz gazı kaçar, gazı fazla verirseniz oyuncu patlar... bir de insanları sevgiyle, hoşgörüyle motive etmek vardır ki onun da kahramanı benim gönlümde yatandır:

Zico!

Adsız dedi ki...

Bülent Korkmaz da yorumcu iken motivasyonun maç sonucuna etkisi %50 kalanı ise taktik, beceri, vs demişti

Divx Film indir Film indir dedi ki...

bilgiler için teşekkürler fakat geçmiş futbol gibisi yok heleki o kısa şortlar yokmu fotoda riijkardı görünce nerden nereye diyesim geliyor ama Galatasaray'a hayırlı olsun diyelim...

varol döken dedi ki...

hürriyet-kelebek yazarı mevlüt tezel bugünkü yazısında bu konudan bahsetmiş, bir de blogun adresini verseymiş daha şık olurmuş bence, sonuçta gazete okuyucuları blogları o kadar iyi bilmiyor, blog yazan insanların ihtiyacı olan tek şey de motivasyon derim naçizane... sanırım okur bu yorumu da...

http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/11849170.asp?yazarid=246&gid=225