9 Temmuz 2009 Perşembe

CUMHURBAŞKANLIĞI KOŞUSU: PEŞREV



















Zalimin zulmü, sevenin Allah’ı, Avrupa Futbolunun Şampiyonlar Ligi Finali varsa, Türk atçılığının da Gazi Koşusu var. Her ne kadar (daha bir sürü şeyde olduğu gibi, eskiyi aradığımızdan ötürü) hevesimizi ufaktan yitirdiysek bile, bir Gazi Koşusu’nun daha heyecanını yaşadık geçenlerde. Canlı seyredemediğimiz bir yarışı yorumlamak yersiz olur. O yüzden, bir dahaki yarışta; masada rakı-ciğer, elde dürbünle, hipodromda bir yandan demlenirken, bir yandan da “Ayrıl ulan artık!” diye bağırabilmeyi umarak, diğer önemli koşulardan birinin yakın tarihine dalalım.

Cumhurbaşkanlığı Koşusu, İngiliz atlarının en mühim koşularından birisidir, memleketimiz yarış takviminde. Arkaya geçmeli kuponlara inceden çizik atmaya ve puanlı bülteni anlamaya başladığımız çocukluk ve acemilik zamanlarımızda; maiden, şartlı, kısa vade ve açık yarışlar arasındaki farklara pek de hakim olmadığımız için, koşulan her koşu bize aynı gelirdi. Sonradan sonraya “Altılı açısından her koşunun önemli, ama bazı koşuların daha önemli olduğunu” anladığımızda; Cumhurbaşkanlığı Koşusu’nu en çok kazanan jokeyin Ekrem Kurt, ekürinin ise Eliyeşil olduğunu ezbere söyleyebilecek kadar ansiklopedik hale gelmiştik.

“Akınsız altılı, akılsız altılı” darbımeseline konu olan Akın Özdeniz’in, Thunder Bolt ile dış kulvardan yardıra yardıra gelip kazandığı 1996 Cumhurbaşkanlığı Koşusu’ndan sonra ortak kanılar şöyleydi:

1. Airman ve Sülo, iç kulvara girmeseler yarışı bile kazanabilirlerdi.
2. Ramadan büyük at olacak.

“Dün dünde kaldı” kabilinden Airman ve Sülo için söylenenler fuzuliydi artık. Fakat Ramadan, öngörüleri haklı çıkartarak “büyük” olmasa da çok iyi bir at oldu. Rahmetli Gültekin Alpay’ın “Kaçarak yarış kazanılmaz” sözünü ters köşeye yatıran çok safkan görmüştür hipodromlar ama “Beyaz Bayrak-Ayna” diye tabir edilen hareketi çekerek yarış kazanan bu tip kaçak atlar, pek sevilmezler. Psikolojik bir takım gerekçeler vardır. Bir kere bütün yarışı “Arkadaki atlar ha geldi, ha gelecek” stresiyle geçirmek istemez bahissever. Ayrıca son 400’e lider girip, yarış bittiğinde 15. olan at insanın sinirini tepesine çıkarır. Kaçan at kolay kolay tek atılmaz. Açık yarışlara yazılmaz. Arkadakilerin onu bilerek boş bırakacağına ve sonlarda geleceklerine inanılır. Fakat buna rağmen onlarsız da yapılamaz. Çünkü bu uçak-kaçak kardeşlerimize arada bir “iyi saatte olsunlar” gelir ve hiç umulmadık yarışları, hiç umulmadık rakiplere karşı kazanıp, 10 lira-30 lira arası ganyanı kupona basıverirler. Böyle zamanları yakalayan bahisçi için kaçak attan güzeli olmaz.

Bunların Ramadan’la alakası nedir? Şöyle ki; yarışsevere, yukarıda bahsettiğimiz menfi hissiyatları yaşatan; Kumkum, Çıtçıt, Vitvit, Rima gibi fuzuli kaçan (hatta koşan) atların yanında Abbas, Well Done, Nurtay, Yelhan, Harbinger, Resneli, Kazbek gibi uzun mesafede kaçan safkanlar her zaman saygı görmüşlerdir.

“Mesafe 1200-1400. Starting box çıkışı bir topuk koyarım, 20 boy. Sonlarda da az makatı büzdük mü, hem finişe, hem de çıtır kuponcu yarışsevere kayarız” diyerek yarışa iştirak ettiği belli olan ve ekseriyetle son 200’de gözüne fener tutulmuş gibi çakılarak marşı basmayan tavşanlar bir yana, 1600 ve üstü mesafelerde taktiksel kaçarak yarış kazananlar bir tarafa. İşte Ramadan bu ikinci gruptandı ve daha üç yaşındaydı. Bir dahaki sene, Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı, üç yaşındaki bir safkan, Trapper kazandığında, Ramadan da akıllara gelecekti.

“Cumhurbaşkanlığı Koşusu tarihinden bir kupleyi ve Tarık Aydın’ın bir dönem kupaya koyduğu ambargoyu anlatalım” derken, “Kaçak Atlar ve Ramadan” konulu kısa bir hulâsa yapmış bulunduk. Bunu peşrev kabul edelim. Devamı ikinci bölümde olsun...

by Canarino

4 yorum:

DaesAgelmar dedi ki...

Evet ses geldi. Uzunsüren bir aradan sonra sonunda yazılarda gelmeye başladı.

Ayberk dedi ki...

At yarisi gibi zevkli bir konuyu ustelik bu keyifli uslupla okumak cok guzel. Ellerine saglik Canarino, bu yazilari siklastirman dilegiyle...

GÜRAY İŞDAŞ dedi ki...

mükemmel yazmışsın tebrik ederim.eskilerden bir kaçak ingiliz atı vardı.başaltı attı ama kaçtımı bitirirdi.İsmi Hnaımağa.Hatta 2200 istanbul pist rekoru uzun süre onda idi(2.14 dak. civarı)1990 yılında bir yarış kazanmıştı.Son ayaktı ve fotoyu önde geçtiğinde hipodromda''yuh'' sesleri yükselmişti.yazınızı okuyunca aklıam geldi....

Adsız dedi ki...

veliefendi org.yapsak.barad dur duy bu sesi.veli efendiye götür bizi.bira 4 tl.tavuk doner 4 tl.et doner 5 tl.ayrıca ıkı cesıt bıleklık var,2 tl olan kapalı,5 tl numaralı gibi,5 tl ile tam foto finishin ordasın.